54 Sesi Mi, Kendi Mi?! — Başı Bilinci sayıfada — Aklı okuyucu başladığı şar- kıyı daha yarılamamışken bir alkış yağmurudur başladı. Şa- şırdım. Demin esirgenen bir iki şıpırtı şimdi bir sağnak halini almıştı. Sebeb?.. Fazla düşünmeme meydan kalmadı müşteriler hep bir a- Kızdan: — Yeter, otur!.. nakaratına başladılar. Bu alkışların sille- den ne ayrılığı vardı: herkes aklı okuyucunun suratı yerine kendi elini döğüyordu. Başka birisine hiddetlendiğimiz ve öf- kemizi ondan alamadığımız za- manlarda da kendi saçımızı çekmez miyiz? Kendi etimizi çimdiklemez miyiz? buda tıbkı onun gibi... Alkış gürültüsü biraz hafii- leyince esmer kadın kanter içinde şarkıyı sona erdirdi. : Koro: buiki kadın beraber söyliyecek ve bütün aletlerde onlara uyacaktı. Saz başlayınca hanendeler de taganniye koyul- dnlar. Şu varki mavili, aklıyı hiç beklemiyor.. O haykırırken ne aletlerin ve nede çirkin ka- dının sesini işidebiliyoruz... Mavilinin alabildiğine ve üusülsüz okuyuşu ak kırepliye taşkın bir hiddet veriyor ve bu hiddetin köpükleri onun sesini büsbütün kısıverdi... Yan yan ve acı aci maviliye bakıyor, bir şeyler mırıldanıyordu. Fıstık yosma hiç oralı değil, bağır bağır bağırıyor.. Aklı kadın sinirden kendi kendini yiyor... Birkaç fasıl peşrev yapıldı. Şarkıcılarda dinlenmiş oldular. Peşrevin monotonluğu insanı gerçekten sıkımağa başlamıştı. Müşteriler arasında gene çabu- câk sessiz bir anlaşma oldu ve hemen isyan ettiler: — Yeter!. bıktık! şarkı!.. SERVETİFÜNUN kelimeleri birkaç kere hayki- rıldıktan sonra alkış patırdısını, kulakların bu «gı, gı.. » lerden daha üstün saydığını isbat et- mek için avnç içleri gene bir- birini dövmeğe başladı. Sahne- ye kolisten bir baş uzandı, bir şeyler mırıldandı. Hemen peş- rev yarıda bırakıldı. Çalgıcılar ve şarkıcılar arasında bir ko- nuşma oldu. Kısa celse biter bitmez mavili gene sırıtmağa başladı. Bu gülüşün manası: «Ben okuyorum, öyle karar verdik » demekti. Bunu sezen halk bu seferde sevinci, elleri içinde sert sert ökşamağa, dt- daklarından üfürmeğe başladı: alkış ve ıslık... Mavili, sahnenin önüne gel- di. Şarkıya başladı: hep kırıldı, yarim artık gelmeyecek Herkes kulakkesilmişti. Gü- zel kadın şarkıyı bitirir bi- tirmez gidip sıradaki sandalye. sine oturdu. Bu, onun başka şarkı söylemiyeceği demekti. Alkışlar gene başladı ama bu sefer mavili biraz inat edeceğe, kolay kolay kalkmıyacağa ben- ziyor. Alkışlar devam ediyor... Saz, başka bir şarkının uver- türüne başladı. Ak kırepli es mer okuyucuda bir hazırlık var, kendine çekidüzen veriyor. Sıra onda olacak. Şu var ki ayağa kalkmak istemiyor, oturduğu yerden söyliyecek. Belki şarkı yarıda iken sustururlarda geri dönüp oturmak pek acı olur diye... Bu zamana kadar şak- lıyan eller !'birden durdu. Ak- lının kalkacağını anlamışlardı: — İstemiyoruz!. İstemiyo- ruz!. nekaratına başladılar. Ak- lıyı dinlememek için kulakları- ni ellerinin şakırtısıyle tıkama- ğa razı olmuşlardı: daha kuv- vetle avuçlarını birbirine vu- ruyorlardı. Alkış yarım dakika kadar sürdü. Ara nağmesini No.2078—393 çalmaktan vaz geçemiyen, yola gelir ümüdiyle halen çalan ke- manın sesini işitemiyorduk bi- 1 e... Kolisten gene o baş uzandı, bir şeyler mırıldandı, Keman durdu, Cünbüş taksime başladı. Bu sefer mavilide bir hazırlık var. Üstünü başını düzeltiyor. Gene tatlı tatlı gülmiye başladı. Ma- vilinin sırıtıklarının gerginli- gine bakmak akkireplinin ü- züntüsünün derecesini anlamak demekti. Çirkin kadın, başını önüne indirmiş, dişlerini sıkı- yordu. Kendisinin yerine Ma- vilinin kalkıp gazel okumiya başlaması onu büsbütün öldü- rüyordu. Mavili, okumasını bitirdi. Daha sesi kulaklarda çınlarken perdenin inivemesi müşterilere dünya yıkılmış gibi geldi. Ak kırepliye de cehennem Dap kapanmıştı sanki... Süzülen gözlerim bang saate bakmak ihtiyacini sezdirmişti: Tam 24. Ne yazık ki buraya asıl kendileri için geldiğim tuldatçıları göremeden ayrılı- yorum. Eğer otursaydım ve perde açılsaydı bile gözlerime gözkapaklarım birer perde gibi iniverecekti... Bir hafta sonra bir akşam Galatadan geçerken Akkirepli okuyucuyu bir çalgılı meyha- nede elinde tef, şarkı okurken gördüm. Meyhanenin kapısın- dan baktım: o kadar neşeli ve serbest oküyor ki... Okuyucu olarak bir kendisi. Yanında hir kemancı, bir de utçu var. Yü- zünde, istiklâline kavuşanların sezimli gururu okunuyordu. Şüphesiz bir tiyatroda oku- makla sarhoş kahrı çekilen bir meyhanede okumak aynı değer- de değildi; ama istiklâl ve ben- liğin rütbesi yoktur!.. Enver Naci