ye No. 2093—407 UYANIŞ 213 « Ahmed Cemil», İkinci Defa Öldü! Ondört yıl beraber kapı yoldaşlığı ettiğimiz Ahmed Sırrının ölümünün üstünden henüz ondört gün geçmedi. Bu satırları bukadar taze bir ıstırabın yarası gönlümde olarak yazıyorum. Onu «Vakıt» müessegesinde istihbar işlerinde çalış- miya başladığı gün tanıdım. İnce ve uzun bir boyu ince ve uzun bir boynu vardı; bu boyun üstünde bu boyun ilk bakışta dikkate çarpıyordu; sonra onun gene ilk bakışta göze çarpan ikinci hususiyeti, sahi- binin bütün kıymet ve meziyetlerini ısrar ile sakle- mağa çalışan dalgın, hülyalı, log gözleriydi. e ğ a) İş Ve Şöhret — Evet, dedi, azizim, bir sekretere ihiiyacım var. Bu, muhakkak. — Kaç para veriyorsunuz ? dedim. Geniş ve güzel masasının önünde dolaşan mu- hatabim birdenbire durdu ve: — Adamına göre. Dedi. — Anlıyamadım, dedim. Niçin işe göre değil de adamına göre? — Çünkü, dedi, şöhret yapmiş, tanınmış bir adam kullanmak insana daha ziyade zevk ve itimat veri; yor. — Zevk... Bunu biraz anlıyabilirim, dedim. Fa- kat itimat meselesi üzerinde yanılmadığınıza emin misiniz ? Masasının önünde duran adam, bir pırlanta yü- züğe yaslanan pürosundan bir nefes çekti. Renkli tavana doğru koyu kurşuni bir halka yükseldi. Son- ra yözüme baktığını gördüm. Yüzünün çizgileri ger- gin değildi. Samimi anlarından birisinde olduğunu sezinliyordum. — Hakkın var, belki emin değilim, dedi. Hattâ... — Hattâ? — Tanınmamış adamın tanınmış adamdan daha fazla, daha iyi iş çıkardığını, hattâ... Birçok şöhret- lerin masa başında hiçe indiğini de yakından bilirim. Geniş bir nefes alarak gülümsedim: — O halde? Pürosunu tablaya bıraktı. Parmaklarını çıtlaterak gezinmiye başladı: — O halde.. Belki sadece bir zevk, dedi. Fa- kat bilmem ki bunu bir kelime ifade edermi? Öy- le şeyler vardır ki... hem canım hayatın hangi saf- hasında böyle düşünceler yer almamıştır > Misal gös- termiye hacet var mı? İş adamının geniş ve güzel odasından çıkarken, ya elinde bir tavsiye kartı, ya adında bir şöhret bu- lunmtyan adamın güzel yazıhanelerin Okapısında niçin titrediğini ve sarardığını bir kere daha anla” mış oldum. A. Sırrı Uzelli Ahmed Sırrı, daima bir sükütile zırhlı ve etrafına belli belirsiz şekilde bir çekingenlik veren bir hava ile sarılı olarak doleşırdı; onun için zannederim ki yakın ve hakiki dostları pek azdır; fakat Ahmed Sırrının konuşmıya başlayınca o kadar birden aşılan ve insani ısıtan bir samimi bali vardı ki onunla dü- şip kalkanlar içinde kendisile hemen ahbap olmak istemiyenler yoktur. Gazete idarehanelerine çalışmak için gelenlerin sayısı her sene yüze yaklaşır; bunların içinde meg lekte kalıp yer yapanlar sekizi, onu geçmez. Ahmed Sırrı, matbuat hayatını kendisine meslek yapan bu sekiz, on kişinin içinde de kısa bir zamanda yüksek kabiliyetlerini göstermek ve tasdik ettirmek imkân- larını buldu. «Vakıt» da istihbar şefi, sonra yazı müdür muavini ve nihayet «Kurun» da yazı müdürü olarak çalıştığı seneler, benim kendisine samimiyetle hayran ve borçlu olduğum yıllardır; zira senelerdenberi #lyagi ve adli meş'uliyet hisselerini taşıdığım bu gazetelerde ehliyetle işgal ettiği iskemieilerde muvaffakiyetle çar lışmış ve bu arada benim iğimi daima kolaylaştırmıştır. Ahımed Sırrı iyi gazeteci idi; İakat sadece iyi ga- zeteci olarak kalacak bir adam mıydı? Çalışma söat- lerinin mühim bir kısmını ondört yıl onunla bir çatı altında geçirmiş ve onu yakından tanımış bir adam olarak söylüyorum: Türk edebiyatı Ahmed Sırrının ölümü ile belki henüz şöhret haline gelme- miş, fakat kendi izole havası içinde günden güne olgunluğu artmakta olan ehemmiyetli bir kıymet kaybetmiş oldu. Unınmiyetle gazetecllikte edebiyatcılık aynl şey sayılır; başka başka şeylerdir. Ahmed Sırrı da mek- tep sıralarından edebiyat heveslisi kuvvetli bir istidat olarak ayrılıp matbuat hayatına girdikten sonra öl“ düğü güne kadar kendi şahsında gazetecilikle ede- biyatçılığın mücadelesine şahit oldu ve gazeteciliğin edebiyatçılığını öldürmemesi için türlü tedbirler al- mak lüzumunu duydu; her fırsatta edebiyata eser vermek için çalıştı; saatlerinin büyük bir kısmını dolduran gazeteciliğin günlük işlerinden daha çok zaman ve fırsat bulabilseydi «Ankara * İstanbul» ig- mile yazmış olduğu büyük hikâyesi bugün kitap halinde çıkmış, <Melodi> ismile yazmak istediği ve üstünde çalıştığı romanı bitirilmiş olacaktı; hiç değilse mecmua ve gazete köşelerinde kalan dağınık şiirleri bir araya toplanmış bulunaeaktı; ve bütün bunlar milli kütüphanemiz için büyük bir kazanç olacaktı; heyhat! Ahmed Sırrının san'at telâkklsi ile benim düşün- celerim arasında oldukça edemmiyetli bir aykırılık vardı; o hayatta sarılı olduğu güçlükle ve bunlarla beraber ıstırapları her gün arttıkça tatlı ve kurtarıcı bir hülya âleminin kanatları üstünde yükselerek kendisini unutmak, teselli bulmak ve — sanki bu mümkünmüş gibi — öylece yaşamak, yaşamak ister- di! San'atı insanlara bu teselliyi verecek başlıca — Sayıfayı çeviriniz — Refik Ahmed Sevengil