No. 2061—376 UYANIŞ evde kalarak kendisini fena bir tehlikeye koy- duğunu anlıyordu. Zira, katili takip edenler buraya gelebilir ve kendisine cansıkıcı bazı su- alller sorabilirlerdi. Bununla beraber, kurcalıyan bütün bu esrarın içine girmek için şiddetli bir ihtiyaç hissediyor; ölü ile meşgul olmak için diğer daireye geçen müztarip kadını kandırmağa muvaffak olamıyordu. Kadın : — Matriyona bir doktor aramağa gitti, di- yordu. Hiç birisini bulamadı. Hem bu zavallıya doktor ne diye gelsin? Asıl bakılmağa ihtiyacı olan benim... Hayatını anlatmağa başlamıştı. Aslen Sen - Petersburglu ve babası da hem zabit ve hemde Üçüncü Aleksandrın saray ricalindenmiş... Onaltı yaşındayken, kendisini Nikola ile evlendirmişler ve pek genç evlenmesinden mühim menfaatler elde edileceği umulmuştu, Melikov, çok genç karısını Kafkasyaya götürmüş ve Nadejda da Surakhaniden on fersah uzakta Ateşgâhı manastırı yakınında, kocasının tasarrıfunda bulunan bir k neft ee işletme idaresini kendi üzerine almış > mi yapayalnız olarak tanzime mec- bur olmuştum. - Onun ko:asının ismini söylemek- ten sakınıyordu; - varidat menbat olan bu kuyu- lardan başka bir geliri yoktu. Uzun zaman, belki haftalarca ortadan kaybolur; dönüşünde ise, yabancı tecimerlerle bir odaya kapanır ve dışardan kavgaları işitilirdi. Mur, Madam Melikovun hayret uyandıran ve ayni zamanda da münasebestsiz şikâyetlerini biraz kısalmasını istiyordu, Zira bu Rusun iş- leri onda ne gibi bir alâka uyandırabilirdi? Kat- len kardeşlere karşı olan soğukluk ve kinini , bir tarafa bırakarak bu gibi hislerden kendisini uzak tuttuğu halde, bir Melikovun haris kaba- lığına karşı infial duymasına ne lüzum vardı? Bununla beraber, bütün bunların sonu gelmez bir şekilde devam etmesi muhtemel ve kendisine . taalluk eden müthiş şeylere başlangıçtan başka bir şey olmadığını anlıyordu. adın, devam ediyordu : — Hiç olmazsa petrolun tatsız kokusu olma- mış olsaydı. Bu pis kokunun elbiselerime nasıl sindiğini tasavvur edemezsiniz. Zannıma göre, böyle bir adam yerine bir seyisi koca olarak kabul etmek, her halde daha iyi olurdu. Ölünün bulunduğu tarafa doğru tahkir eden bir vaziyet almıştı. Mur, hikâyenin ilerlememesi için sabırsızlanıyordu. — Ekseriya ondan uzaklaşıyordum. Evimize pek çok kibar ve asil kimseler geliyor; böylece çok şen geçen gecelerimiz oluyordu. Pek seyrek olarak gelen Nikolay Petroviç bu meclislerde göründüğü zaman âdeta kötürüm bir adam şek- line giriyordu. Ekseriya salonlarda bulunmaz; fakat davetlilerin hareketinden sonra bana bütün söyliyeceklerini söyler, yapmadığını bırakmağdı. Onun bu kaba haykırışlarını, bir işitseydiniz, nasıl bir adam olduğunu anlardınız.,. Hizmetçi- lerin karşısında okadar mahçup kalıyordum ki... Yatyana, kızım, güvercinim henüz büyümüş- tü ki, bir gün sofrada meyva yerken, ikinci bir armut almasından dolayı çok kaba bir tektirle karşılaşmıştı. Bana şimdiye kadar asla bir he- diye almamıştır. Her hangi bir ihtiyacım için de, bana Adeta dilencilik ettirmiştir. Tatyananın tahsil ve terbiyesi pek çok paraya malolmuş; onun için Almanyadan, Fransadan en mükemmel öğretmenleri getirtmiştim. Hiç bir noksanını, fikri kabiliyetinin yükselmesini, bedeni terbiye- sini ve güzelliği için sarfedilmesi lâzım gelen dikkati hiç bir zaman ihmal etmedim. Mur, bir kaç adım ötede uzanmış ölünün şişmiş çehresini düşünerek : — Güzelliğine sarfedilmesi lâzimgelen dik- kat mi ? diye tekrarladı. Garip dul izah ediyordu: — Bu benim fikrimdir. Tatyananın dünya ile temasından sakınarak çehresini güneşin te- sirinden muhafaza ettiğim gibi, çocuk ruhunu da bütün acı ve fena kaygulardan korudum. Sesi hıçkırıklarla titriyordu : — Ben Tatyanayı güzellik için yetiştirdim. İnzivada yaşadığımızı, Rusyadan tamamen ay- rıldığımızı bilmiyordu. Eli bir kere daha bitişik daireye uzanmıştı : — Merhamet istiyor, hayatı ve parası için titriyordu. Onu ve hepimizi ben kurtardım. Eğer kendimi çetenin reisine vermiş olsaydım, bu vaziyetim, vaktiyle bü adama satılmış olmaktan daha korkunç ve daha menfur olmazdı. Korku Muru sarmış ve bir tehlikeye doğru koştuğunu unutmuştu. Fakat şimdi, tecessüsün kendisini zorla tuttuğu bu uğursuz evi dolduran tehlikelerden uzaklaşmaktan başka bir şey dü- şünmiyordu. Nadejda ayağa kalkınca o da kalkmıştı. Acaba kendisini serbest mi bırakıyordu ? Fakat, hayır... Çünkü bağırıyordu: — Beni bırakmayınız! Beni dinlemek lüt funda bulunduğunuzdan dolayı size teşekkürler ederim. Öyle zannediyorum ki, ziz hakiki bir dostsunuz. — Bitmedi —