No. 1861—176 yazı lişanını konuşulan lisana uydurmak olduğu için pek tabii olarak muvaffakiyetle neticelenmiştir. Fakat konuşulan lisanı değiştirmeğe kalkarsak bü- tün emeklerimizin boşa gittiğini görürüz, çünkü l- san ancak halk tarafından ve kendiliğinden tekâ- müle uğrayabilir. Yoksa lisan âlimlerinin tavassut ve yardımile değil. Esasen lisanımız kâfi derecede zaiftır, onu büsbütün zayıflatacak cereyanlardan çekinmeliyiz. Bizde mukabili olmıyan ecnebi keli- melerin lisana girmesi tabii bir zarurettir. Beypel- milel ıstılahat yerine eski türkçe cezirlerinden yeni kelimeler yapmağa kalkışmak füzuli bir harekettir, Çünkü lisanda milliyetçilik prensipleri gütmek bana lüzümsuz görünüyor. Garp lisanlarına bakalım, eski ve yeni başka lisanların tesirinden kurtulmuş bir tek lisan bulabilir misiniz? — Edebiyatımız ne gibi esaslar üzerinden inki- şaf ettirilmelidir! — Edebiyatımızın inkişafı için hedef halkın se- viyesine inmek değil halkı sanatkârın geviyesine çr- karmak olmalıdır. Bittabi bu ikinci şikta maddi menfaat daha az olacaktır. Fakat eszsen feragat sanatkârın işidir. Bizde henüz kuvvetli fikir ve tah- lil romanları yazılmadı. Ve yazılmadığı için bu tarz- da tecrübeler halk tarafından rağbetle karşılanıyor. Fakat bu rağbetsizlikten korkmamak, girilen müca- delede sebat etmek ve bilhassa bizde olduğu gibi her yeni eserde bir parça daha düşmek değil, bir parça daha yüselmeğe çalışmak lâzımdır. Edebiyatı- mızın bilhassa romana, kuvvetli romanlara ihtiyacı vardır, — Dünkü ve bugünkü nesilde okumak? — Okumakta eski nesil, yeni nesil yoktur. Her sanatkâr okumak ihtiyacını ayni derecede duymuş- tur. Yalnız bugünün sanatkârları hayatlarını ke zanmak için sanat harici işlerde çok fazla çalışmak ve yıpranmak mecburiyetinde kalmaktadırlar, Bu itibarla belki eskilerden daha az okuyorlar, Fakat kabahat onlarda mı? Kendi hesabıma boş saatlerim- de okumadığım zaman maddi bir eza hissederim, Okumak benim için bir zevktir. Fakat yalnız zevk olduğu için değil ayni zamanda istifade içinde oku- yorum. Bu itibarla da ekseriya istifadeli olduğuna kani olduğum fakat canımı sikan bazı eserleri acı bir ilâç alır gibi okumakta çekinmiyorum. Kahramanlar şairi dokuz ve onuncu susllerim olan «bu günkü nesil ile en genç nesil arasından kimleri beğeniyorsunuz» guallerime — Müsaadenizle bu suallerinize cevap veremiye- ceğim diyor. Hem dedikodulara mevzu vermek ve hem de bazı sevdiğim meşlektaşları gücendirmek is- temediğim gibi bu günkü kanaatlerimin yarın değiş- miyeceğinden de emin değilim.» Onar mısra şairi bir sualimizi mevzu bahsetme- den geçmiş oluyor. Oda «şiir mi neşir mif» suali- mizdir. Fakat zaten Yaşar Nabi bey birinci suale verdiği «sanat çerçevesi dahilinde her nevi her tarz- da eserler vücuda getirmeğe çalışmak benim için bir zevktir, ve her edebi tarzı severim. Yalnız bun- SERVETİFUNÜN Minyatür: Kıştan Ayrılırken Ruhumda daima kışt olmayan ılık memleketlerin daussılasını duyarım. Ve hayalimde okyanoşlar ortasında küçük bir ads belirir. Limon ve portakal kokularının birbirine ka- rışatak adeta koyu bir mayi haline geldiği ilik hararetli bir ada. Ve rüzgâr orda daima bir şehriyar medimesinin yelpazesidir. LL Her nekadar sevmemiş, hazetmemiş olsak bile kıştan ayrılırken yine gönlümüzün delicesine sevdi: ğimiz bir kadından ayrılır gibi derin, pek derinden sızladığını duyarız. Bilmem neden; bu yalnız kıştan bahara, bahardan yaza geçerken değil her zaman böyle olur. Bu sızlayışta, belki, belki değil muhakkak elemden ziyade neşenin de rolü vardır, Ve ben daima mev- sim değiştirirken ruhumda kışı olmayan ılık memle- ketlerin daussılasını duyarım, | Sıcak yaz günlerli bitap bir hale geldiğimizzaman ekseriya bir ağaç gölgesinde dinlenirken bir müddet evvel arkada bıraktığımız bahar açmış ağaçlar ve açık pancorlarımızdan içeriye dalan bir bahar havas sı hatırlarız. Daha sonra gözümüzün önüne beyaz karlı ufuklar gelir. Karanlık kış geceleri yazın bir Çin porselenini andıran yıldızlı semalarını hatırlarız. İlk bahar — etrafımızda pek çok çiçek olmasına rağmen — bize sonbaharın bahçelerimizin dört bir köşesini kaplayan krizantemleri hatırlatır. Ve sonbaharda adeta bahar sabahlarının isimlerini bilmediğimiz envai çiçek tarhları arasından geçerek te bize kadar gelen serin rüzgârının yüzümüzü okşa- dığını hissederiz. Her mevsim değiştirişte içimde sızı ve yazı ol- mayan, daha ziyade mevsimi olmayan ilik memle- ketlerin daussılasını duyarım. a © Şimdi kışı arkada bırakırken düşünüyorum: Ne iyi olacak., — Devamı 324 inci sayfada — ların arasında tercih ettiğim birini ararsanız o da romandır.» Bu cevapla o süalimizin de cevabını ver- miş oluyor. Sehap Nafiz