No. 2092 —407 ları ve ipsanhk hakkındaki düşiincelerile bu yabancı insanlar arasında kalamıyacağını kısa bir müddet iginde anlamıştır. Hayatını kendi ellerile kazanması lâzımdır. Bunun içindir ki, teyzelerin evinde geçen ve açık kapalı birkaç da gönül yarasına mal olan bir misa- firlikten sonra, genç kızı daha başka bir hayatın içinde buluyoruz. San'ati ve ruhu ön plânda tutan baüası genç kıza sadece kendini verebilmiştir ve genç kızın artık koca şehir içinde, tek başına yaşıyan bir hoca- sından başka tek bir dostu, tek bir hâmisi kalma. mıştır. Nihayet genç kızı şehre uzak bir yerde, etrafın- dakilerin «Aynaroz» adını verdikleri, yerini ve içini korku ile andıkları bir çiftlikte, kadın yüzünden gözlerini kaybeden, büyük bir facia yaşıyan bir genç adamın kâtipliğini kabul etmiş bir vaziyette görü- yoruz. Fakat genç kız kadınların giremiyeceği bu yerde bir erkek çocuk rolündedir. . Roman, Amerikan filmleri gibi, güzel yani sevinçli bir mpetice ile bitiyor ve <leylâklı yuva» tekrar kuruluyor Yu biyyin, Amerikan filmleri gibi, dedim. Bunu ancak eserin neticesi itiberile söylüyorum. Yoksa eser, mevzuunun sâdeliğine rağmen, Amerikan filmleri gibi kuru değildir. Bilâkis içli ve bilhassa henüz hayatın kaşkatı acılıkları önünde kalblerini, ümitlerini ve hayallerini içlerinde saklamıya muvaffak olabilenler için tatlı bir ilâç olabilecek kadar sürükleyicidir. Eserde silik kalan noktalar, çözülüşleri, çözülme. den evvelki gösterişlerine nisbetle, hafif kalan dü- ğümler yok değil. Bununla beraber, bu zayıf nokta- Jar, daha çok erkeklere ait kısımlardadır. Fakat ka- dınlar kısmı, bilhasan duygularile, gönül acıları ve bütün kadınlıklarile genç kız, çok iyi işlenmiştir. Bayan Mebrure Samiyij tebrik ederken, kendisini bundan sonraki eserinde hayatın içine daha çok gir- miş, mevzularında daha çok yerlileşmiş ve hususileş- miş görmek ümidini besliyorum. «<Leylâklar Altında» romanının muharriri görüşleri, üşlübu ve inceliklerile bize beklediğimiz eserleri ve- rdeek kadar kuvvetli görünüyor.» Futbolde Temsil Hakkı «Olimpiyadlara gideceksek ancak güreşçilerimizi, binicilerimizi göndermeliyiz. Balkanlarda iyi derece alırsak bir futbol takımı göndermemiz de bir dereceye kadar uygun görülebilir. Fakat kış olimpiyadına bir nazire yapmak iste- miyorsak atlet ve iskrimci göndermemeliyiz. Daha birkaç ay evvel Balkan müsabakalarının gonuncü- luğunu kazanmış bulunuyoruz. Yaptığımız ve hattâ uzun hazırlıklardan sonra yapabileceğimiz dereceler de İazılarından Parçalar) UYANIŞ Anhef; Mei Gençlerle Başbaşa «Bayan Suad Dervişle konuşmamız devamlı bir neş'e ve sik sık atılan kahkahalar arasında geçti. Mevzuun en hağin kısımlarında bile, hiç değilse, du- daklarımda tebessümü muhafazaya çalışıyordum | Çünkü evvelâ, sadece muharrirlik değil, bizim gibi bilfiil gazetecilik eden değerli meslekdaşım neş'eliydi. Sonra «Cumhuriyet» de kendisine ayrılan aydınlık köşenin duvarında asılı bir lâvha, neşeli başının Üs- tünden daima gözlerime takılıyordu. Bu J&vhada, belki, harfi harfine değil ama, şöyle satırlar vardı: — «Burası tasasızların odasıdır, Burada asık suratla oturulmaz. Öyle oturacaksan çık git daha iyi. Birçok kimseler bizi eğlendiriyor, sen de öyle yap!» Çıkıp gitmek mi? Hayır, hayır.. gazetecilik âle- minde değerli meslekdaşım, tasasız olmayı tercih ediyorum | İki gazeteci karşı karşıya gelince ne yapar? Ya dertleşir, ya biribirini atlatmak yolunda bir takım iskandillerde bulunur, yahut - patronlar duymasın - havadis mübadele eder! Biz dertleşmeyi tercih ettik, Bir taraftan kendi yaptığı anketle uğraşırken, bir taraftan bizim anket bakkında gazetesinde yazdığı cümleleri niçin yazdı- ğını nazik sözlerle işaret ediyor, bu arada kendisini fevkalâde sinirlendiren bazı karşılaşmaları anlatıyor- du. Meselâ şöyle diyordu » meydandadır. Bu derecelerimizi Balkan derecelerlle bile mukayese edemeyiz, nerede kaldı ki havaya, suya, rüzgâra, sistemlere tabi olmıyan ve en değerli bir makine haasasiyetile arka arkaya tesbit edilmiş bulunan Avrupa ve Amerika atletlerinin derecelerile.. Futbol meselesine gelince; öyle sanıyoruz ki ye- niden bir antrenör getirterek bir milli takım kura- cak vaktimiz kalmamıştır. Vakıa, bir mili takım derhal de kurulabilir. Fakat böyle bir takım ne de- receye kadar muvaffak olabilir? Bu sorgumuzun spor tarihinde cevapları çoktur. Bizim dügüncemiz şudur: Bugünkü vaziyetle Futbolde temsil hakkını yurdun en iyi takımına ver- mek en doğru işl görmek olacaktır. Vakıa, iyi yetiş- tirilmiş bir milli takım, en iyi bir klüp takımından daha çok yararlı olabilir. Fakat böyle bir milli takım kurmak için seneler lâzımdır. Bu aşık bir hakikat olduğuna göre muvaffak olamıyacak bir tukım yerine bir arada çalışmış, mütecanis bir takım göndermek elbette daha iyidir. Bunun için de dünya spor tari- hinde parlak misaller vardır, Alâkadarlardan rica ediyoruz; bu işte çok hassas ve çok bitaraf olalım. Bu fikri benimsiyerek üzerin- de çalışalım ve eğer olimpiyadların futbol kısmında orta bir varlık göstermek istiyorsak, bundan başka çıkar yol olmadığına inanalım.»