SER V ETİ FP Ü N UT NN SİYASİ - EDEBİ - İLMİ HAFTALIK GAZETE Telefon : 21013 Sahibi; A. İhsan Tokgöz Yıl 50 — Cilt 87/23 Hafta Yazısı: UYANIŞ KURULUŞU 1891 Telgraf: İstanbul Servetifünun Neşriyat Direktörü: B. Fabri Ozansoy Perşembe, 30 İkinciteşrin 1939 2258/313 HAFTA MUSAHABESİ Geceler uzadı, havalar soğudu, naml vakit geçiriyorsunuz diye soranlara, derhal : — Yaşasın radyo! Diyorum. Sabahleyin sekizde İransız radyosundan, onun yanında Alman radyosundan havadis alı- yoruz. Biraz sonra İtalyanca başlı- yor. İngilizce söylüyor, hele Rus radyoları istediğiniz kadar dinle- tiyor. Havadis ile beraber tatlı, zevkli ve şarkılı ince muzikalar, danalar kulaklarımızı okşuyor. Kendi zarif Ankara radyomuz öğle vakti bize en doğru haberleri dağıtıyor. Fransızcayı çok iyi an- larım, Almancayı şöyle böyle an- lamağa muvaffak olurum. Teessüf ederim ki İngilizce ile ülfetim yok; İtlayanca, hele Rusça bana çok yabancıdır. İki üç haftadır bütün memleketlerin radyoları muhtelif lisanlar ile dahi söylemeğe başla- dilar. Bu da kulaklara çok tuhaf değişiklikler vermektedir. Berlin merkezi (O Fransızça (söyleyince, İtalyanlar OFransızca ve hattâ Arapçayı kendi dilleri gibi kulla- nınca insan şaşırıyor. Hele Londra merkezinin güzel Türkçe ile hava- diş vermesi daha tatlı geliyor. Bütün bu haller dünya milletleri- nin birbirlerile kolay temasını temin eder tatlı manzaralar olduğu için herkesi memnun ediyor. Fakat niçin bu milletler arası konuşma gayesi sulh zamanında olmadı! ne yazık ki harp zamanında işe kuv- vet verildi. Radyo tesisatı şimdi daha ziyade islâh olunup çok diiler kulianılmağa başlandı! Bütün bu çalışmalar sulh za- manında olsaydı mutlaka millet- ler arasında sempatiler daha kuv- vetlenirdi. Şimdi öyle değil! radyo başına oturup dinlemeğe başla- yınca propaganda şamalaları kar- şısında insanın tabii bir itimataiz- lığa düşmemesi kabil değildir. Dimağlârımıza düşen vazife, işit- tiklerimizi kuvvetli bir süzgeçten geçirip doğru hülâsaları, aramak ve bulmak oluyor. Dün ve evvelki gün Bıra ile bütün radyoları dinledim, sonra dimağ süzgecimden geçirdim. Doğ- rusunu söyliyeyim ki bütün bu gayretlerden sonra 3 eylüldenberi devam eden muharebeye aklımı erdiremedim. Bu yeni harp artık havaya ve Su altına inbissr etti görünüyor. Tayyareler ovuruşup şuraya buraya düşüyor; denizaltı gemileri ve sabih torpiller gemiler batırmaktadır. Peki amma, bu kışta ve kıyamette, Şimal denizin- de dalgalar göklere çıkarken tay: yare ile havada ve denizaltı ile sular içinde dolaşarak muharebe yapmakla mı netice alınacak? Silâh altında cephelerde toplanan ve birçok milyonlarla sayılan asker- lerin siperlerdeki acıklı hallerine yürek dayanmıyor. Ve onların beraber taşıdıkları tankları, türlü top ve tüfenkleri çekip götürürken . Ankara, 27 - 11 - 1939. duydukları zahmetler ve yaptık- ları fedakârlıklar insanın aklına durgunluk vermez mif Görülüyor ki bu hal önümüz- deki bahar gelinceye kadar böyle gidecek! bahardan sonra neler ol9- cak? Burasıpı kestirmek değil dü- şöünmek bile insana korku veriyor. Şimdi Avrupada hakiki rahat ve barış rüyadan ibaret kalmıştır. Bahar gelince geçen kığıu izti- raplârını ve kagvetlerini aratacak manzaralar görmiyecek miyiz? Ke- zalik bütün dünyada hakiki iktisat ve ticaret hayatı da bin türlü belâ- lar ve meçhüllerle sarılmıştır. Cep- helerde harp olmazsa , muharebe bir vuruşma ve zaferle bitmezse ik- tisadi buhran bir kararsızlık har- binden ziyade insanları taketten düşürecektir. 1914-18 muharebesi dünyaya iktisat hastalıklarını miras bıraktı? 1939 muharebesi bu baş- talıkları şifa bulmaz hale getirme- sin diye hep birden yürekten temen- niler etmeliyiz ve bunların başında kendi yurdumuza doğrudan doğ- ruya ateş ve tecavüz &içramadıkça soğuk kanlı durmalıyız. Türkiye cümhuriyeti Türk milletine en uygun ve en mes'ut siyaseti kabul etmiştir. Biz şimdi bu siyaset yo lunda yürüyoruz! Yolumuzun doğ- ru ve selâmet olduğunda şüphem yoktur, Türk cümhuriyetinin ver- diği rahata ve saadete dört elle sarılalım. Ahmet İhsan TOKGOZ #