No.1900—215 “Kesi “ Pençesi Vi «Tevzi mükâfat» için.. 0 — <Yirmi sene bize yirmi tane arkadaş kazan- durmadı.» 1 — «Aşağıya isimlerini tasnif etmeden yazaca- ğım muharrirler, bu son yirmi sene içinde yazı yaz- mışlardır.» Bu «0» ve «I» numaralı cümlelerden «0> numa- ralhısı, « Güç değil hiç yetişmiyor», «li» numaralısı, «Yetişiyor amma görmek lâzım» başlıklı iki «Fıkra» dan alınmıştır. Efendim, mesele - mesele de değil ya, ne ise işte öyle diyelim! — kısaca şu: « Edebiyat sahasında kim var, kim yok !> İşte hülâsası... «Fıkra» muharrirleri,- isterseniz, cümlenin başına bir «Bazı» ilâve edelim! — tekdir ve takdir merak- lısıdırlar. Çok defa, kendilerini hoca, başkalarını ta- lebe farzederek, şunu bunu kâh tekdir, kâh takdir ederler. Takdiri haketmek için gözlerine girmeği bil- meli; yoksa, tekdir hazırdır! Takdir edilmek için nasıl hareket etmek lâzım geldiğini de uzunuzadıya düşünmeğe hacet yoktur. Onların bilgiçliğine kaytaz, şartsız inanmak yeter. Hiç değilse inanmış görünmek. «Bilgiçtirler, dolayı- sile liyakatlidirler. Her ne söylerlerse, isabetle der- ler» kanastini benimsemeli, yahut benimsemiş gö- rünmelidir. Hükümleri « Karakuş! > olsa bile,. hü- kümdür ! İşte, «O» numaralı cümlenin muharriri, son yirmi sene içerisinde edebi kıtlık olduğu iddiasile, bu yir- mi senenin mahsulü sz olduğunu ileri sürmüş, nü- müunelik başak kabilinden ancak birkaç isim saya- bilmiş. Buna, «I» numaralı cümlenin muharriri kızıyor, aksini iddia ediyor ve şiddetle mukabil hücuma ge- çerek, ortaya birçok isimle dolu bir liste atiyor. Ye- zısının sonunda da «Unuttuklarım için beni mâzur görürsün, zannederim» diyor. Bunu, kıtlıktan bahseden muharrir cevapsız bırak- tı. Cevap veremedi,... yahut vermedi, Belki de ver- miştir de gözüme ilişmemiştir. Bahsin sonunu merak etmedim! Biri yokluk, biri çokluk iddia eden iki muharrir. den hangisi haklı? Burada bunu uzunuzadıya araştı- racak değilim. Yalnız, kısaca diyebilirim, ki bunlar- dan <0» numaralı cümlenin muharririni, talebeleri- nin çoğunu mükâfattan mahrum birakan titiz, aksi bir hoca vaziyetinde gören «Il» numaralı cümlenin SERVETİFÜNUN ill dir Üpera fadisesi Geçenlerde Avusturya'da temsil edilen bir opera- dan hadise çıkmıştır. Sahneye yeni konulan «Mr, Vu> ismindeki ope- rTanın mevzuu, Çinlilerin hayatından alınmıştır. Bu arada, bir Mandarin vardır, ki mevzuda mühim bir rol oynamaktadır. Mandatinin şahsiyeti, gadder bir adam şahasiyetidir. Bu operanın temsili, Viyana'dakl Çin mümessilinin şiddetli protestosuna sebep olmuştur. Çin mümessili, ya Mandarinin şahsiyetinin değiştirilmesini, gaddar bir adam vaziyetinde gösterilmemesini, yahut eserin temsilinden vazgeçilmesini istemiştir. Bu protesto, bütün san'at muhitlerinde hararetli münakaşalara sebep olmuş, bir san'at eserinin mev- züuna hiç bir zaman, hiç bir kimse tarafından hiç bir sebeple dokunulamıyacağı esası müdafaa edil- Şir, — Netic itibarile, eserin hiç bir noktası değiştirilme- den temsiline devam olunmuş, Çin mümessilinin te- şebbüşleri «San'at eseri, san'at eseridir. Dokunula- mâz» cevabile karşılaşmış, neticesiz kalmıştır. “Süreyya » ÜÖpereti « Süreyya » Opereti san'atkârları, Pazar günü «Bursa» vapurile İzmire gitmişlerdir. Orada on gün kadar kalarak temsiller verecek- lerdir. Temsil edilecek operetler arasında, muhtelif Viyana operetleri de vardır, muharriri, galiba mahrum kalanların mahzun olma- larına üzülmüş ve nekadar edebiyat talebesi varsa, hepsini mübarek Ramazan gününde cömertcesine toptan mükâfatlandırmış! Hattâ, bazılarını unutmuş olmak endişesi bile, yazısının şon satırından seziliyor. Titiz ye aksi boca, insaflı ve cömert hoca ve ede- biyat talebeleri! Acaba vaziyet değişmeseydi, titiz ve aksi hocanın takdirini esirgediği edebiyat talebeleri, sahiden mab- zun olurlar mı idi? Zannetmiyorum. Bana öyle ge- iyor ki, bunlar, o üstadın Şekapiri, Şilleri, Göteyi bile takdirinden mahrum bıraktığını düşü- nürler ve üstelik isimleri ortaya atılarak tekdir edilmediklerine memnun kalırlardı! Bana kalırsa, insaflı ve cömert zat, boşuna üzülmüş oluyor!