No. 2238-—54$ Florinalı Bu hafta, edebiyat âleminin pek meşhur bir çehresi ebedi göl- gelendi : Florinalı Nâzım öldü. Florinalı için, edebiyatımızın pek meşhur bir çehresi deyişim, onun büyük sanatkâr olduğunu işaret etmez. Sadece, herkesin ta- nıdığı iyi bir adam öldü ve bu adam, bütün gönlü ile şiire bağlı idi demek istedim. Florinalı Nâzım imzesini, ilk defa, Balkan harbinde gündelik gazetelerde hergün yazdığı harb şiirlerile tanımıştım. Garib bir üs- lâbu vardı. Bilhassa üslübundan daha garib bir noktalama tarzı... Her mısraın başındaki faillerden konra iki nokta koymak itiyadında idi. Onun mısraları karşısında ilk duyduğum his de, bu hayretimden ileri geliyordu. Bilmem ,neden, Florinalı için, çok konuşan ve karşısındakine nefes aldırmadan 8öz göyliyen bir kimsedir derlerdi, Fakat ben, bir iki defa onunla karşılaştım, he- yatta rastladığım bol natukalı bir kısım adamlardan daha fazla ko- nuşkan bulmadım. Başkalarında boş görülen bu huy, nedense onun ismi etrafında bir istihza halkası vücuda getirmişti. Öyle sanıyo- rum ki, bu, oldukca haksız ve za limce hüküm zavallı Zeyli Makber şairini daima incitiyordu, fakat dudaklarında gönmez bir tebes- sümle bütün bu okları lâkayt gibi karşılamağa çalışıyordu. Mamafih şairlik şöhretinde bu hususiyetinin, bir de âleme inad olsun diye ken- di tarafından ismine taktığı «Türk Şiir Krallığı» nın tesiri vardı. Zavallı şiir kralı Florinalı Nâ- zım... Bu ismi ve bu şöhreti her şeye rağmen muhafaza etmek için ne fedakârlıklara katlanmazdı! Mecmualar ona sayıfalarını kapı mıştı, fakat o, bir zamanlar, ga- zetelerin ilân sütunlarında parası ile resmini ve şiirini neşretmek imkânını gene buluyordu. Artık bu adama, idealist denmez de, hangi sanatkâra bu isim verilebilir » UYANIŞ : Nâzım Florinalı büsbütün gönük, zayıf bir şair miydi! Buna insafsızca evet diyenler olabilir. Fakat ben onlardan değilim, Bilâkis, Flori- nalının bazı şiirlerinde hakiki bir his dalgasının bir veya birkaç mıara içinde çırpındığını sezenler- denim. Yalnız ne var ki, Florina- lının şiirlerinde bütün bu neviden mışraları ateş böceklerinin panltısı gibi çakarken yakalamalı. Çünkü arkasından, manâaız s6 boşlukları ve kelime yığınları karşısında ka- lırsınız. Florinalının şiirleri neden kim- seyi sarmadı ? Çünkü, keyfiyetten ziyade kemiyete ehemmiyet ver- di ve hiç bir zaman, modern şiir tekniğinin ruhuna ve fikrine giremedi. Böyle olmakla beraber, bazı şiirlerinde (yukarıda kaydet- tiğim gibi) içden gelen bir liriz- me de tesadüf ediyoruz. Fakat Florinalının bir zamanlar çuvallar dolusu şiirleri içinde kaybolan bu his kıvılcımlarını nasıl keşfetmeli İşte şaiirin asıl felâketi sağlığında bundan ileri gelmişti, ölümünden sonra da eserlerini örtecek olan karanlık perde gene ayni sebebden açılacaktır. Buna acımamak ka- bil mi Bence, Elorinalının üzlü- bu, bazı edebiyatı cedide şairleri- nin üslübundan hiç de geri değil dir. Belki lisan itibarile onlardan sağlam bir takım manzumeler bile yazmıştır. Yahud, hiç değilse, onlar kadar yazabilmiştir. Misal olarak işte 1 Kânunusani 1340 tarihli Şer- vetifünundan, perestiş ettiği büyük şair Abdülhak Hâmide ithafen yaz- dığı şa manzumesini alıyorum: Şiiri Mehtab - Daht Üstadım Abdülhak Hâmid Beyefendiye - Lâömaat- meşatl-i melekti Açıyor kâinat esrarı! Yırtıyor perde-i şeb-i târ, Gülüyor şevk-i ölem-i lâhut!.. LR. Orlalık pür safa-yi istiğrak, Her cihet, m'azar-ı tüphani/ 35 Bir sükün-u musti ruhani Zir-ü bâlüye eyliyor işrak / Servisimün nukuşu deryanın Cilveyâh-ı şelâleri envar.. Zemzemat-ı 1âtifesi ebhar ; *& Ediyor ahtarana sanki hitab? Sevki encümle şule-i mehtd, Şir-i âhengi şimdi dünyanın ).. Kuzruncuk; Filorinalı Nâzım O tarihlerde isminin evvelin- deki Florinalı ve Kuzguncuk ke limelerini bile noktalardan ayıran orijinal şaire, bu cepheden yalnız nokta koymakta kübik yahud fütürist vasfı verilebilir. Fakat hepsi o kadar.., Bu manzumeye gelince, doğrusu edebiyatı cedide- nin birçok şiirlerinden hiç de z& yıf değildir. Bilâkis tam o çeşnide yazılmıştır. Öyle iken şaşıyorum, neden o ekol şahsiyetleri Elorina. lıyı kendilerinden saymamışlar ! İşte Florinalının asıl sanat aşkı buradan doğuyor. Lisanda, zevkte, hayalde edebiyat cedideci! Fakat onlar tarafından inkâr edilmiş, med olunurken bile arkadan hücum olunmuş! Başkaları da şairi ken- dilerine mal etmemişler. O da, şiiri ilân sayıfalarına kadar düşür. müş! Ne olursa olsun, bir şsirin hayatında bu kadar zalim bir tâli ile yaşamasına karşı &cı duyuyo- rum. Bari ölümü ile insan kalble- rinde yalnız bir noktayı titretsin ; Şefkat noktasını, O, bütün ömrünce muhitinden şahsına ve giirlerine karşı bu şef- kati beklemişti. Onu bulamadığı içindir ki büyük üstadların kapı larından syrılmadı, hakkında me- dihler yazdırmadan yakalarını bı- rakmadı, hattâ bu tesirledir ki kendisi «Şiir Kralı» lâkabını ta- kındı. Bütün bunlara bedel, bütün ömründe bir tek yazısı için gönül den yazılmış bir ciddi satırı ve tenkidi ne kadar özlemişti ! Zaval- lı.. o aradığını bulamadan öldü. Halid Fahri Ozansoy