No. 1999 —207 bizim İrina vardı. Muammer canım sen de tanırsın; Darülfünunda beraberdik. Ha unutmadan şunu da haber vereyim ki Muammer de bu sene Amerikaya geldi. Vallahi Fikret sen de buraya gel. Çalışkan bir adamsın. Ne iss mektubum gene uzadı, kusura bakma, Allahısmarladık. Gözlerinden öperim kardeşim. İsmet» — az «Amerikada..... Tm İsmet Ruhi Beye: Eğer sorduğum suallere serian cevap göndermez gen ilk vapurla Amerikaya geliyorum. Fikret — ilem «Türkiye; İstanbulda..... ». Fikret Suzi Beye: Müsterih ol, mektubun postada. Her şey yolunda. İsmet» ağ «Benim deli kardeşim Fikretçiğini; Telgrafını alır almaz seni ikna edebilmek ve ilk hazırlıklarına mani olmak için gene bir telgrafla tat- min edip mufassal bir mektup hazırlamağa koyul- dum, Çünkü senin gibi deli bir adamın, her şeyden üstün saydığı merakını tatmin uğruna İstanbuldan Amerikaya gelmesini imkânsız bulmadım. İşte sana arzu ettiğin tafsilât: Karşıyakaya giden bir Serim. tam karşım- da, elinde bir «Rehberi seyyahin> kitabı bulunan genç bir kızla gayet şişman bir adam vardı. İkisinin de Amerikalı ve seyyah olduklarını anlamak için pasaportlarına bakmağa lüzum yoktu. Küçük mis benim pek hoşuma gitmişti. Vapur Karşıyakaya yanaşırken fırsat düşürüp çıkmasına yardım ettim. Hemen o gece kaldıkları otelde verilen bir baloda bahtiyar bir tesadüfle tanıştık... ve üç gün geçmeden Amerikalı miş le içli dışlı olduk, nihayet nişanlandık, azizim Fikret. Bvelin — nişanlım — bir kaç sene Armerikg- da oturmamızı teklif etti. Münasip gördüm, Kardeşim Fikret şimdi iki kelime ile ue düğümleri de çö- zeyim, Kayınpederim Mr. Hovard bir milyoner denecek kadar zengin, Binaenaleyh azizim; Ben Amerikadayım, otomobilden aşağıya inmiyo- rum; ve Evelin, bu pek nefiş olan Amerikalı kız, benim karımdır. Gözlerinden öperim canım kardeşim. İsmet Hamiş: Bu mektupla beraber gönderilen çek Evelinin saha hediyesidir. İstersen bizi görmek için Amerikaya gelirsin; istersen arzu ettiğin bir yere sarfedersin. İn» 31-8 932 Maltepe SERVETİRUNÜN 399 Eskimiş Hatıralar Bir kitabın yaprakları arasında yeri değiştirilme- den senelerce gizlenmiş çiçekler gibi kâğıtların da çeşitli kokularının izini halâ saklıyan ve çarpıntıla- rile birlikte içersine ancak üç dört yüz zarf alabilen küçük, eski bir valizin bu geceye kadar sesini çıkar madan taşıdıklarının artık ağırlık ve yalancılıkların- dan tiksinmiş ve çenesi düşük bir ihtiyar gibi sik sık kendiliğinden açılarak ottaya döktüğü bir yığın kadin mektuplarile, hemen ufak bir tanışma vesilesile gönderilmiş kutlularla doluydu. Önceleri sarışın, kumral, eşmer başların gözlerimi kamaştıran güzelliğine, bir şey umdurarak beklemiye düşüren manalı bakışlarına, ince dudakların; — Gelsen, der gibi belirsiz gülüşüne, sonra ben, gitsemmi, diye kuşkulanırken onların bana kızmış ve, — Oh hayır, aldanmışız.. Sen anlamıydrsun, anla- mıyorsun, diyor gibi öfkelenmesine, boyunlarının bükülüşüne bazan kapılarak, bazan da acıyarak bir gölge arkasında günlerce, haftalarca koştuğum gibi bugün de kadınla uğraşacak boş bir vaktim olsa şim- di yakılmak için masamın üstünde öteye beriye Ber- pilmiş bir halde duran mektupları birer birer okumak, onları anlattıklarına göre ayrı ayrı birer paket haline gokmak istiyorum. Gelgelelim bu o kadar çetin bir iş ki gençliğimin sevgi diye kendini yıpratarak vefasız yüreklerden topladığı bu kâğıt parçalatından hangisinin doğru söylediğini anlayabilmek oldukça büyük bir ustalığa bağlı.. Ben, bu işe başlamaktan okadar korkuyorum ki tutacağım her mektubun kuramuş bir çiçek gibi, elime alır almaz hemen ufalanıvereceğini sanıyorum, Bundan baska bunun için bana üzerleri; — Sevgi, yasa, acı, çağıtma, korkutma, ayrılma ve daha diye yazılı yüzlerce etiket lâzım. Pek çoklarının mektup kitaplarından alınma ör- nöklerle, içten gelmiyen anışlarla, belki de başkala- rihın malı duygularla kimisinin iyi ve güzel olsun diye özenilerek, kimisinin de aceleden rasgele yazıl- dığında şüphem kalmıyan ve hiç bir tahassüslerini örtmeyi düşünmedikleri için bir kadın gömleği kadar çıplak olan bu gteşli mektuplarda birbirini tutmayan o kadar başka başkalık var ki bana söylenilmesi düşünülen lâfların böyle renkli bir yere yazılmakla manalarının raı değişeceğine vehmedildiğini bir türlü kestiremiyorum, Bununla beraber renklerin okunuşuna ne denmek istendiğini anlıyamayışım onların buyuruk ve #ğırlı- ğı altında kalışıma âl edilmesin.. Hayır hayır. Ben şimdi yalniz gençliğimin kendiyle tanışıklıkları bulu-