10 UYANIŞ Ze ka No. 2065—i$0 bok : o | z : Ço Çeviren : amm) MEÇHULE DOGRU.. (vin — Hatırlıyarak gelmenizden dolayı çok bü- yük bir nezaket gösterdiniz, Mösyö Antonin... Oturur musunuz? Bir fincan çay içer misiniz? Daha, semaverin suyu sıcak... Gevezelik bütün açıklığıyla, fakat hakiktta pek mahirane olarak devemediyordu. Nadejda, iki ziyaretçisi hakkında Mura ma- lümat veriyordu: Büyük bir itina ile giyinen Mösyö, Prens İyonel Rodina; diğeri ise, çok merhametli bir kadın olanı Kontes Dezaygaladdı. Mur, Romanyalıların aslına ihanet eden ismiyle, bir Fransızı temsileden bu Prense fazla alâka göstermeğe başlamıştı. Çünkü onu Pigal meydanındaki bir dansingin elektrikli reklâm- ları altında henüz yeni görmüş gibi hatılıyordu. Göğsünde daima bir kardenya taşıyan ve iti- nalı bir çizgi ile ayrılmış seyrek saçları, daima ayni donuk sarılıktaki ibtimamlı çehresi, kapalı gözkapaklarının altındaki daima silik nazalrıyla, Prens Rodina demek ki bu adamdı. Mur: «Canlı bir mumya! Acaba Nikolay Melikovun evinde ne işi var?» diye düşünüyordu. Nadejda, sauki Murun zihninden geçen fi- kirleri hissetmiş gibi : — Prens İyönele minwettarız, diyor ve Pren- se doğru dönerek devamediyordu : — Büyük operadaki Gala suvaresinde sizi nasil tanıdığımızı hatırlıyormusunuz? O gece Ni- kolay nekadar şendi, değil mi? Sizi locasına nasıl getirdiğini hâlâ görür gibi oluyorum. Ölünün ismi geçince, Kontes hıçkırmağa başlamıştı : — Ne kibar, ne fevkalâde adamdı... Prens Bolşeviklerden ve Nikolay Petroviçin " ölümünden bahsederken Nadejda bağırıyordu : — Ah! Eğer Avrupada sizin gibi on tane adam bulunmuş olsa, bu sefillerin caniyane küs. tahlığı elbette cezalandırılırdı. Kontes, melânkolik bir tavurla Mura sordu: — Aziz müteveffamızı tanıyor muydunuz? Bakülü adamla “Toni arasındaki münasebeti » izah etmek okadar basit bir işdeğildi. Nadejda, derhal muhavereyi başka vadiye soktu: — Bizi niçin uzun zamandır yalnız biraktınız, hiç aramadınız? Bu ayni zamanda diğer sualin cevabı yeri- ne de geçecek bir sualdi. Mur, kizararak, birçok işlerini ilerisürüyor ve bir ecnebi murahhas heyetinin yanındaki faaliyetini anlatmağa mec- bur kalıyordu. Prens Rodina, içini çekerek : — Ah!.. Bu diplomatlar... Sizin için ne güzel bir zaman, diyor ve karşısında bir Do- minyon murahhası bulunduğunu zannederek, Bağdat ismini telâffuz ettiği gibi İngiltere Kral- lığının büyüklüğünden de demvuruyordu. Mur, birçok muhatabı arasındaki Fransızca mükâlemeyi güçlükle takibediyor; mumya yüzlü. Prensin ağzında en basit kelimelerin mânâları değişiyordu. Acaba Nadejda, Murun cinayet gü- nündeki ziyaretinden niçin bahsetmiyor: niçin ilk ve yegâne tesadüflerinden sonra, tanışıklık- ları pek eskiymiş gibi muamele ediyordu? Ve nihayet, niçin sükütu muhafaza ederek, kendi- siyle müşterekmiş gibi bir vaziyet alıyordu? Genç adamın içine korkunç bir şüphe saplanmıştı. Acaba kocasının ölümünü saran sırrı yaşatmakta bir menfaati mi vardı? Diğer ziyaretçiler giderken Nadejdanın ken- disini alıkoyması şüphesini daha kuvvetlendir- mişti. Kadın odanın dışına kadar Kontesle Pren- se refakat ediyor; dışarda, hâlâ bazı hıçkırıklar, buse sesleri, sonra Prensle olan hatif muhavere işitiliyordu. Nadejda : — Mümkün değil... Size sözveriyorum... Bir gün daha bekleyiniz... Yalnız bir gün... diyordu. Nihayet avdet ederek Muraiki elini uzatmıştı: — Allah, sizden razı olsnn.. Zaten gelece- inizi ve bana yardım edeceğinizi biliyorum. Mur, bu ani sabırsızlık beklemişti. Zira 'Tatyanadan haberdar olmak istediği halde, Prens- le Kontesin yanında, Nadejdanın kızının ismini telâfinz etmeğe cesaret edememişti. Madam Melikov : — Oturalım, dedi. Başım zonkluyor. Sizi Yalnızca görmekten okadar memnunun ki... Dostluğunuza nasıl teşekkür edeceğimi bilmi- yorum. — Fakat dosttan mabrum kaldığınızı göre- miyorum. Ziyaretçilerinizin dostluğu, her halde, benimki kadar yeni değildir, değil mi? Nadejda acı bir gülüşle: