ERMİŞ No. 29231—546 UYANIŞ miyorsun bile.. Bir liranın hakkını nasıl ödediğimi gözlerinle görmen ve bana aoıman için seni odalna kaçıracağım. Belki o zaman çocu- gumu ve tesellimi bulabilirim. Âyinlerine dönen kalabalık sey- rekleşmiş, ikinci sükünuna kapan- mıştı... Kadın, kendisini bakışlarının merkezine alan iki adamı görmü- yordu. Siyah uzun pelerinini taşlarda sürüyerek ihtiyar papazı selâmladı; ve gözden kaybolduğu zaman iki adamın yakınındaki duvar goyul- muştu. İri bir örümcek, boşalan müstatil parçada ağını örmeğe uğ- raşıyordu. Kadının; ufak fakat kilise ana- nesine göre değeri mühim olan tabioyu pelerininin altına goktugu- nu yalnız bu iki adam gördüler, Önddenin mübhem akışına ka- rıştılar. Her ikisinin de seslerinde kat'i manâlar vardı. Yaşlı devam ediyordu : — .. Bu kadını ele vereceğim azizim, — Bu hareketinle ne kazana. caksın 9. — Para.. Bu tablonun kıymeti epi bir yekün tutar. Hele Sent - An- tuan da bulunması, hakiki kıyme- tine bir misli ilâve eder. — Benim fikrim bu değil; bu nevi düşmüş kadınların hemen he- men hepsi manevi huzura mühtaç- tırlar... «Kadınlar, ahlâkaızlığı para ile değişecek kadar severler» de- miştik. Keyifleri için değil, herhal- de, Onlar bu işde masümdurler ve bu işi de yapmağa meoburdurlar. — Mademki mecburdurlar, ceb- ren tutulan yol onlara tahsis edi- lenidir. Bu genç ve güzel kadının sözlerinden do anlaşılıyor ki, bu ahiâksızlık onlara güç geliyor. Fa- kat ne yapalım ki, kader onları bu yola sürüklemiş, — Kader yerine cemiyet keli- mesini kullan. Cemiyet onları bu yola yalnız kendi zevkleri için attı! Onlar, bunların şereflerini ellerin- den aldıktan sonra sefaletin, ke- derin musibet manâlarını gene ken- di üzerlerine çektiler, — Şübhesiz.. lâkin kendi iç dün- yeları ve dış dünyanın hâli onları daims silâhlı bulunmağa mecbur ederdi. Bu malüm bir kanun de- gil midir? «Kuvvetli, zayıfı daima yener...» — Hayır!.bir kelimenin önünde bin satır nasıl secde ederse, bir saniye kâinatı devirmeğe nasıl muk- tedirse, bir böcek devleri yemeğe nasıl kadirse, zayıf da kuvvetliyi mahvedebilir.. Yavılıyorsun azizim Menıduh.. yanılıyorsun... Yürüyorlardı, Memduh, dudak- larında sönerek izmaritleşen siga- rasını yaktı. Gene dostu kaldırım- dan geçen kadınları göstererek de- vam ediyordu: - Şu mahlüklarla onun arasında ne fark var? Res mi çalınan o kadın bunları halk ederken aynı hakları hepsine ver- miş midir? Evet. O halde, o hak bu günkü mağlübun elinden alını- yor.. — Fakat umumi menfaat hu- susi menfaatleri düşünmez, Suad. — Lâkiu umumi menfaat hu- susi menfaatlerden teşekkül etmiş- ir, — Söylediğin düsturu bozan bir eseri, biraz evvel gördün. Hem niçin canım bu müdafaa?. Sokağa düşmüş bir kadın parçası bize epi para kazanmamız için İlraat hazır- yor. Biz ise bu fırsatı kaçırmak için cemiyet nazariyelerine dalıyo- TUZ. Sokak (Oo başında durdular, Suadin yü- zünü, tarlaları basan seller gibi ter kap- lamıştı. Memduh bu- nu görmüştü; günün eritici (o sıcaklığına verdi. Ayrılacaklar- dı. Ellerini sıktılar. Memduh sordu: — Ne zaman? — Kat'lyyen !. Dostluğumuz bura- da biter!.. Memduh dişleri- ni göstererek güldü: — Anlıyorum , fakat aldanıyorsun çocuğum.. Çünkü bu kadın hiç te sana benzemiyor... Suadin avurtları , titredi. Kafasını is- tifhamlar sarmakta idi, Sokağa saptı, birdenbire okaybol- du... Evine döndüğü zaman kendini bir koltuğa atarak düşünmeğe baş- ladı. Memduhun, ayrılacakları va- kit sokak başında söylediği zon cümle beynini kırbaçlıyordu. Ken- disinin bu kadına benzemediğini söylemekle hayatının #ırrını Bura tına bir balgam gibi fırlatmıştı. Fakat imkânsızdı; bunu düşün- mek bile müdhiştir. Onu bir dost zanederek kabul etmiş, bütün mazisini vermişti. Kaşıvı ellerinin arasına aldı, sap sarı idi. Ayağa kalkarken saat onu vurdu. Kapıya giti, sonra geri döndü. Gözleri odada mak- satsız dolaşırken bir fotoğrafis karşılaştılar. Bu, antesinin on beş yaşı idi. Derin bir iç geçirdi, ona doğru gitti, iğildi ve öptü. Miba- nik bir mınltile: Sans bir şey 80- racağım. ' Annesi cevab. veşmedi. — Ben kimin öğluyumi,. Se- nin © halde gen, o kadın değilsin. Eğer öyle olsaydı gözlerini kırp: madan bana böyle bakmadın... Saat on buçuğu vuruyordu. — Lütfen sayıfayı çeviriniz —