bim, gazhoştu.. Fakat se- k ödadan anlayorum- ökla karışık, dil itin verdiği mahmurluk- : âw. Buğulu gözlerle a sadzdı. Bunun öhemmi- bu gece bütün kalbim- . Çoaşl Evet o anlatıyor- diyer söylemek istedi- ya İhtiyacı var sn duyduğum her yanl bir âlemde yaşar kalktım. İğinde, di- anan gütel bir ke- kimse olmıyan bu e bakarken; 6, amulmas bir çe ahfiktâ ştladı. Çok eski süsle ; SERVETİFÜNUN - Kendim gibi bir adam — Geçmiş olsun, arabanız mı bozulduf. Motoru bir de ben gör- mek isterdim, Dedi. Bana vakit bırakmadan O(omakinenin başına geçti, İçimden «bu da kim böy- le?» diye merak ediyordum. Vazi- fesi başında ciddi olan insenler gibi biç konuşmadan motorla uğ- raşıyordu. Bir ara bana döndü: — Ellerim yağlandı, otomobi- limdeki paketten bir sigara alın, ağzıma koyun! dedi, Kendi tabakamdan çıkardığım sigaralardan bir tanesini dudakları arasına yerleştirdikten sonra ke- mali nezaketle steşledim. Sigarasını ağzından çıkarmadan tamirine devam ediyordu. Öyle güzel bir endam va&rdiki onun mo- törle meşguliyetinden istifade ede- rek bu güzel mahlüku tetkik edi- rdum, Pek kısa bir zamanda haruku- iâde belduğum ve üzerimde bü yük bir tesir icra eden bir cici bayana bakarken tamirin uzama- sını bütün kalbimle temenni edi- "yordum. Hava iyice kararmıştı. — Elektrik feneriniz var mı? diye sordu. — Var! — Getirin, motöre tutuni. Emir eder gibi mütehakkime- “16 , Bir çırak uysal- konuşuyordu. hığile «dediğini yaptım. Fenerin motörden akseden goluk zıyasile onun yügünü görebiliyordum. Dalmış olduğum tatlı hülyam- dan, yine onun emir eder gibi 86- sile uyandım: — Oldu! dedi ve direksiyona geçerek arabamı çeliştırdı. Motö- rün e&kiginden iyi işlemesine rağ- men hiçde memnuu değildim. No. 2336—3531 Yazan: Rahmi Karaca Bu hâlim, onun hoşuna gitmiş gi- bi gülümsedi. — Motörünüzün tâmirine mü- teşekkir görünmeğdiğinize : göre fe- na değil, Lâkayıd kalmanız hoşu- ma gitti doğrusu. Hem biliyor musunuz insanler, en büyük iyi- liklere bile biç bir zaman teşek- kür etmemelidirler. Ben bu yalan- cı ve manâsız kelimeyi aslâ sev- mem. —i, — Ne tarafa gidiyorsunuz? di- ye mevzu başkalaştırdı. — Sizin gittiğiniz tarafa! — O, maelesef beni tâkib ede- miyeceksiniz (sanıyorum. Çünki ben, asfaltı bırakıp biraz terlaler arasında dolaşmak ( fikrindeyim. Arabanıza yazık olur. — Sizin arabanız benimkinden daha zarif, siz buuu düştinmedik- ten sonra, ben hiç aldırmam bile. —- Hâyır, hayır.. Belki karınız vardır, Arabanısın çamtriar ar& sında berbat bir hâle gelmesinden şüpheye düşebilirler, vaz geçin, — Karım ve benden hesab &0- racak kimsem yok. 8 Bizi tâkib ede- eeğim dedim. O, arabasına, ben de arabama dıreksiyon başına geçtim. Asfalt yolda prejektörleri yakarak peşi sıra orta bir süratle ilerleyor diye, bir ara işaret vererek yavaşladı ve durdu. Yolun sağ tarafındaki hendeğin, çukuru az olan bir ye- rinden tarlalara saptı. Yumuşak toprak üzerinde be- ta çıka onu tâkib ediyordum. Ge- cenin etrafı karartmasına râğmen, “ o ısmız dağ yollarında kalbime korku ve şüphe yerine tatlı ve