14 Nisan 1932 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 7

14 Nisan 1932 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

No. 1861—176 SERVETİFÜNUN 311 Kalemin Ucundan Güzel Büyük harpten sonra dünyanın nizam değişti. Siyasi, iktisadi, içtimai bir çok ilim şubelerinde pren- sipler iflâs etti. Öyle kaideler var ki bugün kabiliyeti tatbikiyesi görülemüyor. Her ilim sahasında da yeni yeni nazariyeler bulmak zarureti hasıl oldu. Muhakkak ki yirminci asrın başlangıcı, yeni bir devrin başlangıcı olacaktır. Bugünkü hayat ve telâk- kiler ne ilk zamana, ne de son zamana benzemiyor. Umumi değişiklik şüphesiz bediiyatta da kendini gösterdi. Klâsik ilme göre mutlak “güzel, yoktur. Telâkki meselesidir. Güzel; sanatın annesidir. Fakat bugünkü güzel mefhumu, her zamankinden başka bir telâkkiye yol açıyor. Binaenaleyh sanat ta, her şube- sinde, müthiş bir inkılâp geçirecektir. Henüz acip bulduğumuz bir çok yeni sanat mektepleri ibtimal pek yakında muvaffak olacaktır. Ferdi telâkki ve iti- yatların cemiyetler içinde kökleşmesinde kuvvetli tel- kin, propaganda ve reklâmın çok büyük tesiri var- dır. Bizce güzel olmıyan bir şiiri, bir tabloyu bir ka- dını, “güzeldir, telkini altında, bir gün biz de güzel bulacağız. - Daha şimdiden, mimarideki yeni tarza pek âlâ “güzel, diyoruz. Sanatta ve güzel telâkkisinde son inkişaflar Darwin'in güzel sanatların menşei hakkın- daki nazariyesini ispat eder mahiyettedir. Eğer bu âlimin dediği bir gün çıkacaksa hislerimiz gittikçe hayvanlaşıyor, demektir. Bugün güzel çiçek gül ve lâle değildir. Venüs en güzel kadındı. Bugünkü telâkkiye göre, o, bir aptal bir hantaldır. Yirminci asrın insanları babalarınızın ko- cakarı dedikleri Greta Garboya, Marlöân Dietrich'e güzel kadın, diyorlar. Dün en küçük ağız, en güzeldi Bugün, bütün kadınlar ağızlarını büyük göstermeğe çalışıyorlar. Büyük ağız, güzel oldu. Hiç şüphesiz yeni güzel telâkkisi, çok yakında güzel sanatlara ta- mamen hâkim olacaktır. Edebiyatta, musıkide, resimde, hülâsa bütün güzel sanatlarda büyük bir revolüsyonun arifesindeyiz. Bu inkilâp şimdiye kadar kaydedilmemiş bir yenilik olacaktır. Bu doğacak bir Renaissance değil, Naissance tır, Hokka gibi ağız yerine, yalak gibi ağızın kaim olacağı günü, ben görmek istemiyorum. Kim bilir kaç sene, yahut da kaç asır sonra insan- lar bütün bütün değişeceklerdir. Güzel telâkkisi de or- tadan kalkacak, gelecek insanların kitapları “Güzel sanatlar,, yerine “Çirkin sanatlar, dan bahsedecek! R.F. San'atkârlar Nahit Sırı beyin hikâyeleri Nahit Sırrı B., evvelce Muhit mecmuasında neşret- tiği üç hikâyesini kitap halinde toplamıştır. Sanatkârlar ismi altında toplanan bu üç hikâye 55 sahifelik küçük bir kitap teşkil etmiştir. Hikâyeler “Şair Necmi efendinin Bahar Kasidesi, “Bir Heykeltraş,,, “En güzel eseri,, isimlerini taşımak- tadırlar. i Bu üç hikâyeden ben en çok “Bir Heykeltraş, isimlisini beğendim. Bütün kitapta lirik bir şiiriyet var. Tasvirler çok kuvvetlidir. “Bir Heykeltraş,, ta anlalılan Ankara kalesi, ihtiyar sanatkâr ve onun sanat telak- kileri emsalsiz bir şekilde tasvir edilmektedir. Her üç parçanın da mevzuları iyidir. Anlatılmak istenen şey muvaffakıyetle hikâye edilmiştir. Meselâ şair Necmi ef.nin ve karısının karakterleri ne kadar tebarüz ediyor.. Kaside yazarak geçinen şairler devri, bülün hususi çizgilerile gözümüzün önüne getiriliyor. Nahit Sırrı B. bu hikâyelerinde bize nefis küçük hikâye nümuneleri vermiş oluyor. Aynı zamanda münekkit olan Nahit B., kendisinin de tenkit edileceğini bildiği için küçük hikâyedeki bütün usul ve kaidelere riayet etmiştir. akat, ne olurdu Nahit Sırrı B. iyi hikâye yazmağı bildiği kadar, türkçeyi de, nahvi de, temiz lisanı da bilseydi. Müellifin kullandığı kötü malzeme, hikâyelerin kuv- vetini yarıya indirmiştir. Hele birinci hikâyeyi insan, sonuna kadar, güçlükle okuyabiliyor. Nahit Sırı B. kitabında, artık bugün kulağa hoş gelmiyen bir çok kelimeler kullanmıştır. Cümlelerin terkibi bozuk, fail, fül, mef'ullerin yerleri yanlıştır. Şive hatalarına bile rasgelinmektedir. Hele öyle cümleler varki insana ace- mi bir tercüme hissi veriyor. Bu lisan meselesi, bilhassa birinci hikâyede nazarı dikkati celbediyor. Bir çok cümlelerde fiillerin zamanları ifade ve manaya uymuyor. Bütün bu lisan aksaklıklarının sebeplerinden biri de hiç şüphesiz cümlelerin çok uzun olmasındandır. Nahit Sımi beyin başka bir lisanı var. Bu lisana, ne romanda, ne hikâyede, bugün artık tesadüf edilmiyor. Bu üç hikâye, güzel mevzuları, kuvvetli tasvir ve tahki- yeleri ile temiz, yeni bir lisana bürünmüş olsalardı ne kadar muvaffak bir eser olurdu. Lisan meselesi ihmal edilmez bir meseledir. En güzel Türk eseri en temiz ve en güzel türkçe ile vücut bulacaktır. Güzel lisan edebi muvaffakıyetin yarısıdır. Karilerime Nahit Sırrı Beyin hikâyelerini tavsiye ederken Nahit Sırrı beye de, bugünün güzel tütkçesini görmesi için, Reşat Enisin romanını okumasını tavsiye ederim. Reşat Feyzi

Bu sayıdan diğer sayfalar: