218 HİKÂYE GECEKUŞLARI - Günün gönül işleri - Yazan : M. HULÜSİ DOSDOĞRU Suların renkten renge, bi- çimden biçime girdiği sıralar- daydı. Açıklarda birbirini kova- İıyan yelkenlilerin ak çizgisi silinirken ; kurşuni gölgeler içinde görünen İstanbul, batan günün yasını tutuyordu... Esmer tenli ince boyunlu minareler sö nen ışıklara üzülm:kten ağrıyan başlarına sisten birer tül bağla- mışlardı . Yuvalarına dönen birkaç karga sürüsünden sonra bütün sesler kesilmişti. Görü- nürde; kıyıların körpe aydınlı- &ında çırpınan yosunlardan baş- ka yeşillik kalmamıştı. Günün buğulu bir yaz gecesine döndüğü bu zamanda Moda'nın buruna doğru uzanmış olan köşklerin- den birinin üstyanından fısılda- malar duyuluyordu... Çok arası geçmemişti ki arka tepelerden doğan ay seslerin geldiği yana doğru yükselmiye başlamıştı. Köşkün taraçasında duran Öz. canla 'Turgut birbirlerinin yü- züne bakıp gülümsediler. Yaz günleri damlardan eksik olmi- yan bir çift kumru gibi yavaş yavaş cıvıldaşıyorlardı. Genc kadın yanan avuçla- rını sevgilisinin ellerinden çe- kerek gümüş pırıltılarla kayna- şan kıyıyı gösterdi ; — Deniz ne kadar aydınlık, ilk bakışta insanın gönlünü 8- lıyor... Turgut gözlerini eşinin göğ- sünden ayıramıyordu. <bir san- dal gezintisi? ikisinin de dü- güncesini sarmıştı. Hiç konuş- madan uzun uzun sulara bak- tılar. UYANIŞ 'Turgut bir aralık bayanin ince bileklerinden tuttu «haydi kumsala» diye koşturmıya baş- ladı. Merdivenleri ayakburun- larına basarak iniyorlardı. İkinci kata geldikleri zaman öamlı ka- pıya doğru yaklaşarak içeriye kulak verdiler. Bülbül gibi şa- kıyan ince bir kadın sesinin tatlı ninnisi yüreklerini hoplat- muştı. Turgut orada fazla kal- mamak için sevgilisinin bile- Binden çekti. Birkaç basamak daha indikten sonra gene önce- kine benzet bir kapının önünde durdular. Orada kimse yoktu. Fakat yukarıda duydukları ninni hâlâ peşlerini okovalıyordu. Köşkten kurtulduktan sonra gölgeliklerden sıyrılarak, denize doğru koştular... Özcan dümenin iplerine sıkı sıkı sarılmıştı, Evden uzaklaşalı epice uzun bir zaman olduğu halde o yanık ninni serenadı hâlâ kulaklarında çınliyordu. Kayık engine doğru alabildiğine açılmıştı. Durgun sularda par- Uyan kürekler bu içli tekneyi uzaklara sürüklüyordu. Bütün gece dolaştılar, öyle zımanlar oldu ki sandalda bulunduklarını da unutarak küreği, dümeni bir yana bıraktılar ve damarla- rında tutuşan kanın ateşini du- daklarile söndürmiye çalıştılar. Geceyarısı güç kumsala döne- bilmişlerdi. Onlar, yıllar hep gece olsa ve ay başuçlarında bulunsa denizden hiç ayrılmı- yacaklardı. Karaya çıktıkları zaman bütün köşklerin ışıkları sönmüştü. Özcan ürkek ürkek sevgilisinin yüzüne baktı: — Çok geciktik sanıyorum ! Dedi. Turgudu da düşünce almıştı. Bayanını eve yolladık» tan sonra kıyının nemli kum- larında dolaşmıya koyuldu. Özcan eve titriyerek gir- mişti, Altkattaki kapıyı açtı. bu İniiğiğemee imi il No. 2066 —381 Yorgunluktan minder üstünde uyuyakalan kocasını uyandıf- madan önce soyundu. Yüzündeki kizartılığı yoketmek için bol suyla yıkadıktan sonra, sözde komşudan geliyormuş gibi ka- piyı hızla kapadı. Zavallı ada- min bu gürültüleri düymaması üzerine birkaç kez seslendi; tam uyanacağı sırada : — Seninde ne ağır uykun var. Demindenberi sesleniyorum bir türlü duymuyorsun. Ölüm uykusuna mı yattın nedir? Yorgun komisyoncu gözka- paklarını zorla açabilmişti. Uy- kusu arasında : — Saat kaç?.. diye mırıl- dandı. O hemen yatak odasına koştu. İkiyi geçen akrebi on- bire getirdikten sonra : — Onbiri beş geçiyor, dedi. Adamcağız kendisini karyolıya dar atmıştı. Çok geçmeden ho- ruldamıya başladı. Özcan saati gene eski yerine getirdikten sonra elektriği söndürdü, yattı. Gözlerine bir türlü uyku gir- miyordü... Sokak kapısının gıcirtisile yerinden sıçradı. 'Turgut ağır ağır merdivenlerden çıkıyordu. Üstkattaki camlı odanın kapısı önünde uzun zaman durdu. İçe- riyi dinledi; hiç ses gelmiyordu. Usulca kapıyı açtı; yatak oda- sında yanan gece lâmbasının kızıl ışıkları altında, içli karı- sını, gürbüz yavrusunu mışıl mışıl uyurken buldu. Gül yüzlü bayan kuşkulu uykusundan ça- buk uyanmıştı. Gözlerini açtığı zaman Turgudu soyunurken gör- ü — Şimdiye kadar nerede kaldıntz?.. sorgusuna karşı bir yalan söylemek istiyordu. Fakat kenetlenen çenelerini bir türlü açamadı. Şakaklarından akan soğuk terler kızaran yüzünü ürpertmiye başlamıştı. İş başın- dan ayrılalıberi karısının gözü- ne ilk olarak görünüyordu. Ya-