No. 2994 —539 İlim ve Alman (Geçen sayıdan devam) Edebiyat ilmi kendisini büyük te- zabüratla karşıladı. Talli yeniden kendisine (o gülümsemeğe başladı - 1835: 1836 - da «Faust» ismin- deki eserinin neğrolunması onu günün şairlerinin ilk sınıfıpa ge- çirmişti. Heyhat!.. Hayatı gene birden- bire yolunu değiştirip (o felâkete döndü, - 1833 - senesinin sonları- nâ doğru Viyanada işsiz, wvâre dolaşırken «Max von Loewenthal> isminde müşahir arasına sokulma- yı seven hsveskâr bir muharririn «Sophie> ismindeki karısile tanış- tı, Sofi zahiren çok mağrur, genç güzel, sevimli, alımlı ve aynı za- manda «George Sandı ın roman- larını okumuş ve öyle romanlar yazmış hassas bir kadındı. Koca- sının istidatsızlığından, kayıt kabi- diyetinden ve kendisinin istendiği kadar anlanmamamasından muz- #arib olan bu kadını şairin geniş duyguları sarhoş etti. Ve «Sophie» artık (bakışlarına o«Csrlotte de Stelh» in edasını vererek onun zayıf ve tedbirsiz ruhunda doğan meyili alevlendirmeğe başladı... Bu nihayet müthiş bir ihtirag ve aşk halini aldığı için bir da- ba «Stuttgart» a dönmedi. Hayran, serkerdan ve perişan oldu. Lenav bütün gayretlerine rağmen artık onun cebrinden kurtulamıyordu. Bir aşkın kalbi yakan bütün fer yatlarını |Ebedi cenk) (Her za- manda) (Her yerde) (İnsanın iyiliği| Kadının degisesi) adlarile teren- nüm ediyordu. Bu ıztırabdan giy- rılmak, kurtulmak gayretile evvelâ «Caroline Unger» le sonra kendi- sine çok lâyık ve muvafik olan «Marie Behrendâ» ismindeki Frank- fortlu bir genç kızla evlenmek İs- tedi. Fakat Sofi bunları idare ederek geçirdi. Halbuki ikinci te- şebbüsü onu bu içinde bulunduğu nühuset ve felâketten kurtaracak Sanat Şairi — 3 UYANIŞ Dü Lenau Yazan ; $. Zeki Aktay ve mesut edecek bir izdivaç ola- caktı. Fakat Sofi hislerinin zalim itiyadile, âşıkı üzerindeki kuvvet ve tesirile ve bu yüksek seviyesi- nin maharetile muzaffer çıktı. Betbaht şair daha betbaht ol du. Şiir ve şuuru karardı. Çılgın ve hiddetli bir halde Viyana civa rındaki bir tımarhaneye kapatıldı (22 ağustos 1850) de cinnetin son haddi içinde öldü, son sözü |Lenav gok betbahttır) oldu... Griliparzer, nasıl münhasıran dramatik bir şairswWe Lenav da münhâsıran lirik bir şairdir. Pa- kat lirizminde geniş açılış, felsefi düşünüş, derin coşuşlariyle hatta his ve hayallerinin yüksek kanat çırpışlariyle, orijinal ses ve görüş- lerile «Sublime» e erişen büyük liriklerdendir. Lenav sanatte sun'i- liği gülliyen istihfaf eden ve ayrı bir şekil altında başkalarına yük- sek görünmeği istiyen mağrur ve çok betbaht bir ruh, bir ateşli dehâ idi ki Avrupa romantizmi onun ac! ve yakıcı sütünden haylı zaman emdi. Lenav'ın sanatte geçirdiği safhalar tekâmül ve de- gişebilmeler barizdir. Gerek rit- minde ve gerek şeklinde görülen “bu haslet » bir şairin en mühim ve üzerinde durulacak vasıfların- dan biri olan bu nokta - onda kı- sım kısım mütalea edilebilir. Ay. nı zamanda © gerek zamanında ve gerek bu günün şairleri içinde eşine az tesadüf edilen bir sami» miyete maliktir. Bir çok küçük şiirleri dört te büyük poeması vardır. Küçük şi- irleri tatlı ve hülyalı haaretleri ifade eden parçalardır. Savonarol, Faust, oDonjuan Albigeais'valar 319 nyasından şemmlm Portreler adlarını taşıyan bu poemalarında o daima beşerin omukadderatını arar ve ümüdsiz bir meticeye var: makla biter, Savonarola'nın zarif güzelligi, Faustun şüphe felsefesi, Albigeais'vaların ve Donjusu'n tabiat perestisi hayatın ve mukad- deratın felsefesine derin ve yük- sek bir ihata ile dalışını gösterir, hayatı daimi bir hassasiyetin ver- diği endişe ve Iztırap içinde geç- miş ve iradesi üzerinde yaptığı tazyikle kararan zekâsı şiirlerine tamamen acı bir güzellik şeklinde aksetmiştir. Lenav tabiati duy- makta birinci derecede sayılan büyük şairler arasında gelir. Bu duygularını Macar efsanelerinin özlerindeki remizle vecizelerindeki istilarelerle ( birleştirmiş Alplerın ve uzun ufuklarını seyrederek geç- tiği ummanların intibalarını Şşiir- lerinde nadir bir kudretle ifade etmiş, onlara yeniden can vermiştir. Aynı zamanda iç hayutında, zekâsının işlediği deruni âlemde ince bir görüş ve tahlil edişi var- dır. Bu iki hassanın imtizacında eda ve istidadınıy hususiyeti oriji- nalitesi, görünür. Yalnız deruni âlemdeki tefekkürleri gene deruni bir insiyak ve hassasiyetle onu bedbinliğe götürdü. Bu ber an okumak, sranmak öğrenmek hırsı içinde yırtınan genç hukuku, tıb- bı, felsefeyi, edebiyatı ruhuna gına gelinceye kadar okumuş «Faust» gibi kendisine her şeyden bezgin- lik ve nefret gelmiş ve nihayet şeytani efsaneleri tekrar yapmak zevkine kapılmış bizzat kendisini tip alarak başladığı «Fauste u her ne kadar yarı kalmışsa da ahlâki bir maraz, bir dejenerelik örneği olmak üzere eserinde itham ettiği şahsiyet cinnete kadar gitmiştir. Lenav aşkın ruhunda açtığı yaraları takdis ederdi. Bu yüzden maruz kaldığı darbeleri ince bir itina ile tahlil eder, kendi kendi. sini çarmıha germekte gizli bir zevk bulur bu azabını da güzel (Latfen sayıfayı çeviriniz)