194 Hafin Yazısı : UYANIŞ | No. 2061—3İ76 Eşi Görülmemiş Bir Antoloji: Amerika için garaip diyarı derler. En akla sığmaz harikalar orada olur- muşi Fakat harika diyince mutlaka ilk çağların veya daha evvellere gi- derek dini efsaneler devirlerinin tu- fanlı veya alâilmsamalı manzaraları hatırlanmamalı. Görünüşte en basit bir şey, bazan bir harika olabilir: meselâ bir kitap... Böyle bir gara- beti de, Ankarada Basın Direktör- İüğünün -raai basılan bir kitap ortaya çıkarmış Evet, bir ei Türk edebiya- tını Avrupalılara tanıtmak iddiasile bazı türkçe yazılar İransızcaya ter- cüme edilerek vücude getirilmiş bir antoloji! Bu kitabı ben kendi şah. sma henüz görmedim. İstanbulda nerede, hangi kütüphanede satılır, henüz ondanda haberim yok, Yal- nız kaç gündür İstanbul gazetelerinde okuduğum alaylı tenkitlerin, kitabın hüviyeti hakkında herkes gibi beni de kâfi derecede hayrete düşürdü. günü itiraf ederim. Düşünün, bir antoloji ki Türk edebiyatını garplılara tanıtmak iddiz- sile tertip edilmiştir, fakat içinde hakiki edebiyat şöhretlerimizden yüz- de sekseni değil, hatta doksanı yok- muş? ne Abdülhak Hâmit, ne Tev- fik Fikret, ne Halit Ziya, Hüseyin Rahmi, ne Mehmet Akif, ne Ahmet Rasim, ne Cenap Şehabeddin, ne Halide Edip, ne Mehmet Rauf.., Kitabın sayfalarını pertevsizlerle süz- seniz bu ediplerin tek satırırı veya © mısraı göremezmişsiniz | o Yirmibeş yıl önce aruzu atarak hece veznini hâkim kılmak mefköresile cilt cilt milli ruhta ve seste manzumeler , yazan hececilerden de tek satır al- mamışlar ! Buna mukabil, meselâ Refik Halitten ve Nazım Hikmetten terçümeler yapmağı da ihmal etme- mişler | Halbuki bunların biri büyük Türk inkilâbına çok uzak sayılabile- cek bir san'atkârsa diğerinin ekseri şürleri de gine milli idealimize hiç uymayan parçalardır. Demek oluyor ki bu antolojiye girecek şahsiyetleri ayınrken de milli bir esas gözetil- memiştir. Daha böyle ne tezatlar ve ne unutkanlıklar... Meselâ tiyatro müeffiflerimiz sadece şu üç isimden mürekkepmiş : Vedat Nedim, Reşat Nuri, Cevdet Kudret... Peki ya diğerleri ?.. Başka kimse yok mu ?.. Yarabbı, bu ne hazin boşluk! Bu işin en hazin ciheti, mese- lenin basit bir eğlence mahiyetinde olmadığıdır. Hani genç mektepli kız- lar vardır, rasgele İoşlenna giden manzumeleri bir yaldızlı şiir defterin- de toplarlar ve en fazla sayfalara da sumf ve mahalle arkadaşlarının kıy- meti düşük ve ihtimal vezni, kafiyesi bozuk şarkı ve şiir denemelerini dol- dururlar. o Anlaşılan bu (fransızca Türk edebiyat antolojisi de onun gibi bir şey... Üstelik bir iddiası da var: Türk edebiyatını Avrupa fikir âlemine tanıtmakt!.. Haydi büyük şöhretlerimizden vazgeçtik; bari geride kalanların tam bir edebi hüviyetleri olsa... Ne gezer | Yazılan tenkidlerden anlaşıldığına gö- re, bunların çoğu Ankarada muhar- rirlik eden bazı çok genç ve belki de istidadı edebiyat meraklılarıdır. İçlerinde özlü bazı gençler de oldu- gunu tasdik etmekle beraber, sanat- lerinin henüz ilk basamaklarını çıkan bu gençlerle şöhretlerini uzun yıllar- danberi kurmuş olanları nasıl olur da bir kıymette tutabiliriz? Antolojinin ibrete lâyık bir safhası da, içe- risine yazısı alınanlardan mühim bir kısmının Basın Direktörlüğü memur- larından olmasıdır. “Tenkidinde bil- bassa bu noktaya işaret eden Ercil- ment Ekrem Talu, ne doğru söy- lüyor : «Basın Direktörlüğünün An. tolojisi gerçekten bir Antoloji değil, eşe, dosta, hısıma, akra baya münhasır bir aile mecmu- asıymış İ» Üstadın bu intakihak kabilin. den nüktesine ilâve edecek söz bü- lamıyorum. O kadar ince ve yerinde bir tenkit... Nasılsa bir parçası antolojiye alı- nan bahtiyarlardan birisi de Peyami Safadır. Fakat o da yüzünü buruş- turarak tenkide girişiyor ve «kitabın tercüme bozuklukları, üstünde ayrıca durulacak bir garabet manzarasıdır!f» dedikten sonra, bit komediye, hatta en eğlenceli bir vodiile mevzu ola. bilecek gülünç hakikati bildiriyor. İşte aynen anlattığı : «Antoloji mütercimi, bir ro. manımı rasigele açmış ve bir parçasını çalakalem tercüme etmiş. Bu, roman kahraman. larından birinin bir Fransa rorlanından okuduğu parçadır. Benim kitabımda bu nokta tas- rik edilmişiir. Fakat tercümede bu işaret olunmadığı için Fran- sızlara kendi edebiyatlarından bir eserin parçasını Türk eseri göbi takdim etmiş oluyoruz...» Gördünüz mü gafıl.. Artık buna akar sular durur. Hey gidi antoloji ve hey gidi Türk edebiyatı! Ya- zarken ve yazdıklarımızı bastırırken aramızda yaptığımız ve yapacağımız hatalar, ufak veya iri çam devirme- leri ne ise ama, bu manzarayı ya” bancılar hesabına yapmak doğrusu insanın çok gücüne gidiyor. Şüphe- siz ki bu Fransızca antolojiyi vücude getirenler Türk zekâsını Avrupalılara karşı gülünç edebilecekleri düşünce