w 266 HİKÂYE KURTKÜPEĞİ! - Günün gönül işleri - Yazan : M. HULÜSİ DOSDOĞRU Vişneçürüğü renkte bir otomo- bil Pangaltıya doğru yıldırım hızıyla ilerliyordu. Nemli taşlar üzerinde kayan yeni tekerlekler, yaya kaldı- rımda yürüyenlerin içlerini gıcıklan- dırıyor, yüreklerini hırpalıyordu. Öf- ke ile dönen başlar onu ancak yo- lan bitiminde seçebiliyordu... Ardı- sıra bıraktığı benzin dumanı kesildi. Otomobil büyük bir apartımanın önünde durdu. Açılan küçük cilâlı kapıdan önce genç bir Bayan, ar- kasından bir Bay çıktı, İkisi de kör- pe bir ağacın henüz yeşermiş filiz- leri kadar canlı ve göterişliydiler. Birkaç basamak merdiveni çıktıktan sonra asansöre atladılar... Dördüncü kattaki lüks salondan ılık bir ışık sessizliğiyle geçiyorlardı. Bulundukları yuva kış ortasında bile yaz günlerini yaşıyordu. Kalorifer- den yayılan sıcaklık, gövdeleri bir Temmuz güneşinden daha çok Isı- tıyordu. Ortadaki yeşil örtülü ma- sada sıralanmış birkaç vazo, yük- seliyordu. Hele bu antika çinileri dolduran türlü renk ve çeşitdeki çi- çeklerin büyülü kokuları tepelerinde öten kanaryaların cıvıltılariyle ka- rıştıkça duyguları okşuyor gönülleri genişletiyordu. Ayakların tüyleri ara- sına gömüldüğü büyük bir halı A- nadolu yaylâlarının yeşil otları ara- sında yelişen kırçiçekleriyle bezen- mişti. Özenilerek işlenilmiş yağlıbo- ya tavanın göbeğinden sarkan avize üstteki bütün boşluğu dolduruyordu. Bozkurt, filiz rengi kapıda kendile- rini karşılıyan Bayana yanındakini göstererek : — Arkadaşım Gülten... Sonra öbür yana döndü: — Ablam Azra... Sözleriyle iki kadını birbirine ta- nıştırdı. Parmaklarının uçları kıpkızıl iki el birbirine uzandı. Esans kokuları içinde yarı baygın gözler bulutlu bakışlarla birbirini süzüyordu... UYANIŞ Gülten, altın sarısı saçlarının kü- çük bir bölümünü örten mor kadife şapkayı da çıkarınca salonu ince güzelliğiyle doldurmuştu. O; lâ- civerd güzeliydi. Bakışlarının biti- minde mor menekşenin hercailiği gizleniyordu. Ak bedeni köpükten yapılmışa benziyordu. Kat kat tül per delerin arasından sızan ışıklar sanki hep onun bulunduğu köşede top- lanıyordu ... Karşısındaki koltukta oturan Bozkurt uzunca boylu yakı- şıklı bir erdi. Kahverengi ceketinin ouzlarında biraz pamuk bulunuyorsa da büyük bir bölüm de kendisinin öz malıydı. Değirmi yüzünde küçük bir yer alan dudakları kıpırdadıkça benzi az kızarıyor, iri kara gözlerinin ortasında yıldızlar yatıyordu. Bakış- ları durgun suya düşen bir taş gibi gittikçe Bilye. geen genişliyen halkalar yapıyor. Sağ yandaki Bağa gömülmüş duran bayan Azra ise her ne kadar ustalıkta süslenmişse de ya- kından bakılınca gençlikten epice uzaklaştığı anlaşılıyordu. Bozkurdun annesi olan şık kadın, çok seyrek konuşuyor; gençlerin şenliğine katı- labilmek hevesile zorla olsun gül meye çalışıyordu... Yüksek yaşa- yışta sayılan kadınların çoğu, ço- cuklarını küçük yaşta “Abla, de- dirmeğe alıştırırlar ve böyle her zaman gençliklerile övünebilirler... Kapının zili uzun uzun çalınır- ken Azra yerinden kalkıp gitti. Artık yalnız kalmışlardı. Birbirlerine baktıkça yüreklerinin ateşi artıyor. sinirleri gerginleşiyordu. Her ikisi birden ana dilini unutmuş gibi konuşacak söz de bulamıyorlardı. Bozkurt içerisindeki sıkıntıyı dağıt- mak düşüncesile köşedeki salon gramofonunun başına koştu. Seç- tiği bir plâğı koyarak Gülteni dansa kaldırdı. Bir, bir daha, bir daha... Tadına bir türlü doyulmaz içkiler gibi oynak muziğe gönül- leri kaptırmışlardı. İyice yorulduk- ları sırada birer koltuğa yıkıldılar. Küçük bir masa üzerinde duran alkolli içkilerden birer, ikişer tat- mağa başladılar. Bir yandan yor- gunluk, bir yandan da alkolün ver- diği bitkinlik ikisini de benliğinden ayırmıştı, Bozkurt gülümsiyerek: — Nasılsınız Gülten? Dedi. Kız al yüzünde inceleşen ter am İpek mendilile silerken No. 2065 —3$0 — Şen bir gün geçiriyoruz. Unutulmaz bir gün. Diye fısıldadı. Yükle genç, ışık dolu sağrağına kan rengi iç- kiden doldurarak : Ün; Oo yaşayışımızda bir dönüm noktası olacak!... Dedi ve soluk bile almadan sağrağı boşalttı. Gültenin göz- lerinde yanan lacivert renk gittikce koyulaşmaya, uzun kirpiklerinden dağılan ince gölgeler yüzündeki kızıllığı örtmeğe başlamıştı. Baş uçlarında çalan saatin 5 hızlı vuruşu bayanın beyninde uğuldamıştı. Boz- kurdun “daha erken canımı ,, larina aldırmadı. Ayna karşısında mor kadife şapkasını uzun uzadıya giy- meye lüzum görmedi. Gelişigüzel başına koydu. Bozkurdun tuttuğu kürk mantoya bürünerak apartman» dan ayrıldı... # .. Gültenin Bokurt ile arkadaşlığı gittikçe ilerliyordu. Bu kadar çok ileriye gitmiş bir arkadaşlığın al- thndan sevginin çıkacağını elbette umarsınız. Güzel kız artık eski er- kek arkadaşlarının yüzüne bakmı- yor, yolda karşılaşsa bile görme- mezlikten geliyordu. Lüks yaşayışın gözkamaştıran salonlarında açılan Gülten son günlerini her ne kadar sevgile ge- çiriyorsa da, yeni usul döşenmiş apartmanında önemli bir eksiklik seziyordu. Kurtköpeğinin obulun- maması | Modern salonlardaki en ıbk köşeleri, en değerli koltukları dolaşan çirkin canavarlar, pek çok insanlardan daha mutlu olarak ya- şıyorlar.. Duygulu bayan şimdiyedek salonundaki bu belli başlı boşluğu çoktan doldurabilirdi. Fakat öyle uluorta beslenmiş bir köpek neye yarar ?. Gültenin istediği cins yıllar- ca yüksek sosyetelerde yaşamış, içki esans kokularına alışmış olan- lardandı. Yıllarca çırpındığı halde titizliği yüzünden bir Kurtköpeği alamamıştı ! # “ğ Kışın az görülen güneşli günlerin- den biriydi. Gece yağan kar her yeri örtmüş, dağ taş ak tüllere bü- rünmüştü. Çıplak ağaçların sıkıca dalları arasına toplanmışkar yığınları, saçaklarda sallanan buz parçaları kente özel bir güzellik veriyordu. Uzak yakın tüten bacalar dumanları-