No. 3236—351 — 84 üncü sayfadan devam — Hortondaki sayfiyesinde tam altı gene, hep okumak ve mütales ile vaklt geçirdi. Yunan, Lâtin, İbra ni, İspanyol, Franwz, İtalyan ve * İngiliz edebiyatlarını baştan başa tetkik etti, ve riyaziyeye, fene, İlâhiygin, ve musikiye sıkı sıkı çalıştı. İşte bu musiki aşkı yüzün- dendir ki, bütün şiirlerinde o nefis ahengi, melodiyi buluyor, hattâ nesirlerinde bile ritmik bir çağlayış ile karşılaşıyoruz, H'alleğro, Lyoildas Cemus, Arca- des, II Peserose ve gonelerinden bazıları bu inziva devrinin en #anatlı en mükemmel kazançların- dandır. , Miltin Horton iuzivasında isti- at, kabiliyet cevherini olğunlaş- rdıktan sonra, “tabiatın bir kat aha galişeceği, törpülenip kemale eceği, gürültülü, şamatalı dün. ay& ayak bantı. , OHortondan kalkarak, Parise, Miviçreye, ve İtalyaya gitti, Her örde de büyük bir sayğı ve sevgi larında da onu görüyor, yarın bel- ki ellerine esir düşeceği bu yiğit- Bere ve bu yiğitlerin kahraman ku: üduğunu anlamış bulunuyordu. £ Nihayet bir gece herkes uyur- en bir mektub yazdı ve: «Merdii. line meftun oldum, sans esir ol- O da dövüşe dövüşe yorulub din- ğenmek için bir kenera çekildiği Sıralarda başını kaldırıp surlara baktıkça garib bir israrla gözleri gözlerine dikilen bu genç kızı görüyor, bir mermer beyazlığı ve bir heykel tenasübü taşıyan bu gü- zel vücüdü heyecanlanarsk temaşa ediyordu. Abdürrahman bu mektubunun bir hile olabileceğini düşütememiş- ti bile,.. Güzel kızın tayin ettği ge- ce yanına aldığı seksen kişiyle içeri girerek muhafızları kılıçtan geçirdi ve açılan kale kapılarından Konur Alp da yanındaki kuvvetlerle içeri “ UYANIŞ . ile karşılandı, İlmine, nezaketine meftun olanlar çoğaldıkem çoğaldı. Pariste menfi bulunan Hollandalı alim Grotins ile, Floransada Ha- lepte yatan Geliyle ile tanıştı. Bu iki büyük adamın dostluklarını kazandı. Yunenistana doğru yola çıkmış iken, Eral ile Pariâmento arasında vukua gelen ihtilâfı haber aldı. Derin bir sezişle bu ihtilâfın manasını derhal anladı. İtalyada gördüğü o samimi ve heyecanlı hüsnü kabulden şair ruhı coşmuş büyük bir hamas deslan yaratmayı düşünmüş, fakat muhailesini işlet- meğe koyulmuştu. Fakat vatanında olan bitenleri hatırlayınca seyaha- tini yarı yolda bıraktı. Destan filân yazmaktan vaz geçerek İngiltereye döndü. Şair bu hususta: «Vatandaşlarım hüriyet uğrunda çarpışırken, etnelektüel bir kültür elde etmek için keyfimce seyahatta bulunmayı adılik telâkki ettim...» der.. Milton un İngiltereye dönüşü, şairlik hayatında yepyeni bir dö- girerek kalenin yüks&ek kalesine bayrağını dikti. Ii Bir sabah küçük bir müfreze erkenden Aydostan ayrıldı. müfre- zenin başında ilerleyen Abdurrah- manın yanında Aydes kalesinin kumandanının güzel kızı Maride vardı. Bu küçük müfreze tozu du- mana katarak Bursaya doğru yol alıyor, Aydosunda 'Türk yurduna katıldığı Ohaberini OOrhanş bir an evvel ulaştırmak için yıldırım süratile ilerliyordu. Orhan Konur Alpın mektubunu dudaklarında geniş bir tebessüm belirerek okudu ve ba okuyuş bit- tikden sonra gözlerini genç kıza çevirerek: Seni Gazi Abdurrahmana vere- rek bize yaptığın Hnetden dola. yı mükâfatlandırıyorum, Umaşım ki kahramanlığa meelub bir avrat: la eşsiz bir kahraman olan bir er. den yaman bir kahraman doğar, dedi. Orhan yanlış düşünmemişdi. Bir sene sonra doğan yömuk elli kü- çük Abdurrahman, çabucak büyüdü ve babası henuz kocamadan onun- ia birlikte sefere çıkacak bir Yi- Bit oldu. Küçük Abdurrahman da ibrazı şecaatda babasının adını göl- nüm noktam teşkil etti. 8) Üznü” sene, şair Milton ortalarda, görün medi, Sihirli kaleminden şarkılas, sonalar dökülmedi, Milton bütün gayretile nesir yazmıya şarıldı. Şi- iri kadar dikkate değer olan gayet hoş ve ahenkli bir uslupla İngiliz edebiyatıua güzel makaleler, ,080£ ler verdi. Şair Milton büyük ve engin bir fragat nefisle şahsi ihti- raslarını unutmuş, bir kenara bi- rakmış; ve bütün varlığıyle bürjyet için çarpışmaya koyulmuştar. Ve bütün İngiliz edebiyatında ba Zö- dar ulvi, bu kadar müessir bir İcik gat sahnesine, misaline asli İğğ» lanamaz. Bir insan olan Wild», adeta ideallerinde bir nim Sik gibi yükselen, ve her tirl& gelşi garezlerden, maddi d uzak olarak, Bütün hüvtiyetile, ba ideallerinde fena bulan bir inşen dır. Nitekim, imeeşhur «Köfliği- ne Dair» isimli soneğipnde, şafrin zülmete karı: doydugu kederi deği), terk eyiddiği rüyalarme kazpı beslediği li buluruz, gede birakecak bir rakip Si onun karısına dikilmişdi. Abdürrahman bundan ötürü bis kıskançlık (o daymuyor. Meriğe, meclub güzel kursla elbdüğe kendi gibi bir merd kişiden 'böjle bir evlâd doğardı. Arijit, yatın nun saldırşında kudret ve nyl beti görürde kKıskanırdı bi Yi Gazi Abdürreitan Küzğ- rahman diye ör ğlan öğlunen ramanlığının dilletdö düatas ödü gunu ve batia henüt 'Rekftrlep elinde kalan kale barolârının ere dında Kura görlü yosma dilbere; rin onun adını anarken bö sarsıldıklarını daydukya, ret ve kuvveti azalmaya kollarını garurli, ediyor, Buruşuk Yi la terleri Geçi ba oluy anl srih. bize Agölvaom Rum kadınları osun çök sonra klanı «ji dürrahman geliyor k Dİ turlardı.>)3) -