134 SERVETİFÜNUN No, 108$— 398 ff an Köyümde Akşam!. EE Akşamın penbe, yeşili renkleri uçuşuyor —. Denizden çayırlara, çayırlardan denizel. Bugünün Kadını! “. Geçen haftaki fıkramda, «Buğünün kadı- ni» üzerinde bir hayli konuştuklan sonra, yerin tükenmesi.. belki biraz da, ince bir kadın şiiri. nin, yazımın bir köşesini süslemesine engel ol. mak ondişesiyle, asıl söyliyeceklerimi bu haftaya İrakmışim. Şimdi ayni bahse yeniden döner- ken, bir tesadüf, bana Faruk Nafizin: “Bir sinir sar 'asıdır, bil ki bugün tat dediğin, Aşka sal pençeni, bicrana geçir dişlerini, masralarile başlıyan eski bir kıfasını hatırlaitı. Diğer parçalarile hakiki bir tezat yapan bu şiir; bu kadınlar şairinin, dişi ruhları üzerin- deki o harikulâde tesirini, halâ devam ettiriyor mu, bilmem?. Kariler araşında eğer Faruk Nafizin bu manzumesini okumuş olanlar varsa; benim buraya tekrar almama hacet kalmadan, şairin kadınlar üzerinde ne ağır ilhamlar ileri sürdü. günü.. ve ne feci hükümler çıkardığını hatırlı- yacaklardır. Ancak, bu küçük parçayı bana sevdiren, $- fadesindeki korkunç kudretlen ziyade; eski bir kıymati baltalaması, ruhu çürüyen «perili ilham» a karşı, yapılmış canli bir hamle olmasıdır... Ve gene beni, bu şiir kıbasından uzaklaştı- yan taraf ta; aan'atkârın bu şiirinde bütün bir kadınlığı anlatmak istemesi.. bu suretle de gayede ülelâdeliğe ve vuruşta isabelsizliğe uğramasıdır. Evet, şairin âöyledikleri, belki mubaldganın hudutlarını aşarak, ge'niyet âlemine çıkabilir; kulaklarımızda tatlı bir şırıllıyla akan o mısralar- da, şwurumuz bir hakikat yakalıyabilirdi, belki... Ancak, bir şartla: bu hakikatin, snob bir kadına ait olmast..., Şimdi, bana Faruk Nafizin bu eski mısrala- rm hatırlatan, tesadüflen bahsedeyim... Bu fıkraların sahibi, yazısına başlamadan az önce araswa rastladığı ve maalesef pek az sevdiği bir tanıdıkla görüşüyordu.. Cemiyet içindeki mevkii, bir entelektüel olarak (1) tayin edilen bu tamdık, söz arasında, sevdiği kadından na- sıl bahbetse, beğenirsiniz). Bir topuğunu yere vurarak ve sigarasının dumanlarını havaya sa- vurarak: — «Azizim diyordu o, bu kadın bugün için Güneş gizli bir dertle göklerde tutuşuyor; Köyümüz dinleniyor dalgalarla diz dize... Sahilleri çepçevre kucaklıyan çınarlar, Deniz renkil atlasa yeşil dantel işlemiş ! - Söğüt gölgelerile har#lenen pınarlar, Sonsuzluklara doğru uzayıp genişlemiş... Akşamın kollarına sindi günün şen sesi; Çimenlerde soludu rüzgârların nefesi? Ne gündüz, ne de gece bulunmaz burada gam; Bir çocuğun uykusu gibi köyümde akşam... Muazzez Kaptanoğlu b Karamusal, 1-V11-036 benim malımdır,, ve ancak, benim irademle, hareket edebilir., .» Beraber yaşadığı kadına, bir eski devir pa- şasının gözlüklerile bakan, bu adamın sözlerini hiçbir hayret göstermeden dinledim.. Fakat... sevdiği erkeğe bu cür'eli veren kadının, düştüğü gülünç vaziyetten utandım; ona, onu büyülen sosyeleye kargı derin bir acı duyar gibi oldum, sadece... Teslimiyel!,, bazen, ne çirkin neticeler doğurabiliyor 1... Fakat okuyucularım, şuna da inanalım ki; bakışları aydınlık, yürekleri rahat ve hürriyet. lerine tamamile sahib olan Harb sonu kadınları, bu zavalh esireler gurubunu, ortadan kaldır. mak üzeredir. Bugünün kadım Türkiyede par- lamentoya girdi, mahkeme kürsüsüne oturdu; Rusyada makinenin başına geçti, en ağır işleri dbaşarmağa savaştı.. Ekonomsal hayata karışı, ilimsel tezler müdafaa etti, Fakat her halde de- gişti, değişti ve yükselmiye doğru yol aldı, Yarına karışacak kadın ne tufeyli snob züm- renin arasından çıkacak, ne de dünkü esir ca- riyelerin içinden yetişeceklir. Fakat o, hayat kavgasını erkeğile beraber paylaşarak ve hürri- yetinin basamaklarından atlıyarak, eşile beraber yükselecektir... Ancak!.. kadın, tabiatın kendi. ne verdiği haklardan namülenahi istifade eder- ken; ona karşı gelmeyi asla düşünmemelidir.. Bugün alelâde bir maşuka değil; fakat yuvasına çocuklar yelisliren bir sevgili olduğunu her za- man hatırlamalıdır. En kutsal mandsıdır, bu onun, ,. İşte, Bugünün kadını!., önce iyi bir ana, sonra yaman bir hayat kavgacısı!... Yarının kadını da, o olacaktır!.., Gavsi Halid Ozansoy