No, 2184—499 — Nasıl? — Zira dudakların itirafına inanıyoruz... Hüber Gran, genç kızın dizleri dibine oturdu. Avuçları içinde titriyen küçük elleri okşıyarak: — Hayatta bir gün, bu derece meş'nt olacağımı aslâ tahmin etmezdim.. diye mirildandı. Sizin tara- fınızdan sevilmek saadeti... Bütün dünya benim olsa, şu dakikanın bahbtiyarlığını bana duyuramazdı... Hüber sevincinden ağlıyordu. Fakat bu sevinç gok ir 3 LA birdenbire bir yeis kapladığı halde dedi ki: — al, bu aşkın sonu neye müncer olacak $.. Evlenemedikten sonra birbirimizi nekadar sevsek beyhude değilmi ?.. Kontes pek nevmit görünmüyordu: — Evlenmemizi bu derece imkânsız mı buluyor- sunz ? dedi. Bir kere tecrübe ederiz... Babamdan beni regmen isteyiniz. Enişteniz kadar kolaylıkla bu işe muvafakat etmese bile, ben kendisini kandıracağımı zannediyorum... — Fakat nasıl olur?., — Pek basit bir megele.. Bir asilzade olduğunuzu söylerim.. Size karşı büyük bir aşk beslediği itiraftan çşekinmem.. Nihayet babam da, biricik kızının saa- detine âlet olmaktan kaçınmaz sanırım... — Bu işe ben arkadaşım Flip'i vekil etsem ol- maz mı9.. Babanızdan çekiniyorum... Flip, &izi iste- diğimi tarafımdan kendisine söylesin... Siz de maba- dini yoluna koyarsınız... — Niçin yabancıları hususi bir davamıza karış- tırmak istiyorsunuz !.. — Lâkin düşününüz ki, babanızın red cevabı kar- şışında belki kalbim birdenbire duruverir... — Canım, pek mübalâgacısınız... — Hayır Kontes. Ağır bir mevkie düşersem, izzeti nefsim kırılırsa, cidden fena olurum., Kendimi müdafaaya mecalim kalmaz... — Peki.. Size gene böyle bir fena cevab getire- cek olursak ayni şey vaki olmıyacak mı?.. — Müşkül mevkide kalmam.. Nihayet her şey halledilmiş demektir... Kontes birkaç saniye düşündü. Gülümsiyerek : — Garib adamsınız, dedi. Mamafih babam &8izi gıyaben tanır... Bserlerinizden birkaçını okurken gör- müştüm.. Her halde bu işe muvafakat edecek zan- nındayım.., — O halde yarın sabah ilk işim Flip'i görmek olacak... Bu sözden sonra ,Kontesin ellerini büyük bir coş- kunlukla öpmeğe başladı. Bu esnada, saat gecenin üç buçuğunu vurmaktaydı. itiratından ziyade, gözlerin Eontes Pola, Parise bir saatlik mesafede bulunan büyük şatoya avdet ettiği zaman şalak söküyordu. Rakib olduğu beygirden inerek hemen dairesine doğru koşmağa başladı. Daha herkes uykuda bulu- nuyor, en ufak bir ayak sesi bile işidilmiyordu. Odasına girer girmez perdeleri kaldırdı. Şimdi igeriye mor bir fecir rengi dolmuştü. Büyük bir isti- cal ile soyunmağa başladı. UYANIŞ 95 Bir yandan da büyük endam aynasında kendisini seyrediyor; heyecandan “6 korkudau kızaran yuvurs lak yanakları mes'ut bir gülüşle hafifçe çukurlaşiyordu Hakikaten mes'ut muydu !.. Buna kendisi de pek ihtimal vermemekle beraber bedbaht olmadığını da kuvvetle hişediyordu. Ona bir asır kadar gelen uzun bir saat geçti. Ar- tık dışarıda gezinenler, sesler, korilijiüülür igidiliyordu. Hattâ babası, öksürerek kapısının önünden birkaj kere geçmişti. Her vakitki kalkma zamanı gelince odasını terk etti, Kont salondaydı, Geniş bir koltuğa gömülmüş gazete okuyor, karşısında Markı Dö Lâsko, pence- reden harici seyrediyordu. Kontesin salona girmesile Marki derhal ayi kalktı. Hürmetkâr bir tavurla #wh4 kızı selâmlıyarak dedi ki : — Bonjur Matmazel La Kontwi.. Sizi bu sabah pek nep'eli ve çehrenizi pek &ihhatli gordüğüm için bahtiyarım... Kontes Pola, soğuk bir tavurla onun selâmına mukabele ettikten sonri babasının yanına giderek elindeki gazeteyi çekti : — Pek meşgulsünüz babacığım . Kızınızın geldi- ginden bihaber olacak kadar dalarak okuduğunuz şey nedir .. Bunu göylerken, babasının okuduğu noktaya ba kıyordu. Orada üç sütunun ihtiva ettiği bir büyük makale vardı ki, iri hurufat ile «Hüber Gran» ımza- sını taşıyordu. Kontesin vücudünden tatlı bir rağşe geçti. Lâkayıt görünmege gayret ederek dedi ki: — Daima bu muharririn yazılarını okurgunuz,, Pek mi beğeniyorsunuz !. Kont gülüyordu. Elinin hafif bir tematile kızının saçlarını okşıyarak — Şüphesiz! dedi. Sonra bahsi değiştirerek sordu : — Sen Kahvealtını ettin mi ! — Hayır! Fakat bu sabah bir şey yemiyeceğim... — Canım öyle şey olur mu hiç;.. Halbuki müs- eli nişanlın seni bugün sihbatte gördüğünden balı sediyor Bu 8öz Polanın neğ'eşini kaçırdı, Kaşlarını çata- rak dedi ki ; — Rica ederim babacığım, bu sözü gık gık tek- rarlamayınız... Zira Marki cenabları henüz nişanlım olmadıkları gibi ileride o mevkii tutacakları da ma- lüm değildir... Kont ile Marki gözgöze geldiler. Kontes önüne bakıyordu. Kont oturduğu yerden biraz doğrulup, hem kızına hem de Markiye hayretle bakarak sordu: — Yoksa aranızda bir anlaşamamaztlık mı hasıl ole du 9. Marki, mutlaka kızımı gücendirmiş olacaksınız... — Devamı var — Çalınan Beste “Çalınan Beste, tefrikamızı bu hafta müderica- hmm çokluğundan koyamadık. Okuyuocularımızdan özür dileriz.