No. 2224—539 yordu. Adalardaki ılıcaların kükür- tü de daha gür ve kaynar aktıkla- rını duymuştuk. Neyse. Dedik a. Limanın suları şu raflardaki şişelerin içlerindeki rakılar gibi durgundu. Demincek arkadaşın biri, “kah- veci caba kömür buldu galiba ki, sobayı alabildiğine yakmış, halvet- te miyim kahvede miyim anlamı- yorum., diyor ve yüzünün terini siliyordu. İşte o emin limandaki ha- vanın apansızın ısınmasına kıyas bu kahvede soğuktan donulurdu. Hava mıydı o? Pislik gibiydi. Hava tefessüh ediyordu. Leş gibi koku- yordu, Tayfanın biri aman boğulu- yorum diye gömleğini göğsünden paramparça yırttı. Serin bir esinti bulmak ümidile papafingoya tırman- dı. Ben de onu taklid ettim, Fakat bir gürültüdür duymağa başladık. Gökten. Korkunç ormanlarda anı- ran korkunç esatiri hayvanlar sa- nırdınız. İndik. Terlerimiz yüzümüz- den şakır şakır akıyordu. Elbisele- rimiz sırsıklamdı, Güvertenin döşe- me tahtalarının ara yerlerindeki zift- ler eriyip, ayaklarımızın tabanlarına yapışıyordu. Birdenbire on kulaç dipteki de- mirimizin zinciri şangırdamağa ko- yuldu. Zincirin babası mi tuttu ney- di ? Deniz de çalkanmıya başladı. Hem öyle gibi, nerdeyse tekne bar- saklarını kusacaktı. Şangırtı gene birdenbire kesildi. Süküt vardı. Ben sükütu suratıma bir yumruk yemi- şim gibi duydum. Tayfanın biri çıl- dırdı. Saçlarını avuç avuç yoluyor- du. “Yahu yaptığın ne, yoksa saç bolluğuna mi uğradın ?,, dememize kalmadı. Denizin birdenbire kabaran dibi mi diyeyim tabanı mı diyeyim, küt diye kayığın karinesine çarptı. Sarsılan bir tepsideki leblebiler gibi durduğumuz yerde topumuz. bir- den birer takla kıldık. Grandi direği çat diye bir çöp gibi kırı- hp denize devrildi. Hani ya demin- cek, bir liğen dolusu mavi gök mavi bakış dediğim sözüm ona emin liman yokmu? kazan gibi kaynamıya başladı. Dağlardan birinin gümbür gümbür gürleyerek devril- diğini gördüm. O zamanlar genç- Jliğimdeydim, şenliğimdeydim. O ana kadar ürkmedim, fakat ondan sonra ödüm patladı. Sarsıntı aklımın di- reklerini kırıyordu. Yahu! birden- bire sanki bir milyon top birden UYANIŞ 3 15 Mükâfatlı Büyük Hikâye Müsabakamız Devam Ediyor / HER GENÇ Bu müsabakaya iştirak etmelidir! Çünkü müsaba- kamızın ilk hedefi, yarın için kıymetli birer istidat olanları şimdiden bulup, ortaya çıkarmaktır. Müsabakamıza girme şartları: I— Geçen sayıdan itibaren beş hafta sıraylan eşre- dilecek kuponları toplıyacaksınız 2— Kuponların neşri 2/ Nisan tarıhlı nüshamızda hitam bulacaktır. 3- Bu tarihten itibaren nihayet 15 gün zarfında bu kuponlarla birlikte hazırlamış olduğunuz hikâye- yi bize göndereceksiniz. Birinciliği kazanan hikâye sahibine: 1O lira Z inciye bir yıllık abone, 3 üncüye beş li- ra, 4 üncüye 6 aylık abone, 5 inciye 3 ay- lık abone, 10 uncuya kadar birer kıymetli tanıtılacaktır. kitab mükâfat verilecek ve bu on yazı mecmuamızda neşredilerek, memlekete patladı. Bende kulak namına birşey kaimadı. Kaynıyan deniz alevden uçuşan yıldızlardan ibaret bir mah- şerdi. Yamaçtaki ağaçları altlarından aydınlıyordu. Hele kükürt kokusu? Yükseliyorduk arkadaşlar. Fakat çalkana çalkana. Çorba dolu bir tabağı bir sağa bir sola eğersen, ne olur? İşte öylel Denizin şimdi sancaktaki, şimdi de iskeledeki yamaca çarparak gürlediğini duyu- yordum. Bu hâlin ne kadar devam ettiğini bilmiyorum. Çünkü kendim- den geçtim. Sanki bir asır sonra gözlerimi açtığım zaman kendimi bir dağ te- pesinde buldum. Bir ağacın gölge- sinde uzanıyordum. Üzerime bir rum kızı iğilmiş ağlıyordu. Köyleri yıkılmış, annesi kardeşleri hep ezil- mişlerdi. Kız zelzeleden biraz evvel evlerinin kapı eşiğinden denizi seyr- ediyormuş Açık denizin bir nokta- sında suların kabarıp dumanlar çı- kardığını görmüş. Nedir o diye ile- riye açığa koşmuş. Tam o sırada zelzele olmuş. Yer çatlayıp çatlayıp kapanıyormuş. Kız bir ağaç kütü- güne sarılmış ve öyle kurtulmuş. Bütün insanları çarpan felâketlerde artık yabancılık mı kalır. Başbaşa verib ağladık. Bizim emin liman tâ altımda duruyordu Sanki ateşler püsküren o değilmiş gibi idi. Onda masüm bir çocuğun masmavi bakışı vardı. Ne güzel dünya! fakat güzelliğinin derinliğini kim sondalıyabilir ?,, Ahmed durdu. Dinliyenlerin yü- zünde alay etmek isteği yoktu. Onlar da uzun uzun bakıyorlardı. Halikarnas Balıkcısı