FIKRALAR : A. Sırrı Uzellinin “Söz Arasında, başlığı altında çıkan yazılarından Hai : 288 SERVETİFÜNUN UYANIŞ Tedi yn. ye e, yerine a. Türk gazetes Teleten : 2-10)3 Abonesi : göle >. çi ei aylığı 600 e Gaselemizs ilân verecekler, İstanbulda Kemal Salih, Hular Sa snr ve Huli İlân Şirketine gitmeliğir No. 2092—407 ulgral ; İstanbul ii Yabancı ülkelerde 36 İsviçre frangıdır. Bir sayısı 220) Kuruştur Kitap Sergileri «Öyle manzaralar vardır ki insanın içini açar. Va- şamak, iyi görmek, ümit etmek istediklerini verir. paz içinizin genişlediğini, ferabladığını duyar- “Gene öyle manzaralar vardır ki sizi düşündürür, bunaltır, Bakarken, karlı bir Kânun gününde gök- yüzüne başını kaldırmış bir insan gibi, içinizin üşü- düğünü duyarsınız. Bunlar, üzerinde garip bir zenci dansı yapar gibi yürümiye mecbur olduğunuz İstan- bul sokakları mı, boyaya, zevke ve hendeseye bir ihanet gibi baş kaldıran acayıp binalar mı diye dü- şünmeyiniz. Ben daha yy bir şeyden behsedece- ğim: Kitap sergilefinden Başında sefaleti ve aczi canlandıran bir sükün timsali gibi insanların, günün birçok saatinde uyuk- lıyarak bekledikleri bu sergilerin, bazan kapkara bir duvar kenarında, bazan bir mezarlık veya bir sebil parmaklıklarına yaslanmış duran sararmış kitapların önünde tüylerim diken diken olmadan duramıyorum, Arasıra içlerinden birisini ikisini alıp, binlerce yıllık bir esere bakar gibi, elimde evitip çeviriyorum : — Sen ki, diyorum, ta mektep sıralarındanberi içimde yer etmiş bir şöhretin eserisin. Seni de mi burada kendini aym için ortaya çıkmış kö- recektim ? Seni . Seni it. Bizdeki Md” ali De zamanda tezatların sergileridir. Kitap vardır ki durdukça kiymetlenir, kitap vardır ki onu ele almak bir ibadetle müsavi- dir, Halbuki görüyorum, kitaplar var ki durdukça değerlerini kaybetmişier, ele alınmaları bir Jütufkâr- hk heline gelmiştir. Ne hazin tecelli.» Türkçemiz «Burada başkalarından değil, hnsusi hayatlarında yetmiyormuş gibi, umumi yerlerde de Ermeniceyi, Rumcayı ve Yahudiceyi ter» cih edenlerden değil, ana dilleri Türkçe olanlardan bahsetmek istiyorum. Konuşurken belki farkı- na varılmıyabilir, takat oku- nurken derhal farkına var- mak mümkündür: Doğru yazanlarımız, yazıda gramer kaidelerine uyanlarımız çok azdır. Bğer, biz gazeteciler gi- bi, bir günde birçok mek- tuba ve tezkereye göz gez“ dirmiye sizi mecbur eden bir vazife sahibiyseniz, bu- nun ne demek olduğunu daha iyi anlamış olursunuz. Bütün yurttaşların güzel konuşması, güzel yazma- sı elbette kolay ve mümkün değildir. Fakat yazılan bir cümlenin güzel olmaması, doğru olmaması için hak verdirmez. Öyle sanıyorum ki bu eksikliğin bir sebebini ara- mak için mektep sıralarına kadar gitmemiz lâzım gelecektir. Bu eksikliği gidermek işini her şeyden ev- vel ve yap gene mekteplerimizden beklediği- miz Bekiden mektepletimizde, sürüklenip giden ve Z0- man zaman &levlenen bir edebiyat - fen münakaşası olduğunu pekâlâ hatırlıyorum. Gene hatırlıyorum Xi hattâ bazı hocaların bile dahil olduğu bu müvnakaşa- larda çok defa edebiyatçılar partiyi kaybederler, gü- zel yazmakla tanınan talebe fen derslerinde çok defw itimatsızlıkla karşılanmak bedbshtlığına uğrardı. Halbuki, m da söylediğimiz gibi, güzel m mekla doğru mak arasında derin farklar vardır İlki pek nl telâkki edilmiyebilir. Fakat ikineişi elinde bir orta mektep diploması taşıyanlar için bile en lüzumlu değerlerden birisidir. Yoksa bu diploma- nin o elde nasıl bulunduğuna, lâakal hayret etmiye hak kazanırız.» A. Sırrı Üzelli için Matbuat Umum müdür- lüğü, «Kurun» gazetesine ve İstanbul Basın Ku- rumu başkanlığına birer telgraf çekmiştir. Tel. graf, şu şekildedir: <A. Sırrının ölümü münasebetile Basın aile- sine başsağı diler ve derin teessürlerimi bil- diririm. Matbuat Umum müdürü Vedat Nedim Tör» A iğ A. Sırrı Üzellinin ölüm töreninden bir görünüş AHMED İHSAN Basımevi Lid.