No. 2093—408 cdi “ Pençesi «Bitmemiş Senfoni» İçin. «Üyanığ» ın, baştanbaşa A. Sırrı Uzelliye ayırdı- ğımız geçen haftaki sayısını gözdengeçirirken, her yazı üzerinde ayrı ayrı durup, düşündüm; ölümünü, onun ençok kullandığı tâbirlerden biri olan “Yürek- ler acısı, tâbirile anlattığım Sırrının, meselâ şu «Bit- memiş Senfoni!» hikâyesi.. İlk neşri «Kurun» guze- tesinin 16 İkincikânun 1935 Salı tarihli ve 6115 -53 numaralı sayısının 8inci sayıfasında olan bu hikâye- yi, o, neşrinden bir akşam evvel, geç vakit, ihtiyat yazı olarak mürettiphaneye verecekti; bana uzatmış ve «Başta sen olmak üzere, hiç bir arkadaştan zw- mavında hikâye alamıyorum ve kabak benim başıma patlıyor; muharrirlerin ihmalini telâfi etmek, gazete- yi hikâyesiz bırakmamak için, sanki işlerim yetiniyor muş gibi, üstelik hikâye işine de hasbetenlillâh elat- tım. Boşluğu bir gün olsun doldurabilmek için, dün gece yorgun argın, sıkdım kendimi, şunu ortaya Ççi- kardım; bilirsin, ki Asım Usa, gazete bir gün hikâye- siz çıksa, kıyametleri koparır!» demiş ve sözünün burasında benim şu sözümle karşılaşmıştı: «Bundan şikâyet etmeğe hakkazanmış değilsin, bilâkis... başta Asım Us olmak üzere, hepimize teşekkür borclusu; bizim aksatmamızla, onun çıkışmasile, neticede en harekete geçiyorsun; bu suretle hiç değilse biraz ol- sun bir şeyler yazmağa imkân buluyorsun; bu vesile ile de edebiyat sahasında yeni eserlerin.....» Sözümü burada kesmiş, yazıhanesi üstündeki kâğıtları araş- tırarak, altlarında saklanan saatine bir gözatıp, «Ya- hu,» demişti, «Saat onbire geliyor, daha bir hayli işim var. Gevezeliği bırak da şu hikâyeye bir serlâv- ha uydur! Bari şu haldeyken bana bir faydan dokun- sun, Bir türlü uygun bir serlâyha düşüremedim. «9o- nu gelmiyen,.» veyahut «Yarıda kalan aşki» falan gibi bazı şeyler aklıma geldi, ama beyenmedim!» Çalış- kan sekreter, son parti gazete işlerile uğraşmıya dal- mış, ben ayaküstü serlâvasız hikâyesini şöyle bir o- kumuş, «Senin de bu romantik mevzulara zaafın!..> deyince, o, hemen başını kaldırmış, şöyle söylemişti: «Allah aşkına, sus da serlâvha bul; şimdi mütalea dinlemeğe vaktim yok; tenkid beklemiyoruz, serlâvha istiyoruz!» Bir an sonra da konuşmamız şöyle yürü- müştü: «Buldum İz - «Nef» - «Bitmemiş Senfoni!» - «Bırak alayı, kuzum! Serlâyba bulmıyacaksan, koy şuraya hikâyeyi, çekil, beni meşgul etme!» - «Alay değil, ciddi söylüyorum! Gayet orijinal bir isim, ben- ce!» - «Yahu, bu isimle gösterilen filmden almış, diyecekler! - «Ben de zaten filmi hatarlıyarak bu serlâvhayı tasarladım. Film okadar meşhur oldu, ki bu serlâvhayı görünce, hikâye hemen herkesin merakını uyandıracak ! Hem de hoş bir isim.. Sonra mevzua da UYANIŞ 295 gi Piğida... Deniz duru.. Yanık dudaklar kuru... Kollar, bacaklar, umda; kavrulacaklar... Gönüller uçurumda, savrulacaklar... Işık renkten, renk ışıktan; ışık, ışıktan fazla Ta..! uzaklardan gelen coşmuş bir ince sazla; bütün varlık uyuşmuş... Kumda fısıldaşanlar sanki bir sürü kuşmuş; Pınldıyan sulara teker, teker uçuşmuş.. Sırtlarda renkli mayo.. anlılar.. nyo apıyor alev - kanlılar..... Taşkın göğüslü, süslü kızlar, yıldızlar gibi, emziriyor suları... Şen bir çığlık sarıyor lâcivert kuytular... Deniz i diz boyu, koyu yeşil, açık mor, gittikçe ürperiyor... Sırtlarda mayo.. Canlı yo yapıyor alev - kanlılar..... Büyükada, 1-V111-1986 Mehmed Hulüsi Dosdoğru N uygun!» - «Pekâlâ, geliri» - «Puntoyu da 36 çizgili diye işaret edersin, iyi olurİ» - «Onada karış, baka» lum İ» diye başını kımıldatmış, buna rağmen hikâye- ye benim bulduğum serlâvhayı koyduğu gibi punto- yu da teklifime göre işaret etmişti! İşte bir hikâyesinin bendeki hâtırası.. «Bitmemiş Senfoni İr,. Bitirmiye uğraşırken, birdenbire ölmesile, bitmediğine göre «Melodi» isimli romanı da «Bitme- miş Melodi». Ve bütün bir hayat, - onun hayatı - bittiği halde «Bitmemiş Hayat». Ne acı, Ne yüreğe dokunan acı.. Onun için, ne yerinde bir tâbir, şuken- ' di tâbiri: “Yürekler acısı,..