yy” . No. 2078—393 kurumağa yüz tutmaktadır. Ter -döföden Yeni Dünyaya kadar uzanan çenber günden güne ka- panıyor. Öyle hesap edilmiştir ki, az bir za- man sonra, bütün Amerikan motörleri duracak- tır. Bunun bir hulya ve masal olduğunu zanne- diyorlar ama, hakikat kendisini gösterecektir. ŞSmitsonya enstitüsü tarafından neşredilen tabloyu size gösterebilirim : onsekiz sene içinde, tespit edilen saatte, San - Fransiskodan Nevyorka kadar işliyen bütün makineler hareketsiz kala- caktır. İşte, bunun için de, Tomas Grinvudun bir küçük parmağını kaldırması kâfi gelecektir. Tatyana, anlamağa başlamıştı. Pedr Glano- run ağzındaki petrol kelimesi, en güzel hatıra- Tarını kirleten lüzucetli yağdan çok farklı bir maddeyi ifade ediyordü. — Beni affediniz. Sualim size biraz gülünç ve garip görünecek ama... Fakat anlamak isti- yorum. Siz İngiliz misiniz? Amerikalılar düş- manınız mı? Pedr Glanor, gülmeğe başlamıştı : — Gilaskovlu Mister Grinvud, bana çok mü- him görüş hassası kazandırdı. Kendi hesabına iş yapmam için bana selâhiyet verdi. Bununla beraber, bana selâhiyet veren ketidisi değil, -mümessilleridir. Zira Mister Grinvuğa ulâşan uzun merdivenin birçok basamakları vardır ki, bunları birer birer geçmek lâzımdır. — Peki, bu Grinvudun maksadı, gayesi nedir? — Geyesi mi, Tatyana ? Gülmesine devam ediyordu. Firarlarında ol- duğu gibi genç kızı kucağına aldı ve bu kucakla- yış çok kuvvetli olmuştu. Gözlerinden alev fış- kırıyor ve yüzü 'Tatyananın yüzüne dokunuyordu. Dişleri arasından : — Onu bilmiyorum; diyordu, Fakat bildi- Egim bir şey varsa o da seni istediğimdir, Tat- yana!l.. Bunun için her şeyi tehlikeye koyaca- Eım... Yegâne gayem sensin!.. , Ertesi günün sabahı Neyyorka gelmişlerdi. Çan sesleri yolcuları güverteye çağırıyordu. Uykusuz geçirdiği bir geceden yorgun kal- kan Tatyana, Glanoru daha dinç ve keyifli gö- rünce şaşırdı Glanor, ona yeni Dünyanın kapısı olan, sıralanmış açık bulutların bulunduğu ufka uzannış boğazları gösteriyor; seyahatleri esna- sındaki sükünete alışmış olan Tatyana, gürül- tüden şaşkın şaşkın etrafına bakınırken, genç adam, kalabalık içinde daha sâkin vedaba ser- best görünüyordu. UYANIŞ Karantinada olan gemilerin magafonları ba- gırıyor; süratli motörler her tarafı sarıyor ve büyük (Hürriyet) heykelinin arkasındaki dev gibi binalar şehrin içinden gökyüzüne doğru yükseliyordu. Vapur henüz rıhtıma yanaşırken külliyetli bir halk kütlesi gelen yoleuları çevirmişti. Pek ihtişamlı bir mantoya bürünmüş olan Mihraceye yolaçmak için h zmetkârları faaliyete giriştiler. Pedr Glanor, Tatyanaya yol göstermek, zah- metsizce bu mühim şahsiyetin önüne geçti. Dı- şarı çıkar çıkmaz, evvelâ, kendilerini bekledik- leri görülen adamların bulunduğu bir yazıhane- ye girdiler. Glanor, hiç şüphesiz, muvasalatını evvelden haber vermişti. 'Tüysüz yüzlü ve ar- kasında bir parça darlaşmış ve bozulmuş bir redingot taşıyan yaşlı bir rahip onlara bir def- ter uzattı. Tatyana, Glanorun ismi yanına ken- di ismini yazdı. Bunun üzerine ihtiyar adam her ikisini zevç ve zevce olarak ilân etti. Glaror, masa üzerine bir banknot koyduk. tan sonra dışarı çıkarak arkadışını beşinci ave- nüdeki bir otele götürdü. uza Nadejda Sergievna, Prens Radinanın teyzesi tarafından kabul olunmak için her çareye baş- vurmuş ve elinden geleni yapınıştı. Fakat, mek- tupları cevapsız kalıyor; telefon ettiği vakit te, dul madamın dışarı çıktığını söylüyorlardı. İti- yağı olan inatla hizmetçiye zorlamak istemişti. Otel sahibi tarafından soğuk bir hareket ve sesle baştan savulduğunu görünce, teşebbüsünden vaz- geçmeğe mecbur kalmıştı. Artık Prens Radina yalnız, Nadejdaya karşı çok hürmetkâr olduğu için bazan görünüyor; onun suallerine karşı soğuk bir hareketle, ni- şanlisının kaybolduğunu, ecnebi memleketlerine gideceğini, kendisinin hiçte mesul olmadığı bir rezaleti unutmak için, uzun müddet inzivaya çekileceğini söylüyordu. Nadejda, bir kere daha, kanunu temsil eden adamlarla boğuşmak istiyor; hattâ yalnız Peren İyonele değil, 'Tatyanaya karşı da en ağır ittiham ve şikâyetlerini ağıza alıyor; kızı» nı kaçıran küstah adamı başlıca mücrim telâkki ediyordu . Bütün şikâyetlerinin şahidi olarak yanında bulunan ve daha kırmızı, şişman görünen Mat- riyonaya, bağırıyordu : — Söyle, Tanıçkaya iyi bakmadın imı? — Bitmedi —