78 SERVETİFÜNUN No.1872—187 l Kieae © tediye yapmıyan taraflar, erteşi sene ne olacağını bilemediğinden hiçbir işe eli varmıyor, her defasın- da da yeni yeni müzakereler lâzım geliyotdu. Bünun için kısa ımoratoryomlar yerine, meselâ 5 senelik bir moratoryom yapmak daha iyi olacağı fikri hüküm sürüyordu. Böyle bir zihniyet içinde bulunulduğu sırada, konferansın kati kararlarına kadar hükmi olmak üzere kısa ve muvakkat bir moratoryoma karar ve- rilmesi, konferansın hakikaten bazı neticelere vara- bileceğine inanıldığını gösterir. İngiltere ve bu tek- life iştirak eden diğer devletler. moratoryoma hudut olarak konferansın neticesini göşteriyorlarsa demektir ki bu konferanstan müsbet neticeler alınacağı ümi- dindedirler, Pariste Fransız ve İngiliz bükümet adamlarının müzakereşinden sonra, böyle bir ümidin izharı, beynelmilel vaziyet itibarile çok memnun olunacak bir şeydir. Konferanstan alınacak neticeler ne olabilir? Geçenlerde bu sütunlarda bu neticeyi üç ihtimal şeklinde ifade etmiştik : 1. — Harp ve tamirat borçlarının külliyen silinmesi. Ameriks işe karışmadıkça ve kendi alacaklarını silmeğe razı olmadıkça bu cihete yanaşılamıyacağı muhakkaktır. Amerika ise konferansa bile iştirak etmemiştir. Yalnız Amerika cihan iktisat konferansına gele- cektir. Tamirat konferansının alacağı neticeler de bu iktısat konferansına sevkedilerek, orada hep bir armla karar verilmek ihtimali hatıra gelebilir. Bu- nunla beraber Amerikanın bu işe ne diyeceği daha belli değildir. 2. — Harp ve tamirat borçlarının miktarının ten- zili ve taksitlerinin temdidi. Bn ziyade bu ihtimal kuvvetli görünüyor. Borç- ların bir münasip nisbet altında tenzilâta tabi tatul- ması, zaruri ve içtinap edilemez bir lüzum gibi görünüyor. Çünkü hakikaten borçlar, tediye kabili- yetile kıyas edilemiyecek kadar yüksek miktarlara varmaktadır. Bununla beraber bu işde Amerikanın muvafaka- tine munmllaktır. 3. — Bir yeni moraloryom tiânı. Bu üçüncü ihtimal, hakikatte bir hal çaresi değil muvakkat bir tedbirdir. Bir moratoryom, iki fayda temin edebilir: 1. — Tediye müşkülâti içinde bulunulan güç bir devreyi atlatmak, 2. — Yeni tedbirler bulmak üzere düşünmeğe ve müzakereye muktazi zamanı kazanmak. Geçen senedenberi harp ve e borçları me- selesi, bütün alâkadarların tetkik ve müzakeresine maruz idi. Bu itibarla daha uzun düşümele pek ihtiyaç olmasa gerektir. Zaten ne kadar düşünülecek olsa netice hep yukardaki iki ihtimalden birini kabule varacaktır. Bunun için işi usatmdntak, Lau- sanne'da Jâgımgelen tetkikleri yapmak, Amerika ile temasa girmek ve bu pürüzlü işi kesip atmak lâzimdir. Avrupanın ince eleyip sık dokumak itiyadında olan diplomatları ve meliyecileri bunu başa çıka rabilecekler mi Mi yakın istikbâl bize bunu gös- tereoektir. Muhayyel hayatım — 78 inci sayfadan mabaat — dığım kalbim. Ne kadar mı beyazl.. En masum hislerle hayata gözlerini açan. bir küçük yavrunun kalbi kadar temiz ve beyaz. Hayır. . O ses; benim gesim, baykuş sesi değil. Gülüyorum. Avuçlarımda tuttuğum bu beyaz şeyi, tanımadığın için sana gülüyorum. GM iğp .Başı kollarının araşında, balkonun köşer sine büzülmüş sarsılan, kıvranan, o gölge nedirf.... Ben ondan korkuyorum.... Yüzü ne kader yeşil, mış, o, benmiyim?.... Hayır, ben kendimi çek iyi tanıyorum: Bak onun gözlerindeki yaşlar ne siyah ne ağır. Benimkiler, Seylanın incileri kadar temiz ve beyaz... Bak, o, gülerken ağzının kenarındaki çizgiler daha çok derinleşiyor: Canlı bir istirap gibi...... Ben mif. gözleri ağlamaktan morar- Ben gelirken, rüyasında meleklerle konuşan bir yavru gibi dudaklarım kıvrılıyor.... Bak, onun sivri ftırnaklarile göğsünden koparıp avucunda sıktığı Kalbi ne kadar kızıl, ne kadar öğ Hayır, o sızan kalbi gibi ellerini de boyayan kan değil: Doğmadan ölmüş, yârıda kalmış, sonunâ er götürülmüş, emel, ümit, zevk, beyecân, aşk, k ihanet ve ihtiras kasırgalarrnın eriyip birbirine ie rıştığı bir çirket.. Ben bü yıpranmış, ç İl Yalvarıyorum beni onun yanından alınız. Ondan sıyrılmak için ben, göz yaşlarımla hay&- tımı yıkadım, kalbimi temizledim.... Kurşuni yaz gecelerinin ılık rüzgâr, Bir müj- deci gibi yumuşak parmaklarını yüzümde, saçlarımda gezdiriyorsun... Beni oraya götürmek için geldin değilmi? Gitme rüzgâr, ya beni de al....... Nereyemilt... Yaz geceleri, göklerde süzülen kurşnni bulutlara... Muhayyel hayatıma.. Onlarda ne büyük bir sükün var değilmi!...... dd ı t gecelerinin ılık rüzgârı, görünmeyen ipek kanatlarında, beni muhayyel hayatıma götürürken pek yakınımızda iki küçük yıldız birbirlerine göz kırpıyorlar, gonra birinin ötekine, aşalarda yüksek bir evin batkonunda iztirapla kıvranan, sarsılan, do- nuk gözlerile semalara bakan bir gölgeyi işaret ederek: — Mahayyel hayatı için ağlayan bir insan... Dediğini işıtiyorum.. Bu iki küçük yıldıza: — Bende, onu tanıyorum, o, geceler varki böyle köşesinde insanlardan, düşünceden, zevkten ve ihti-