198 UYANIŞ No. 2061—376 A YAZAN Hodkâm Dev! DEVİREN OSKAR VAYLD CAHİD İREN — İngiliz Edebiyatından Hikâye — Akşamüstleri mektep tatil olur olmaz çocuklar doğru Devin bahçesine oynamağa koşarlardı. Baştanbaşa yeşil çimenlerle örülü güzel ve kocaman bir bahçeydi. Çimenlerin üstünde çeşit çeşit yer yer dikilmiş çi- çekler tıbkı yıldız kümelerini andırıyordu. Şeftali ağaçları yanyana dizilmişlerdi. İlkbahar- da pembe pembe ve inci gibi çiçekleriyle varlıklarını göste- rirler. Sonbaharda da sayı" siz meyvalariyle göğüslerini kabartırlardı. Daldandala ko- nan kuşlar okadar güzel ötüşür, öyle tatlı nağmeler terennüm ederlerdi ki, çocuklar oyunlarını bırakırlar, kendilerini bu tatlı seslere verirlerdi.. Birbirlerine bakarak ayni şeyi tekrar ettiler: — Nekadar mesuduz burada!. Dev, yedi senedir Kornuvalı dostunun yanındaydı. Yedi sene evvel bir mecburiyetle gitmişti. Artık bir gün yurduna dönme- ge karar verdi. Geldiği zaman bahçesinin çocuklarla dolu olduğunu gördü, oyun oynuyorlardı. Güler gibi bağırdı : — İşiniz ne burada? Çocuklar birden yokoldular. — Bu benim bahçemdir. Daha öğrenemediniz mi ? Kim- senin oynamasına müsaade et- mem, kendimden başka. O günden sonra bahçeyi yük- sek bir duvarla çevirtti ve bir levha astu; “Buraya girmek yasaktır,, Pek hodkâm bir Devdi o! Zavallı çocukların artık oy- nıyacak hiç bir yeri yoktu. Yol üstünde bir iki defa oynamağa kalktılar. Fakat çok tozlu ve ufak ufak taşlarla doluydu. Can- ları iyice suxıldı, Artık mektep- leri tatil olur olmaz gelirler, yüksek duvarlarla çevrilmiş eski bahçelerinin etrafında do- laşır dururlardı. Eski günleri hatırladılar: — Ah | Orada nekadar mes- uttuk |. Bahar gelmiş, her taraf çi- çekler ve kuşlarla dolmuştu. Fakat hodkâm Devin bahçesin- de hâlâ kış vardı Çocuklar yok diye kuşlar artık ötmek istemi- yorlardı bile, Ağaçlar da çiçek açmeği unutmuşlardı. Bir gün güzel bir çiçek başını otların arasından kaldırdı, fakat asılı levhayı görür görmez çocukları hatırladı, gözleri doldu, usulca başını tekrar içeri soktu ve tek- rar uykusuua daldı. Bu hodkâm Devi, kar ve dondan başka kimse sevmiyor- du, İkisi birden bağırdılar : — Bahar bu bahçeyi unut- tu. Bütün sene burada yalniz biz kalacağız!.. Kar, beyaz perdesiyle bütün yeşillikleri örttü.. Don da gü- müş yaldızıyla ağaçları yaldız- ladı. Poyrazı da davet ettiler. O da aralarına katışmıştı. Kür- küne sarılıydı. Bütün gün bgh- çenin üstünde gürledi durdu, bacaların hepsini birden üfürdü götürdü : — Burası nekadar güzel bir yer, dedi, bari doluyu da ça- gırsak |. O da geldi. Her gün saat- lerce köşkün tavanını takırdatır ve en büyüklerine varıncıya kadar koparır götürürdü. Ve sonra muzaffer bir kumandan gururiyle bahçenin etrafında çılgınca dolaşırdı. Külrengi gi- yindi. Nefesi buz gibiyi. Hodkâm Dev, penceresine oturdu. Dondurucu soğuğun kap- ladığı beyazlar giyinmiş bah- çesine baktı baktı... — Anlıyamiyorum (bahar niçin bu kadar gecikti? Havada bir değişiklik olacak muhakkak. Fakat ne bahar geldi, ne de yaz... Sonbahar altın meyvalarını bahçelere dağıtırken hodkâm Devinkine hiç, hiç bir şey ver- medi, kızarak söyleniyordu : — Pek hodkâm bir Dev o! Kış oradan bir türlü uzak- laşmamıştı. Dondurucu poyraz, kırağı, dolu ağaçlar arasında raksedip durdular. Bir sabahtı.. Dev uyanmış, fakat yatağından henüz kalkma- mıştı. Güzel bir hava çalındı kulağına; dinledi, dinledi. Bu ses ona okadar tatlı, okadar gü- zel geldi ki Kral Orkestrasının geçtiğini zannetti. Halbuki bu ses, pencerenin önünde öten İspinozun sesiydi. Uzun zaman- danberi Devin hayatı okadar sessiz geçmişti ki, bir kuşun ötüşü öna dünyanın en iyi bir müzik parçası tesirini yaptı. o ande dolu, başı ucunda rakse- derken durdu; poyraz gülerken kesildi. Açılan panjurlardan ge- len güzel bir koku odayı dol- durdu. O sevinçle mırıldandı: — Artık inandım baharda geldi. Yatağındın sıçradı, etrafını seyre daldı. Ne görmüştü ? Göz kamaştıran bir güzellik.. Tabiatın muhteşem dekorları.. Cennet... Çocuklar, duvarda açılan küçük bir delikten atlamışlar,