.. No. 1872—187 yapıyor. Ben onun misralarını doğrudan doğruya, hatta bazan eu kuru şeklile sadece fikir ve karakter ifade eden satırlar halinde görüyorum, Fakat belki de ben haksızım. Edebiyatı cedide şairlerini takip eden nesiller içinde kendisine haki- katen şair diyebileceğim ve öyle kabul edeceğim tek adam var: Faruk Nafiz. Şür, bedii heyecanlarımızın ifadesi demek oldu- Buna göre nesrin içinde de bu şiriyeti verebilmek pekâlâ mümkün. Eğer vezin, kafiye ve şeklin vücudu lâzımsa, ve bunu yapana şair diyeceksek kabul etmek lâzımdır ki artık ne o vezin ne de o kafiyeler bugünkü haya- tan telâkki ve ihtiyaçları kadar ileri değildirler, İnsanlar bugün kendi hislerini, kendi duygu ve var- lıklarını daha geniş hudutlar içinde ifade etmek istiyorlar, Bundan sonra hiç şüphe yokki edebiyatta nesir hakim olacak. Hemde sadece üslup zarafeti şiriyet ifade eden nesir değil Milletler yükseliyor. Kültür ve tahsil her yerde her vatan çocuğunun kafasında git gide yer oluyor. İşte bunları göz önünde tutarak ve ona tefevvuk edecek bir neşir, — Harp ve seyahat edebiyalı, bizdeki nümüneleri? — Harp ve seyahat edebiyatı, modasının hük- münü geçiren bir sistem oldu. Bizde bunun çok az nümunesi var. Zaten edebiyat ve sanatı muayyen kalıplar içine almak ve isimlendirmek bence dogru degildir, Mesela harp ve seyahat edebiyatı 1920 — 1928 arasında Amerikan, Franz İngiliz ve Alman romancıları arasında bilhassa galğın halini aldı. Hemen hemen bu salğın bütün memleketlere &ira- yetini yaptı. Şimdi biz buna harp ve seyahat edebi- yatı ekolü yahut nesli veya nev'i diye bir isim mi vereceğiz? Ve bunun için bir istikbal mi düşüneceğiz? Dünyanın her zamanında devir devir harp ve seyahat edebiyatı yapılmıştır. Tarihten intikal etti- gimiz şehmameler, seyahatnameler zamanına göre birer edebiyat ve sanat eşeri idiler. Genede bunlar. dan bir çoğunu bugün edebi hizmet ve zarsfetlerile muhafaza ediyoruz, okuyor ve zevk alıyoruz. Bizde son yazılar içinde Halaş, Aşk güneşi, Mehmetcik Avrupada, Harp dönüşü, Zeytin dağı, Acılar akla gelen harp edebiyatı nümuneleridir. Seyahat edebiyatı için en güzel nümüne veren Falih Rıfkı oldu. Fakat dediğim gibi bütün bu eser- leri umumi çerçevenin içersinden ayırmamalıyız. Edebiyat ve sanat; her yerde, her şekilde edebi- yat ve sanattır. Bugünkü san” Lisan bugünkü şeklini kimlerin elinde almıştır. Türkçenin en iyi nümunelerini kim verdi?. — Bugünkü lisan Türk milletinin öz. mütekâmil ve hatta yarın için klasik diyebileceğim.z isanı olu- yor. 5.000 sene sonra okuyacak Türk çocuğu bugünün türkçesini okuyacak, hissedecek ve o dille konuşup yazacaktır. Ve bu lisan hiçbir zaman, daha onbeş sene evvel göya Türkçe diye Türk muharrirlerinin Osmanlıca yazdıkları yazıların âkibetine uğramaya- caktır, Ne yazık ki Osmanlıca, yarınki Türk çocuğunun gözünde ve dilinde bir çok Türk san'at ve kabiliyet SERVETİFÜNUN gi. lerinin birer mezar olmasından başka birşey ifade etmiyor. Divan edebiyatı şöyle dursun hatta Hâmit'i Fıkret'i, Cenab'ı Halit Ziya'yı, hatta birazda Ahmet Haşim,i yarın, öbürgün Fransızca gibi Almanca gibi tercüme etmeden okuyup anlayabilecek Türk çocuğu bulunmayacaktır, En iyi türkçe yazan ve yeni türkçenin san'at ve edebiyat üslubunu işlemeğe çalışan hepimiz varız. Bütün gençler ve yetişenler. — Edebiyatımız ne gibi esaslar üzerinde inkişaf ettirilmeli? — Buna bir kelime ile ifade edeyim; ilmi —HEdebiyatımızın bugünkü sekli ve bugünkü şah- siyetleri? — Edebiyatımızın büğünkü şekli bence ne tevak- kuf ne de inhitat değil bilâkis kemal arzediyor. Memlekette dünün kofluğuna ve boşluğuna nazaran hiç olmazsa ele alınacak ve okunacak bir iki eser var. ortada görülen buhran edebiyatın zevalinden değil, edebiyat heveskârlarının çokluğundandır. Bu çokluk içinde hakiki san'atkârların verdiği eserler seçilip alınmalıdır ki edebiyatımızın bugünkü merte- besi hakkında bir fikir edinilebilsin. Fakat ortada bunu yapacak ne bitaraf bir münekkit, ne de mü- nekkit var. Yalnız edebiyat piyasasında değil bütün dünya borsalarında her nevi arzın bu bolluğu var. Bugünün en feyizli ve mütekâmil eserleri muhakkak ki ro- mandadır. — En genç nesil hakkındaki fikriniz? Harp sonundan beri yazanlar içinde ekol itibarile mütebariz değişiklikler arzeden kalemler var de- nemez. Fakat yaş itibarile hiç şüphe yok ki yetişen çok henç ve yeni kalemler var. Fakat asıl nesil bir mek- tep ifade ediyorsa bu hükmü biz değil zaman ve istikbal verecektir. İstedim ki Etem İzzet Beyin münekkitlerimiz hakkındaki fikirlerini de öğreneyim. Bu hususta Gözyaşları müellifi şunları söyledi: — Çok nazik ve hassas bir mevzua temas ettiniz. Evvelâ bu sualinize cevap verebilmek için ortada bir müuekkidin mevcut olması lâzım gelir. Ben bazıları gibi kari ile muharrir arasında münekkit adını taşıyan birisine ihtiyaç yoktur fikrinde değilim. Münekkide ihtiyaç var, münekkit lâzım. Fakat maat- teessüf bizde münekkit yok. Bilfarz son neşriyattan misaller alarak bir münek- kidin vaziyetini tetkik edelim: Bir muharrir yazdığı makalede diyor ki : «Siz filân adamı yazdığınız eserlerde methediyorsunuz, hususi meclislerde zemmediyorsunuz,» Ve diğer mu- harrirler de bu makaleyi teyit ediyorlar. Şu halde bu zafa nesil münekkit diyebiliriz! Eğer bu neşriyatı üzerine aldisa ve cevap vermedise münekkit değil daha başka vasıfları taşıması lâzım, Sonra gene birisi çıkıyor, ben münekkidim diyor, yazılar yazıyor, konferanslar veriyor. Nihayet bütün bu münekkidin yalnız dört beş arkadaşını methet- — Devamı BO inci sayfada —