No. 2065—380 nın zikğak yollarına dalmıştı. Doğan güneş gürbüz bir yavru körpeliğile tepeler gerisinden yükseliyordu, Te- pelere doğru uçan vişneçürüğü oto- mobilin gelişi uzaklardan işitiliyordu. Lastik tekerleklerdeki zincirlerin yol» larda çıkardığı gürültü sanki izinde- ki kar yığınlarını ürkütüyordu. Di- reksiyonu kullanan iri kestane gözlü Bayan yanında oturan Bozkuda u- zak bir noktayı göstererek : — Bakınız... Gültenlerin kanar- yesi geliyor | Dedi. Karşıdan doğru gelen sarı otomobil rüzgâr önnüdeki bir ekin gibi savruluyordu, Vişneçürüğü oto- mobilin arkasındaki tek kişilik ka- pak açıktı. Oraya bir Kurtköpeği kurulmuştu. Sert bakışlarla dört ya- nını süzüyor, arasıra yokyere hav- yordu. İki otomobil birbirinin ya- nından yıldırım hızıyla geçtiği za- man içinde ancak gözalışıklıkla bir- birini tanıyabildiler, Kanaryede Gül- ten ile küçük kardeşi Kaya bulu- nuyordu. Bozkurdun otomobili az daha ilerledikten sonra yolun kıyısında durdu. Bir kapısından Bozkurt, öbür kapısından Bayan çıktı. Filiz yaptı kadın karlar arasında yeşermiş bir yaz çiçeği gibi titriyordu. Kahve- rengi gözlerinin içi uçsuz bucaksız görülüyor, lepiska saçlarınının bir kat daha aydınlattığı akteninde genç- lik goncaları ürperiyordu. Bozkurt eldivenli ellerini birbirine kavuştu- rarak : — Kartopu oynamakta kıvanç duyar misiniz P Diye sordu. Güzel kadın yüzü- nün yarısından çoğunu örten ince tülü altında hafifçe gülümsedi. Boz- kurt ona söz söylemeğe zaman bı- rakmadan elinde yaptığı bir topu Bayanın omzune attı... Koyurenk manto ve paltoları apak kesilmişti. Bu sırada otomobil arkasından çı- kan köpek bile karlarda yuvarla- nıyordu. Kış eğlencesini kısa olmak- la beraber tadında bıraktılar. Gel- dikleri yollardari geri dönerken yü- reklerindeki eski ateşin, kanlarındaki “uyuşukluğun azaldığını anlar gibi oluyorlardı. Otomobil Şişli tramvay durağını biraz geçtikten sonra durdu. Genç kız köpeğini alarak otomobilden suzaklaşırken Bozkurt : — Gülegüle Aydın! Diye bağırıyordu. UYANIŞ & LL Şişlide yapılacak olan zengin bir yuvanın düyününe bugün eş dost çağırılmıştı. Apartman kapısın- da sıralanan otomobillerin boyu gittikçe uzuyordu. Kahverengi Obir otomobilden inenler arasında Aydın güzel pınl- tılarla beliriyordu. Az sonra gelen kanaryesarısı ve vişneçürüğü de bu otomobil zincirinin birer halkası oldular. Giydiği smokin içinde Bozkurt, bronz bir heykel gibi gö- rünüyor, hiç eğilmek bilmeyen uzun ve dik boyile kalabalıktan kolay ayırtedilebiliyordu. Süzgün bakış- larla önce Aydını sonra, bir deniz subayile dans etmekte bulunan Gülteni gördu. Gözlerinin koyu- mor kadifesinde gömülü incilere daha uzun zaman bakamadı. Onu dansa kaldırdı. Keskin ispirto ko- kusuna çoktan alışık olan salon; şimdi sigare dumanından kalın bir sis tabakasile örtülmüştü. Bol bir konfeti yağmurunda bütün üstler saçlar renkli parçacıklarla dolmuş çiftler renkli şeritlerle birbirine do- laştırılmağa başlanmıştı. Bozkurt Gültenin o yorgunluğunu o sezmişti. Usulca salondan ayrılıp koridora çıktılar. Orada uzun zaman fısıldaş- tılar. Aydının durgunluğu ikisinin de gözünde Okaçmıyordu. Yüzü hiç gülmüyor, gözleri parlamıyordu. Oturduğu yerin karşısına düşen büyük bir aynadan bütün salonu gözlüyordu. Bozkurt ara sıra gelip dansa kaldırmak istemişse de aya- gının ağrıdığını ileri sürerek kalk- mamıştı. Kozkurt artık bütün gece Gültenden ayrılmadı. Çekilen piyan- goda Bozkurda yaldızlı bir mum, Gültene bir tas, Aydınada yeşil taşlı bir yüzük çıkmıştı, Kozkurt şansına küserek mumu ortasından kırdı, birini Gültenin, ötekini de Aydının önünde yaktı. En fazla sevinç duyan Gülten&i. Onun bu sevincini bilmeyenler şaşıyorlardı. Kendi kendisine “nalını buldum, üç nalla bir atı kaldı, diye mırıl- danıyordu. O gece yapılan en iyi dansedenler seçiminde bu iki uy- gun boylu, uygun gönüllüler birin- ciliği almışlardı. Kalabalığın alkış- ları arasında madalyelerini alarak düyün topluluğundan ayrıldılar... 267 Gülten apartmandan çıkarken Bozkurtla birlikte geleceğini bunun için ufak tefek hazırlatmasını söy- ledi. Yolu üzerinde bulunan eski okul (arkadaşı Aydını çiğneyip geçemedi. Hem kızcağız balo gü- nündenberi görülmüyordu, Aydın körpe yüzile arkadaşını karşıladı. Candan birbirini kucakladılar. Bü- yük salonda oturan annesi, kardeş- lerile görüştükten sonra, Aydın ar- kadaşının kulağına bir şeyler fısıl- dadı. Bunun üzerine iki genç kız kü: çük bir odaya çekildiler. Uzun za- man konuştular. Önce Aydın söy- lüyor, Gülten elleri şakaklarında dinleyordu. Sonra Gülten birkaç söz söyledi. Artık aralarındaki bu gizli anlaşamamazlık ortadan kal- dırılmıştı. İkiside güler yüzle salöna geç- tiler. Gülten çok oturmadan kalktı. Aydının Pars adlı Kurtköpeğini alarak ayrıldı. Kendi apartmanına geldiği zaman söylediği hazırlığı yapanların şaşkın şaşkın : -— Hani Bozkurt? Sorgularına karşı gülerek: — Onu bununla değiştirdim! Diye Parsı gösteriyordu. Kö- peğin uzun başını küçük avuçları arasında sıkıştırıyor, yıllardanberi içinde sakladığı hıncı onun çirkin bakışlarında bulmaya çalışıyordu ! Mehmed Hulüsi Dosdoğru di İşi Geciktirmeyiniz! Bir An Evvel Soyadı Seçip Tescil ettiriniz! 2525 sayılı soyadı kanunu ve 2/1759 sayılı kararnameye bağlı nizamname ile buna git talimat name mucibince herkesin ve her ailenin birer soyadı alıp 2 Tem- muz 1936 tarihine kadar nüfüg kütüklerine tescil ettirmeleri, İçişleri bakanlığından ilbaylık- lara taıim olunmuştur. Vaktin darlığına binaen, şimdiye kadar soyadı alıp tescil ettirmemiş o- lanlar, bu müddet içerisinde lâ- zımgelen muameleyi yaptırmalı» dırlar. Bir an evvel soyadı seçi, tescil ettiriniz. İşi geciktirme- yiniz!