30 Kasım 1939 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 18

30 Kasım 1939 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 18
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— Anlaşıldı mı? Sandomirtki: — Yoluna bak! diye mırıldandı. «rat hareket ettikten sonra, kon- irülür bir mektup getirdi. Cetvero- rucov mektubu alda ve şaşkın, şaşkın, okudu: «Can sıkıntısından kurtulduğu- nuzu, itirâf ediniz! Seyahatte, za- man öldürmek için çok faydalı olan bu sistemin bir köri daha #ardır: her insan, kendi tabii bü- #üiklüğü ile görünür. Dört kişi idik: Bir sersem, bir korkak, bir cesur kadın ve ben cemiyetin ruhu şen bir çocuk! Bukadar! Bariton, Kardinâlı tarafımdan alnından öp!» Arkadi Averçenko Lj ARİF DİNO — 20 inci Sayfadan Devam — burnu arasında olur, Biri yukarıya âşıktır, diğeri onu bırakmaz, Eğer Arifin Allâhla bir dostlu- .gu olsaydı ona neler sorardı Portakalları nasıl yarattın! Yağmur niçin iğri yağar! Karıncalar kiğrn neyaparlar? Ö bir jurnalını tutsaydı şöyle yazardı. Büli - 20 - 939 Ayak parmakları üzerinde daha yavaş yürünüyor. Çarşamba: Tam üç buçuk saatlir penceredeki kedi yerinden kıpırdamadı. Cuma: Yeni kiracımı henüz göremedim... “YENI ADAM Haftalık Fikir gazetesi OKUYUNUZ gk | Dönen Yazılar YEDİ TEPE — 23 üneil sayfadan devam — Mezeler yüze yüze geliyordu. Uskumrular zayıflamış, çiroz ©l- muştu. Geride çırozlar çeşiL çeşit ada- lar çiçek kuyruklu balıklar bırak- ınıştı. Geride çirozlar deniz dibinde kumar oyniyan ölüler bırakmıştı. Geride çirozler belki artık gö- remiyecekleri zevceler bırakmıştı, onlardan belki ebediyen ayrılırken çirozlar ağlamış deniz dibinde ağ- lamak ne zor! Kederinden koca deniz bile tit- redi ve denizde sebepsiz bir ürper- me gören gemici ürktü. Meze geliyordu! Delikanlı dalyan direğinden kanlar içinde batan şehre baktı; Yedi Tepenin üstünde morar- miş çılgın bulutlar gittikçe şişiyor, gittikçe ufuklardan taşıyordu. Martılar harman çevirmişti! Deryalar lugatinden anlıyanlar, martıların söylediklerini anlamıştı. Mattılar harman çevirmişti! Dalyanda hamlacılar kaçıştı, deniz bir cam kadar sert ve hare- ketsiz. Denize bir taş atsanız satıhta kulacak, Delikanlı, hâlâ direkte ne yapı- yorsun? Kulnbeden, Bvganiyadan hâlâ işaret mi beklesin delikanlı? Git delikanlı! kaç delikanlı! martılar deryalar lugatinden feci bir kelime söylediler kaç delikanlı! Âni olarak karanlık çöktü, gökten mor bir perde düştü, çocuklar ya- tak altına saklandı, açıklardan bir Laçka pataras! sesi geldi, ve ilk gök gürlemesile bir tabancanın patlaması bir oldu. Delikanlı olgun meyvaların yavaşlığiyle direkten düştü, Vah delikanlı! Refet reis bir şehirden fazlasına tahammül edemezdi. Ve böylece tek kurşunla deli- kanlı vefat etti. Vah vah delikanlı! Ve kıyamet kopuu! fakir mahal- leler yıkıldı, ağaçlar diş çekercesi- ne söküldü, gemiler, kuşlar ve in- sanlar boğuldu, ( boğulurken kuş- lar şarkı söyler insanlar bağırır). No. 73b9—573 inatı kör etti ve delikanlı olgup bir meyva yavaşlığıyle direkten düştü. Ey avratlar, dilikanli gürültüye gitmişti! eyvâh #elikanl! canım delikanlı! Sabahleyin kahpe deniz, hiç bir şeyden haberi yohmuş gibi duru- yordu. O sabah maftalinli kürkler sandıklardan çıkmadı. O sabah yep yeni bir denizde, dünya baştan başlıyordu. O sabah çirozlar gahillere hü- cum etti, dolu ağlar, dolu kepçeler, tencereler kaynıyordu, kediler ken-. dilerini duvardan duvara Wfiyurdu,. sokaklar balıktan geçilmez cldu, | tava kokusu Odesaya kadar pilli, göklerden çiroz yağdı, sevgilinin dudaklarında, yüzünde, kal rında, çiğ ve çıplak bir balık kokusu vardı, çırçıplak tir koku. Balıkçıların çekti ağlardan bizim delikanlı çıktı. Vah Jelikatilı! Vah vah delikanlı, deniz dibinde onu kim ve nasıl soymuştuf Bilirim de söylemem. Delikanlıyı deniz dibinde hangi balık padişahı, hangi deniz kızıyle zinâ ederken görmüşler * Bilirim de söylemem. Sabahleyin delikanl,gon puseyi, bir ömürlük puseyi hangi balık- tan aldı? ğ Bilirim de söylemem; Evgeniya döndü. Siz denizden ne anlarsınız? Nasıl mizah muharriri oldum P — 26 ner sayfadan devuam — haftelığımdan ayrı bir ücret de verdi. Brcümend &kremin yazısı, «<Son Posta» da çıktı. «Tuhaflık» da başlıyalı epi ol- muştu; bu hâdise, bana, korku im- tihanı atlatıb sınıfı geçtiğimi an- lattı. Hanki plâk firmasının bilmiye- rum, bir meddâhın «Mahallede tah- riri nüfus» diyo benim «Tahriri nik- fug» u pilğa okumuş olduğunu gör- düm, dinledim. Benim yerimde başka birisi olsaydı, pilâk firması- nı dava eder, hakkıtelif ister ve alırdı. Nerede bende o beceriklik! Yazımı meddahlar plâğa oku- yorlar. Gel gelelim, ben, meddah- lk edemiyorum. keşke meddah olsaydım |.. Mahmud YESARİ gm e a me. AHMED İHSAN Basımevi Ltd. Hs Mürekkepten kara bir deniz kâ-

Bu sayıdan diğer sayfalar: