S o n G e c e EMMANUEL BOVE'DEN: HALID FAHRIi OZANSOY ei — 26 — O zaman Aryold'un zihninden bin türlü fikir geçti, Gençliğini, cinayetini, boşa çıkan ümidlerini hatırladı. «Mümkünmü, diye mırıldandı, yer yüzün» de böyle dehşetler yapmağa muktedir insanlar bu- lans bilsin!» birdenbire, kendisine, hiç şüphesiz Allah tarafından, bütün günahlarını affetğirebilecek bir tek fırsat zuhur ettiğini sandı. Sonra, onu eze- bilirler, mahküm edebilirlerdi, fakat yine kendisi zavallı bir çocuğu kurtarmış, iğrenç bir şahsı yaks- Iştmıg olurdu. Bir deli gibi, acaib çiftin arkasından koşdu. Bu anda bir otomobilin kapısını açmış olan adama : — Ne yapıyorsunuz orada? diye haykırdı. Ge- lin peşimden. Ben herşeyi gördüm, herşeyi işittim. tasavvurunuz iğrençdir. Bunun hesabını adalet di- vanında vereceksiniz. Siz hapsedilmeğe, sürgün €- dilmeğe müstahaksınız. Yolcu, bir ölü gibi sapsarı kesilmişdi. Bir şim- şek çakacak kadar bir an içinde kendisini karakola götürülmüş, isticvabı yapılmış, adalete teslim edil- mek üzere tevkif olunmuş gördü. Ertesi gün, ortaya çıkmadığı için, ailesi kaybolduğunu polise haber veriyordu. O zaman, ne olduğunu öğreniyorlardı. Karısı boşanma talep ediyordu. Herkes tarafından reddedilip iflâs edince, artık kendisine memleketini terk etmekten başka çare kalmıyordu. Bu vaziyetler karşısında düşüncesi şu oldu: kahramanımızın sü- kütunu satın almak, -— Söyleyin bana, ne kadar istiyorsunuzf... Ys- nımdaki bütün paramı size verebilirim, bepsini ve- ririm, yalnız yalvarırım size, gördüğünüzü unutu- nuz! Bu sahne esnasında, çocuk, otomobilden tekrar inmiş, bir lâhza hiç bir şeyi anlamamış gibi görünmüş ve sonra birdenbire kaçmıştı. Mamafih Arnold, kü- çük kızın yüzüne bakmağa vakit bulabilmişti. Az kal- sın bir çığlık koparacaktı, Kan başına çıktı. Bu kü- gük kızda bir kadın yüzü vardı. Bekışında hiç bir gençlik ışığı parlamıyordu. Yalnız kısa etekler, ger- dana düşen saçlar, alçak bir boy, mahsus çolpa ve masum tavırlar, gözlerini hırs bürümüş olan erkek- lere onu çocuk gibi gösteriyordu. Fakat o kadar süratle kaybolmuştu ki, Arnold, bu görüşünü hesaba katmadı. İyi bir harekette bulunmağı bir aklına koy- muştu, bu düşünce ile devam etri: — Arkamdan gelin, öyle lâzım, anlıyor musunuz? İkimiz birlikte karakola gideceğiz. Bu anda yoleu, küçük kızın kacmış olduğunun farkına vardı. Sanki kendisini ansızın hayata iade etmişler gibi, daha serbestçe nefes almağa başladı. Alçaklığının delili ortadan kaybolmuştu. Demekki inkâr edebilirdi, Fakat, işi iyilikle halletmek için, sevincinini hiç belli etmedi. Arnold'n daha fazla soğukkanlılıkla baktı. Delikanlının fepa giyinmiş olduğunu, yağmura ve soğuğa rağmen pardesüsüz bulunduğunu, çehresinin bir meczup çehresine ben» zediğinin fark etti. O zaman, ya bir delinin, yahut, * tesadüfen şahit olduğu bu sahne üstüne bundan bir menfaat elde etmek emelile şantaj yapmağa kalkan bir serserinin kurbanı olduğunu açıkça anladı. — Görüyorum ki, dedi, paraya ihtiyacınız var. Yanımdaki parayı size vereceğim, Bunu 8ize yardımı olur. Arnold; — Ben hiç bir para istemiyorum, diye cevap verdi. Beni kim sanıyorsunuz ? Oh, ne sade iş! De- mek, insanın, her istediğini kendisine mübah gör- mesi içini zengin olması kâfi! Benim arzum, &izin ceza görmenizdir. Yolcu: — Fakat zavallı oğlum, diye devam etti, siz İs- tiyorsunuz ki ayaklarınızın dibinde kendimi öldüre- yim. Anlamıyor musunuz ki, bu, bir I&hzanın zâfıdır. Filhakika doğru, ben bir cezaya, müstahakım, fakat çocuklarımın önünde! Evet, babaları az kalsın nasıl bir uçuruma düşecekti, bundan hiç haberleri olmi- yan o sevgili çocuklarımın ımasum gözlerini tekraf görüşümde benim bu cezaya çarpılacağıma İnanmıyor musunuz ?* Bu çocuklar, Mösyö, sizin ne yaptığınızı bilselerdi, dizüstü gelip size teşekkür ederlerdi. Zira siz bir insanın yapabileceği en güzel çeyi yaptınız, bir başka ipaanı kurtardınız. Zihninin kerışıklığından dolayı, iki saattir ken- disini harap eden nöbetten dolayı, sinirinden ve he line acındırmak ihtiyacından dolayı, Arnold, müda- halesinin hakiki sebebini gözünden kaybetti. Öyle sandı ki, bu adamı serbest bırakırsa, iyi bir hare- kette bulunmak arzusuna daha az sağdık kalmıyacak ! Esasen, nefsini müdafaa etmek sevki tabiisi, farkına varmadan ona mani olmuştu. Pekâlâ biliyordu ki, bu meçhul adamı polise teslim ederken, ayni zaman- da kendisini de teslim etmiş olacaktı. Hasılı bunun için, yolcunun sözlerinde, vicdanına kâfi derecede sükün verecek birsey buldu, hem bunu bir nevi fe- rahlıkla karşıladı, çünkü bu vicdan rahatını elde et- mek içiu adalete temas etmeğe de mecbur kalmıyordu. — Devamı var — 117 — Servetifünun -—— 2318