No. 2076—391 Nathanağl, Allahtan gayet sade bir lisanla bahsetmeli. Varlık kabul edilince, dünyanın, ademin ve benim oluşumuz gayet tabii görünür; lâkin zihnimi hayrette bırakan şey, onun hayrette olduğunu görüp hayret edişimdir. Ben dahi ilâhiler okudum ve Allahın varlığını ispat edecek güzel deliller yazdım. Nathanağl sana, hareketlerin en güzel ve en şaira- nesi, Allahın binbir varlığı hakkındaki deliller olduğunu öğreteceğim. Onları burada sayacak - hem de tabü bir lisanla - değiliz. Baztları, Allahın yalnız varlığını ispat ediyorlar. Halbuki bize lâzım olan şey yalnız Allahın varlığı değil Onun ayni zamanda daimi oluşudur da Aziz Anselme'in delilini ve bahtiyar adaların ahlâki i hikâyesini biliyorum. Lâkin, heyhat / heyhat, Nathanağl, oralarda herkes yaşıyamaz. İnsanların büyük bir kısmı bunu tasdik ediyorken sen küçük kısmını teşkil eden müntehiplere inanıyorsun. İki kere ikinin dört ettiğinin ispak vardır. Lâkin Nathanaöl, herkes hesap etmesini bilmez. İlk muharrikin ispatı vardır. Lâkin bundan evvelkinin dahi meveut olduğunu unutma, Nothanağl, oralarda bulunmayışımız pek şayanı esef. Adem ve Havvanın halk edilişlerini görürdük, Onlar, dünyaya küçük gelmediklerine hayret eder- lerdi. Dağ e akan sellerin aşındırdığı Elbur- zun sedr ağaçla Dünyaya dilde geldiklerine mahzun olurlardı. Naihanaöl, ük fecri görmek için orada olmalıydık. Acaba hangi tembellik yüzünden kalkamamıştık. Sen yaşamasım istemiyor muydun? Ahl Ben ise, hayatı öyle arzu ediyordum ki... Lâkin, bu esnada Allahın zatı sular üzerinde, uyuduğu zaman harici uykusundan uyanıyordu. Nathanaöl, orada olmuş olsaydım, ONA her şeyi biraz daha vasi yapmasını söylerdim. Lâkin o 2a- man bana olanın farkında olunmayacağını söylerdim f1). İntihai ülletlerle Allakın varlığının ispatı vardır. Lâkin herkes, inlihanın, müessirin sikhatini ispat etti- ğini takdir edemez. Bazıları Allahın varlığını, Ona olan aşklarile ispata çalışıyorlar, İşte ben de bunun için Nalhanaöl, sevdi- ğim her şeye Allah ismini verdim ve her şeyi sevdim. Korkma sevdiklerimi sayacak değilim; zalen sevğim 86- ninle başlar. Birçok şeyleri insanlara tercih ettim ve bunları onlardan daha fazla sevdim. Bende mevcut sağlam ve güzel olan şeyin sakın iyilik olduğunu san- ma Naihanaöl, insanlarda aradığım ve takdir ettiğim şey de iyilik değildir. Nathanaöi, Allahını onlara ter- cihet? Ben dahi Allahı medhüsena etmesini ve Onun için ilâhiler okumasını bildim - Hadden ziyade sena elti- im bile oldu. — Bir gün bana “felsefi sistemler kurmak bu ka- dar hoşuna mı gidiyor ?,, demişti. — Benim ahlâk felsefesinden başka hiç bir şey ho- Tt) İki kere ikinin dört etmiyeceği bir dünya pek âlâ tasav- vur edebilirim, dedi Alçide Alimallah, atnını Karişik; diye cevap verdi Menelgue. m. | UYANIŞ 27 şuma gitmez. Ruhumu ancak onunla eğlendirebilirim. attığım neş'e yoktur ki, oraya bağlı olmasın; diye cevep vermiştim. — Peki bu neş'eni arttırıyor mu? — Hayır, nazarımda onu mazur ve meşru kılıyor. Evet, birçok defalar tarikat veya muntazam düşün» celerin, ef'al ve harekâtımı nazarımda mazur ve meşru kılmasını arzu etmiştim. “ Nathanağl, her şey zamanında vuku bulur. Kendi deruni ihtiyacımızdan doğan her şey, sonradan harici- leşmiş bir ihtiyaç halini alır. Ağaç bana “bir ciğere ihtiyacım vardı. Bu ihtiyaç sonunda nüsgum teneffüs edebilmek için yaprak oldu. Teneffüs etmeğe başlayınca yapraklarım döküldü. Dö- küldüler, fakat onlarsız da yaşıyabiliyorum. Meyvam hayat üzerindeki düşüncelerimi havidir. Nathanağl, bağlı olduğum ahlâk nazariyesini süi- istimal edeceğimi sanma. Ona bende pek fazla ehem- miyet vermem. Sana hayattan başka hikmet öğretmek istemiyorum. Zira düşünmek mühim bir meseledir, Ef'al ve harekâtımın neticeleri düşüncesi, gençliğimde beni çok yormuştu. Nihayet günah işlememeyi faali- yetsizlikte aradım. Sonra şu satırları yazdım: Tenimin selâmetini ru- humun deyasız zehirlenişinde aradım : sonra bu söz lerle ne demek istediğimi anlamadım. Nathanağl, artık günaha inanmıyoru Bir kıymık tefekkür hakkının büyük mali elde edildiğini öğreneceksin. Kuvvetli kimse, düşünen ve mesudum diyen kimsedir. e Nathanağl, felâketleri biz kendimiz doğururuz. Gö- rürüz. Gördüklerimizi isteriz. Kendimizi ehemmiyetli sanırız; aldanırız. Ehemmiyetli olan biz değil, bakılan şeylerdir. Nathanağl, gözün bakılan şey olsun. Natha- naği, yazdığım bir mısra yokki, senin nefis ismini ha- tırlamış olmıyayım. Nathanağl, seni yeniden hayata getirmek isterdim. Nathanağl, sözlerimin rikkat ve te- essürünü biraz anlıyor musun P Sana daha fazla yak- laşmak isterdim. Ona tekrar hayat verecekmiş gibi, Elise, Sulamite'in oğlunun cesedi üzerinde, - “ağzı ağzı üstünde, gözleri gözleri içinde, eli eli içinde uzandı.,, - nurlanan, kalbimi ruhunun karanlığına yak» laştırmak ve boylu boyunca üzerine uzanarak ağzım ağzında, alnım alnında, soğuk ellerim yanan ellerinde, çarpan kalbim... (“ve oğlanın teni ısındı, yazılıydı...) - Şehvet içinde uyandığım zaman - beni bıraksın - mü- teheyyiç ve âvare bir hayat için. Nathanaği, işte ruhumun bütün ateşi, - onu götür. Nathanağl, sana şevk ve ateşinliği öğreteceğim, Nathanaği, sakın kendine benzer bir kimse ile bu: lunma. Etrafın sana, yahut sen etrafına benzediğin an, sana gelebilecek bütün menfaat yollarının kapandığını bil, ve orasını derhal terket. Senin için en tehlikeli yerler: odan, ailen, mazindir. Onları terket. Her şeyin ahlâka ait kısmını benimse, şehvet sızan kısmını ise at.