No. 2065—380 — Aldanıyorsunuz, dedi. Onların hiç birisi felâketimde imdadıma koşmamıştır. — Peki, Kontes Dezaygalad? — Hayrete eşayan bir şalısiyet... Eğer tazi- ye için bir ziyaret yapsa, herkes onu teskine mecbur kalır; şayet bir kazanın sahibi olursa, evvelâ nezaret edilmesi lâzımgelecek olan da o olur. Bana ondan bahsetmeyiniz, rica ederim. Mur: — Ya, mumya yüzlü, diye sordu. Nadejda anlamıyarak yüzüne baktı. — Yani, Romanyalı Prens, demek istiyorum. — A1... Evet, Prens... Fakat bu başlıbaşına bir hikâyedir. Mur, şaşırmıştı. Ne gibi bir hikâye mev- zuubahsolabilirdi ? Nadejdanın bu sükütu neden ileri geliyordu ? Sordu : — Prens, Kafkasyadaki menfaat ve huku- kunuzun temini için size vekâlet ediyor mu? — Tabit. — Cansıkıcı araştırmalara karşı sizi himaye ediyor mu? — Evet. — Her hangi bir hususta size kefil olu- yor mu? — Bu okadar lüzumlu bir şey değil ki... Mur, sesini yükselterek : — O halde başlı başına bir hikâye dediği- niz nedir ? Nadejda, cevap vermeden evvel, ihtiraz eder gibi göründü; sonra : — Prens, kızımla evlenecek, dedi. Mur, korku ve hayretini gizliyemiyerek ba- Hırmıştı : — Bu adamla mı? Matmazel Tatyana bu -mumya yüzlü adamla nişanlı mı? — Hemen hemen... Fakat kızım henüz ka- rar vermek istemiyor; daima yeni yeni bala- melerle işi uzatmağa uğraşıyor. Mur, acı acı gülüyordu. Hususi terbiye, alacakaranlık, kurdeleler, cansıkıcı saatler, bü- tütün güzellik hep bu Prens için miydi ? 'Tirtir titriyor ve bununla beraber bu suretle müdaha- İeye ve ihtisasatını apaçık göstermeğe bir hak- kı olmadığını da düşünüyordu. Ona bir aile dostu gibi görünen Nadejda, mahçup bir tavurla : — Beni tekdir ediniz! Beni azarlayınız | Şu kadar ki, siz bana yardım edeceksiniz, di- yordu. Mur, derin bir asabiyet içindeydi : UYANIŞ. ee zn — Size yardım etmek... Alelâde biriş, bir pazarlık yapmak için size yardım etmek!.. -— Bana yardım edeceksiniz. Tatyananın muhtaç olduğu mevki ve Lüksü temin için, kuvvetiniz yettiği kadar, her geyi yapacaksınız. Nadejda, Murun zayıf damarlarının oynadı- gını umuyor; öteki ise, Lorettayı hatırlıyarak karısının ekseriya ızdırpla söylediği bir sözü hatırlıyordu: “Fakir olmak kafeste yaşamağa benzer.» Öyle ya, böyle bir cennet kuşunu kafeste tutmakta kimin hakkı olabilirdi ? Nadejda, israrla sözüne devam ediyordu : — Sizi bana Allah gönderdi. Zaten bunu, buluştuğumuz ilk ande anlamıştım, Bana yar- dım edeceksiniz ve “Tatyana ile konuşacaksınız. Murun dili dolaşıyor, şaşkınlaşıyordu : — Ben mi, Matmazel Tatyana ile mi? — Ona söylenmesi lâzımgelen şeyin neden ibaret olduğunu bildiğinize kanaatim var. Ben bu işi yapamam. Bununla beraber, Nikolay Petroviçin ölümünü anlamak lâzım. Babasının vefatını öğrenince ne yapacağını bilmiyorum. Sükütu anlaşılmaz bir muanımadır. Onu gör- meğe giderken, daima açık renk bir rob giyi: yorum. Tekrer edeyim ki, sizin ona hakikati anlatmaklığınız lâzım. Bunu sizden ica ediyo- rum. Ben, yapamıyacığım. Ah, nekadar bed- bahtım. Nadejdanın temiz talihi üzerin dekiteensürleri, Murun nefret damarlarını uyandırmıştı. Sert bir tavur takınmıştı. — Felâketiniz ve bedbathlığınız beni alâka- dar etmez. Nadejda, onun tam cephesine gelip yüzüne dikkatle bakarak dudakbüküyordu : — Sert ve kaba görünmek istiyorsunuz ama, siz temiz bir adamsınız, Mösyö Antoninin.., Diğer kimselerin felâketi sizi münfeil kılmaz, Haydi, Tatyana ile konuşmak için gelmediği. nizi söyleyiniz, bakalım... Mur, maskesinin çıkarıldığını hissetmişti. Bu kadının garip hali bütün şüphelerini kuv- vetlendiriyordu. Kadın, vaziy&ti keşfetmiş gibi kısık bir sesle, âdeta yalvarır gibi bir hal alıyordu : — Ben masumum... Ellerim belki sizinki- lerden daha temizdir; yalnız size şunu da söy- liyeyim ki, hiç kimse sizin o gün evimize gir- diğinizi bilmiyor. — Bitmedi — (| 0 a ; il lâ si