Yazan: Victor POPESCU Lİ Dışarıda yağmur hafif mono- ton sonb&harı katileştiriyordu. Ru- tubes ber tarafa yayılarık hayatı öldürüyor ve her şeyi kederlendi- riyordu. Via, saudalyeden kalkarak elin- deki mektupla henüz buruşuk olan yastıklara doğru yürüdü- Yorgun gözkapakları arasından bir iki gözyaşı kızgın kızgın yü- zünden sarktı. — Ma cherie, Ce gue je ressent, Ce gue nous ressenttons, C, est unigue. Vraiment uniğue, Nou ne le trahirons jamais, Ce serait trop omel, #irop inhumain. Comment pouvoir exprimer la fâlicitö gui me possöde en pensant â tol? Les leures sombres du destin gui şâpa- rent nouş deux vies, disparaissent ausitot gu'on lettre de tol m'arrive gue je prononce toüt bas ton nom... On est siloin. A jamais si loin et notre amour m'eğt gu' ui, indöfötible, seul r&alit& gui me plonge au milicu de la joil devirre. Chere Via, c'est bean pouvoir a- imer Ciğst sublime. «Jıai rv& de toi la nuit pas- sde. Tu etais belle, reluisante de splendenr et tu souriais. Ton mys- terieux sourire. Celui gui rapelle la frailcheur d'une ruit d'4t6 â“ Neples. J'avais les larmes aux ye- ux su me röveillant. Pourpudi done? Parcegune tuest loin? Hat » il uraiment impossible de vivre ensemble, Chörie, fpeut - ötre gue non...» Bu son mektuptu. Dün alıu- mıştı. Rüzgâr kuvvetle bir yağmur yığınını cama vurdu. Via korktu. 80 — Servetifünun — 2815 Sokakta duran bir faytonun gü- rültüsünü duydu. Derhâl kalkıp biroya doğru gitti ber şeyi yerine kilitledi, ışığı söndürdü, odanın içinde kaşlari çatık ve hiddetli do- laşmıya koyuldu. Sanki ani bir keder başını sıkıyordu. Kocası içeri girdiğinde onu tam' kapının önünde buldu, Ani bir ha- reketle başını geriye çevirdi. Ce- saretle gözlerine baktı. O an ©- nunla yaşıyamıyacağını göylemeğe niyetlendi. Fakat merhametkâr na- zarına rastlayınca sustu. Kalbini taş gibi hissediyordu. Kocası alnından onu öptü. His- setmedi bile. O tamamile başka bir âlemdeydi. Yemekte hiç konuşmadılar. Er- kek ağır çalışma gününün yorgun. lağunu taşıyor kadın ise kederli ve sinirli bir vaziyette kocasının kederini dağıtmak için en küçük isteği göstermiyordu. Erkek bir takım işleri müte- allik birşeyler söylemeye koyuldu. O ise başıyla, zaman zaman bir jest çiziyordu. Fakat erkek ne söylediğini veyâ fikrini sormuş ol- saydı o ürkecekti, Kelimeleri bu- naltıcı ve uzun sükünetleri kesen uzun fısıltılar gibi duyuyor bunlar ise onda bıçak ve çatalların gü- rültüsü ile karışıyordu. O da iki defâ dışarıdaki havaya müteallik bir takım şeyler söyledi. Yalnız kalan ve cevabsız donan bir sğal Ne söylediğini kendi de pek bil- miyordu. Topırceanu'nun mısralarını yük- sek bir sesle mırıldandı. ... Şimdi artık her şey bitti ROMEN EDEBİYATINDAN : S5 ON BB A FI A Ki Çeviren : Cavit YAMAÇ Bitti. Son ne fecil şey bilhassa zamanı gelmeden sona eren bir şey. — Sen Topırcanu'yu tanıdın mıf diye sordu. Yine &#alondaydı- lar. Erkek gazete okuyordu. — Nasıl? Anlıyamadım... — Topırceanu'yu tanıdın mı diye gordum. — Topırceanu mu $ Hangi To- pırceanu * — Şâir. İki sene evvel öldü. Veyâ üç... — Hayır, böyle birisinin adını bile duymadım. — Peki... — Neden goruyorsun * — Onun şiirlerini okuyordum da,.. Nasıl bir adam olduğunu bil. mek iatiyordum. Kanepe üzerindeki kitabı yine aldı. Sâdece yukarıda, yamaçtan amur evinden Bir çekirge çıktı... Ne hayat, ne hayat! Gözleri kitaptaki satırları okuyor, fakât bir şey anlamıyordu. Aklı başka yerlerde, uzakta idi. O ânbir fe- lâketin önünde bulunmayı herşeyin kendisiyle berâber yokolmaâını İs- terdi. Yokluğu, ebediyete dağılsın. Dışarıda rüzgâr kuvvetle ba- gırıyordu. Evle, herşeyle berâber keşke bu ruzgâr onları denize sürükleseydi... Dalgaların siyah kükreyişinde boğulsun... Orada daha iyi olmadığını kim söyleyebilir. En azı çile çekmezsin, çünki çileçekecek bir şeyin olmaz.