SERVETİFÜNUN m, Yapraklar : kizi., aran Türk kumandanına mektub atan kale ku- e «$ana esir olmak saadeti üzülüyorum.. uzadıkça » diyordu. in vaiz srkadaşları olan par &ip, Abdurrah- ilgi obibes, İznik ve Bizaha askerlörini bir hay- ir, büyük İmperato- yergün ve birmecâl ikilirken, Türk Akıncılarıda ipnis,, İşmit körfezi ve boz- gevrilan. yarım adaya dahil ğı. P yanındaki akıncılar Ki ve Akovadaki Behiripin İki sahilinde- bir birini takiben al- lari © Âkşö kooanın kuman- büedâki knwvetlerde, Ermeni pa- Gülü — ml Kale- iyileri a | Si teveşgih etmişti Türk Bizans karşısına dikilb, en büyük şehirinin arzuşla yanıp tutuşu iu arzularına set çek- İster gihi, önlerine Semenedre dikti hı iştiyakla ilerleyen Konur e kuvvefleride, Aydoz dağının sihetinde Aydos kalesile kar. Miğhiler, Aralarında bir saatlık nan buiki kaleye ula» er, bu soh ebgelleride ia öp hertaraf etmek için büyük bir sa- bırsızlık gösteriyorlardı. Besforun Mavi kıyılarına daha evvel erişmek şerefinin kendilerine sit olması arzusu bu iki ayrı kuy- yeti teşvik ve teşci ve önlerine dikilen kaleleri bir an evvel al- mak için eşsiz kahramanlıklar ya- ratmağa sevk ediyordu, Talih Akca kocaya yar oldu. Bu sırada GSemendre kale ku- mandanın oğlu ölmüş ve kaledeki kuvvetlerin iştirakile yapılan bü- yük cenaze alayı kaleden çıkarak yola düzülmüştü. Akce kocanın gözçüleri kale muhafızlarının bir cenaze mevkibi halinde kaleden çıkışını akçe koce- ya bildirdiler. Az sönra ansızın dal kılıç ortaya atılan Türk süvarileri alayın etrafını sarmış ve kale ku- mandanını esir etmişti. Yarım şdanın anahtarı olan ve bütün bu geniş sahanın iistilâsını dsamamlamağa saik olan bu kale- nin zabtı üzerine Orhan, Akçe ko- eayı her Fatihe nasib olmayan en büyük bir mükâfstla taltif etmiş ve bütün bu kıt'aya Koca eli na- manı yererek, onun admı nesiller- den nesillere intikâl ettirerek ebe- di bir yade vesile olmak şerefini vermişti. II Fakat Aydosu çeviren Konur Alp kuvvetlerinin kuvveb ve kudreti No. 2936—551 harşısında kalenin yüksek ve sağ- lam duvarları erimiyor, yıkılmıyor * ve dağılmıyordı, , Konur Alpla beraber bulunan genç Abdurrahman dığer kuyvetle- rin muvaffakiyetini duyunca, ken- dilerinin hal& bir iş becerememiş olmasından büyük bir utane duy- du ve atını şahlandırarak kale be- dedlerine öyte bir saldırış yaptıki, içerdekiler genç Abdurrahmanın beygirinin ağzından saçılan köpük- lerle kale duvarlarının eriyeceğini gandılar. Günler geçtikçe” Abdurrahmanı büyük bir hiddet istilâ ediyor, kale bedenlerine dayadıkları merdiven- lere tırmanarak; Mazgalların geri- sinde Çelik Zırhlara bürünüb ken- disini ok yagmuruna tutau, uzun mızraklar ve keskin kılıçlarıla Ger- kedan derisi kalkan ve Tuünç mig- ferine hamleler yapan Bizanslı- ları alaşağı ediyordu. Kalenin içindeki kadın erkek, çoluk çocuk Surların üstünde top- lanmış, muhacimların üstüne atıla- sak yaglı paçavraları hazırlıyor, Bakır kaplarla kazanişsdan kay- nar sular taşıyarak ağgilekilerin. üzerlerine döküyorlafdı. Yalnız bu harekete bit tek in- san iştirak etmiyordu. Kale ku- mandanının biricik kızı güzel Mari bir şimşek hızile duvarlara çarpıp bir kasırga sevletile kaleyi saran merd insanlara karşı kalbinde ga- rib bir incizab duyuyordu. Ve bil- hassa onun gözleri bu her bireri birer eşsiz cesaret timsali olan insanların arasında bir «arslan mehabati, bir kaplan çevikliği ve bir dev kudreti ibraz ederek dö- vüşen bir adama takılıyordu. Bu, genç Abdürrahmandı. Gün batıncıya kadar devam eden çarpışmada gözlerini kırpmea- dan ve o her tehlike atlattıkça içinde bir eza duya “duya Abdür- rahmanı seyreden Mari, gece rüya»