18 Nisan 1932 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 14

18 Nisan 1932 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

190 SERVETİFÜNUN No. 1863 —168 EZ la te ia ik bei > Zaterden zafere koşarak az zamanda etrafa bü- yük bir ön salan «teknik» liler, son maçlarda rakıp denemiyecek kadar zaif Envvetler Karşısında bile vaziyetlerini zorla hurtarır bir hale girmişlerdi. Bu ahi sukutta bazı ufak tefek sebepler mevcut bulun- makla beraber, en büyük âmilin kaptan hayatı ol- duğu umumi bir kanasttı. Böyle bir cemiyete ait mes'uliyeti musirren, yal- niz ve yalnız bir şahsa natfeden kaneat sahipleri, bu İikirlerinde hiç te yanılınıyorlardı. Çünki memleket sahasının birkaç değerli oyuncusuna verilmiş atlar arasında Regülstör namile meşhur olan hayatı beş, on bebeği iki elile idare eden üstat bir kuklacı gibi, arkadaşlarını fevkalbeşer bir zekâ, bir et kuvvetile zafer yollarında koşturtan harikulâde bir gportmendi. Fakat, bu ehil futbolcu son zamanlarda manası müphem çok garip bir vaziyete düşmüş bulunuyof- du. Tıpkı idrak bisi muhtel olmuş betbaht bir san” atkâr gibi, takımına o her zamanki muzaffer hen- deseyi, o nefis biryiir olan ahengi temin edemiyordu. Artik kurtamcı, ve yaratıcı zekâsını kullanan mahir ayaklarına bir aciz kelepçelenmişti. İşte, onun bu halidir ki yetiştirdiği ve yürüttüğü takımı zafer yollarında, pek tabü olarak, tevakkufa sebep ol muştu. Meclisler derhal bir sürü dedikodiyle çalkan- dı, Birisi hakiki bir yeisle:; — Öyle zannediyorum ki meş'um bir kadın onu bizden ayıracak dedi: — Hayır, hayır Hayati için fotboldan başka bir aşık tasavvur olunamaz, Ü bilhassa kadından nefret eder, ben başka, bir teşekkülün başına geçeceğini..... Arkadaşının sözlerini ikmale meydan bırakmadan bir üçüncü atıldı. — Azizim, dedi, ne o, ne de bu Hayati sadece hastalanıyor. Bu, &on ihtimal kuvvetli kahkahalarla karşılandı. Bir diğeri arkadaşının bu derece safiye- tine hayretle : — Heangimizde, o asrın Hergülüne, benzer renk, sıhbat, demiriyet var, diye, söylendi. Zaman geçti. Bir cuma mağlubiyet sayılacak bir beraberlikle biten maçtan sonra, giyinme odasında toplanan ts- raftar bir kalabalık oyun hakkında ayrı ayrı müta- lea ve noktai nazarlar yürüterek münakaşa ediyor- lardı. Münakaşa oyunculardan ziyade giviller arasın- da hararetli oluyordu. Bunlardan bir iki ameli ve müfrit fikirlerile tanınmıştı, bir tarafta mahzun bir dalgınlıkla giyinen kaptanın karşısına dikildi, Elle- rini ceplerinde asabi hareketlerle bir müddet karış- tardıktan &onTa: ii ER sağ KE Me o VR A a — Azizim, dedi, artık bu takımla hedefe varı- lamıyacağı bu günkü oyun netiçesile bir daha ta- hakkuk etmiş bulunuyor. Hatta o kadar ki bu v&- ziyette liki kazanmak şöyle dursun kümede tutuma» bilmemize bile imkân ve ihtimal kalmamıştır, Tek- nik kulübün bugün ziyan olan yüksek şeref ve mev- kini ölümden olsun kurtarmak için yapılacak ye- gâne çare bence, bu bozgun ve insicamsız kadroyu enerjileştirmekten, ehilleğtirmekteri, ve nihayet tam manasile islâh etmekten beşka hiç bir şey değildir. Bu meyanda sen de yerini bir ehle devretsen bu t€- beddülle hiçte isabetsizlir etmiş olmayız. Ne dersin muvafık değil mi? Herkesi hayret, ve hiddet içinde titreten bu cür- etkâr teklif Hayatiyi hiç asabileştirmedi. O muhatabını tasdik eder âciz bir tavurla sadece başını salladı ve: — Niçin olmasın, bu lüzumu ben de anladım fg kat çok geç dedi. Haitalar, aylar, sonra bir yıl geç- ti. Hayatinin bütün septlerini kulübe harcıyan Ha- yati, o tekliften sonra ortadan birdenbile kaybol- muştu, Fakat bu öyle bir kayboluş ki, onu dediko- ducuların rivayetleri gibi ne meş'nm kadın kolların- da barlarda, ne de başka bir kulüp formasile saha- larda gören oldu. Esrarı anlaşılmaz cidden garip bir kayboluştu bu! Bütün şuurunu, kudretini, her şeylerini kaybeden kulüpgüler, başı kopmuş bir gövde gibi kıvrandılar, debelendiler. Onu bütün gaybubeti müddetince aradılar, ve mâruf olan ikametgâbını hemen her gün siyaret etmek suretile pek haklı olarak evdekilerini hiddetlerini icap ettirmekten başka nagipleri olmadı. Her şeye rağmen yılmadılar, bıkmadılar, uşanmadı- lar. Fakat, bu çalışkan taherriyatla gene ona ait ne bir kelimecik habere varabildiler, ne de yolunda koşacak bir ize... Daima lânetle, kinle yadedilen o küstah teklif gahibi çok vardı ki mukaddes bir gayz, ve isyanla, ve ebedi bir kararla kulüp binasına oğramaktan men edilmişti. Her zaman çılgın neş'eler kahkahalar içinde inim, inim inleyen kulup sslonları, şimdi ge- ne ayni kalabalığı muhafaza etmesine rağmen 8eY- gilisini ölüm kapamış bir ev halinde matemle bom- boş gibi idi. Gün geçmiyordu ki bahsı mevzu olme sın. Nereye baksalar, neyi tahattur etâeler, neyi konuşsalar, ne ile ögünseler hep bunlar manevi a&bideler yapıcısı, o yüce Hayatiyi yadettiriyordu. Kalpler her zaman hep onun ağır elemi altında mtırap çekiyordu. Müteessirlerden biri bir dostuna anlatıyordu:

Bu sayıdan diğer sayfalar: