No. 2351—3506 310 SERVETİFÜNUN B ir sabah Delos ada- sından güneş daha . . / parlak olarak doğdu. Bü- Tanrılar Sevişiyor . tün dağlar, ovalar ve ba- yırlar, yepyeni ve taze İİ... . -—g — şan) bir ışıkla parladı. Kırlar- da periler kanadlarını neş'e ile çırparak dolaş- mağa başladılar. Çünki Tanrıların babası Jupi- ter'in güzel karısı Laton Apollonu dünyaya getir- mişti. Dünya ve güneş, şimdiye kadar böyle gü- zel bir çocuk görme mişlerdi. Öyle yumuşak ve tatlı sarı saçları, öyle beyaz ve penbe vücudü vardı ki, bütün Tanrılar ona hayran oldular. Ju- piter, oğlunun sarı saç- larına bakarak: — Sen güneşin Tan- rısı olacaksın! Dedi. Ve Apollon güneşin Tanrısı oldu. Yürümeğe başladığı zaman Jupiter onu aldı ve Parnas da: ğına çıkardı. Buradan bütün dünya, bütün de- nizler, bütün dağlar gö rünüyordu. Ve Jupiterin o kızı olan Müzler de onunla beraber Parnas dağına geldiler, Artık Apoilon her gün biraz daha büyüyordu. Büyüdükçe (o serpiliyor, açılıyor (Ove üzerinde bütün gözleri toplıyan Razgip APOLLON — PSİŞE Yazan: Şevki gın İ,, — Beni mif — Evet, çünkü o ka der güzelsin. ğer bir tanrı olmasaydım, sana âşık olurdum. Apollon da biliyordu ki birtanrı bir periyi sevemez. — Fakat ne be'si var. Biz birbirimizin yüzüne bakarak aşkın büyük zevkini duyamaz mıyız f Ve bu peri ile Apollo- nun aşkı böyle başladı. Fakat hiç bir zamau bu onları tatmin edemi- yordu. Peri kızı ona ta- pıyordu, buna mukabil Apollon hiç bir zaman onun elini tutamıyor, yüzünü okşayamıyordn. > Bir gün Apollon da kız kardeşi ile dağları geziyordu. Elinde bir kaval vardı ve en güzel havaları çalıyordu. Biraz sonra bu kavala başka bir kaval sesi karıştı, Apollon durdu, dinledi. Sesin geldiği tarafa doğ- ru yürüyünce, bir pınar başında (Friçyalı genç çoban Marsyas'ı gördü. Öyle güzel, öyle coşkun bir şekilde çalıyordu. Apollon yaklaştığı za- man Marsyas ayağa kal- karak onu selâmladı. bir delikanlı oluyordu. Nihayet birsabah Par- nas dağının bütün küçük ve bü- yük perileri onun üstünde uçarak onu geyre koyuldular. Dişi periler böyle güzel bir erkek görmedik- lerini düşünüyor ve Apoilonun yüzüne (oyüzlerini yaklaştırıyor, onu kokluyorlardı. Müzler bile kardeşlerinin bu haline hayran oldular. Ayaklarının uçlarına basarak ve birer ağnç arkasına saklanarak, onu seyretti- ler. Apollon uyandıgı zaman dünya gözüne daha güzel göründü. Bir perinin rüyasına girdiğini ve göğ- süne sokulduğunu düşünüykr ve geriniyordu. Her şey, bütün ağaçlar sanki şarkılar söylüyor, bütün tabiat gü- iüyor ve küçük periler, sis içinde öteye beriye koşuşuyorlardı. O gün akşama kadar Apollon hep düşündü. Güneş batarken or- manlar içinde gezmege çıkan Apollon bir ağaç altında bir peri kızı gördü. Yere uzanmış ve etra- fını küçük periler almıştı. Apollon yaklaşıp güzel perinin yanı başındaki ağaç kütüğüne oturdu : — Ey bu ormanlann güzel perisi, kimi düşünüyorsun 9 değdi, Peri kızı tatlı, güzel bir senle: — Seni... Fakat &en bir tanrı- Apollon : — Kavalını çok güzel çalıyorsun, dedi. Benim çalışımı dinledin mi * — Evet, geçen gün aşağıda bayırda dinledim, Benim kadar çalamıyorsun. — Senin kağar çalamıyormıyım? İstersen yarışalim. İste, Müz- lerde bizim hükmümüz olsun.. Apollon fena halde hiddetlen- di. Derhal ikisi de kavallarını galmağa başladılar. Bazen Marsyas kavalı öyle üfleyordu ki, Apollo- nun kavalının sesini basdırıyor, bu arada ona bakarak alaylı gözlerle gülüyordu- Nihayet müsabaka bitince Mar- syas cüretkâr bir sesle: