6 SERVETİFÜNUN No. 2931—546 B 0 FM A ET A T BU Yeni bir imza ! Servetifünun okuyucuları, bu hafta yeni bir isimle tayaşacaklar : Türkân Tangör. Arkadaşımızın birkaç sayı sürecek hikâyesini, iç sayfalarımızda, bulacaksınız. Türkân Tangör, mademki yeni bir isimdir; tecessüs »e alâka toplıyacağı tabi. Bir kadın yazıct oluğu da, bu aldkayı arttıracak güzel bir sebeb. Evet, bir kadın yazıcıyı okumak ve sevmek için, buka- darı kdfi, Fakat, biz Türkân Tangörde, bütün bunlardan evvel henüz doğan bir sanatkâr: selâmlıyoruz. Onda ara- dığınız biraz üslüb, biraz fikir ve daha çok hassasiyetse.. oldanırsınız. Genç yazıcıda genç kızların lüzumsuz san- tmalizmine hemen hemen rastlamak çok güç. Yazıla- rında, kadınca bir harcanış, idbir oaizee, bir üslüb sek- sapeli de yok. Bu bakımdan Türkân Tangör, belki, bizim anladı- ğımaz, daha doğrusu alıştığımız manâda bir kadın mu- harrir değil, fakat “muharrir” dir. Külürlü, malze meli ve programlı, Bütün gayreti ise, negeleri ve ızdırablarile, bize ha- yatı anlatabilmek. Fakat, öğrenilen, yaşanan ve tüketi- len hayatı. Yoksa, bir genç kızın muhayyilesindeki gü- zel, fakat uydurmasyon dekoru değil. «Arka Sokak» genç muharririn Servelifünunda noş- redilen, ülk hikâyesidir. Bu küçük eserde, karanlığı, ça- muru, ve tehlikesiyle; mel'aneli ve masümiyeti, ne di- yeyim, işle bülün vusuhiyle “Arka Soka, ğı buluyoruz. İtiraf edeyim: eseri, dizilmeden önce tedkik için o- kurken, güzel bir yazımın verdiği hadza, biraz da hayret karıştı. Bazı tâbirler o derece mahalli, konuşmalar okadar hakikat ve çehreler o derece «sahi» ydi ki; adet ürktüm. Sevmediğim, görmemiye çalıştığım, benden, bizden birçok şeyleri alıp gölüren realite ile karşı karşıyaydım. Bir kadın kikdyecinin, hayalın en içini bu derece ieş- rih edebilişi, hayran kalmam için kâfi sebebdi. Bütün bu anlattıklarım, uzun süren bir takdim me- rasiminden ibarel değil. Belki, biraz sevinç ve ümidin verdiği gevezelik. Ben son birkaç yıl içörisinde doğan yapmacık ka edebiyatının an'aneleşmesinden korkuyordum. Şimdi ise, bu edebiyata ilk darbeyi vuranın bir ka dın imza olduğunu düşünerek, seviniyorum, Ne diyeyim? Kadın meslekdaşlara, benden bir «geçmiş olsun /> Gavsi Halid Ozansoy Kalamış Ne eşsiz çamlıca, ne de adalar, Ne bağlar başıydı, nede Sâdâbat.. Gönül verdiğim yer bu yeşil kenar... Şeoperağlar gibi ettiğim feryat Elimde ney denen ilâhi kamış, Kalamış, Kalamış, güzel Kalamış !.. 4 Sorma ! kimin aşkı taşdı içinden, Sorma ! sevda denen yakan şarabı. Zehrine fer almış Hindden ve Çinden, Seyret sularında yanan mehtâbı. İçim bu kuytuda gülmüş, ağlamış, Kalamış, Kalamış, şeffaf Kalamış!, » Kıyıdan binince mavi sandala, Açılır, gidersin sonsuz engine.. Gidersin serazat hep dala, dala Suların (gel) diyen şen dhengine. Senin de boynunu bahar dolamış, Kalamış, Kalamış, eşsiz Kalamış! » Ne engin geceler, ne sabah oldu Bilmezsin bu gönül avlıyan koyda! Bilmezsin ne kadar güneşler soldu Düşünme ! başını göğsüme koy da Bak ! yeşil suları bir sır yakalamış Kalamış, Kalamış, sehhar Kalamış; > Aç beyaz yelkeni esen rüzgâra, İç dudaklarımdan aşk garabını !, Havesler kalmasın iç! Sonbahara, Oku, bitir benden aşk kitabını, Ne kadar içerin yanmış, susamış Kalamış, Kalamış, ceylan Kalamış!, be Bir ateşten çenber. belinde kolum, Yanyana yalalım esrar iginde.. Sende son bulmalı fânilik yolum, Her türlü kanunun biz haricinde Sonsuzluğa doğru bir son uzanış,, Kalamış, Kalamış, engin Kalamış!, 3/4/1939 Yahya Saim Ozanoğlu