No. 175— 1860 SERVETİFÜNUN 303 Dik kiminiz Gi ,. Einstein Nazariyesi Yazan : Bülent Nuri Geçen nüshadan devam S. ziya sürati olmak üzere, M — # t# 11 —5” Formülü ile tashih edilmis bulunuyor, Newton'un atâleti ölçen bir mefhum olarâk kabul “ettiği kitle, cisimlerin hareket süratlerinde çok mühim bir rolu havidir. Şöyle ki bu kitle sürate göre deği- sir, İşte bir kaç adet: Bin gramlik bir masse saniyede 1000 kilometre süratle hareket ettiğı zaman iki santigram ağırlaşmış bulunacaktır. Aynı masse yüz bin kilometre sürate malik oluuca ağirlığı 100 değil 1060 gram gösterecek, ve nihayet bu şürat iki misli olunca cismin ağırlığı 1341 gram olacaktır, Ziya süratinde hareket edecek olursa sıkleti dört misli artmış bulunacaktır. Einstein mekaniğinin esasını teşkil eden, bu kit- lenin süratle tagayyürü keyfiyetieir. Şimdi, nasıl ©- Tapta «Lavoisier» kanununun yanlış olduğu kolayca anlaşılıyor. Newton mekaniğini âdeta hâdiseleri izah- tan âciz bir hale sokan bu yeni telâkkiyi daha ya- kından tetkik edebilmek için madde ve atom teşek- külerinden bahsederek gravitasyonu geçelim, Maddenin teşekkülinü bir menşe kuvvete istinat etmeksizin izah etmek bize gayri mümkün görünüyor, şte bu menşe kuvvet tesirile ilk atâlet danelerinden mahdut bir mıktar manzumei şemsiye halinde teegüs ederek ilk zerratı vücuda getirmiştir. Speciroscopie tecrübelerinde huüzmeler arasında çok dar arlıklar müşahede edildikten sonra bazı yeni hadiseler keşfedildi. Evvelâ mühtelif renkteki ziya huzmelerinin atomların merkezi etrufında elekt- ronların dönmesi ile intişar ettiği kabul edildi. Mev- celer kanunu hakkında ise malüm olduğu üzere Danımarkalı hikmetşinas «Nils Rohr» un tetkikat ve tecrübelere bugünkü atomistiğe esas teşkil etmiştir. Bohr'dan sonra Sommerfeld yeni tetkiklere girişti. Ona göre atom merkezine yakın olan elektronlar uzak olanlardan daha hızlı dönüyordu, — Devami gelecek nüshamızda — EŞ ve Kalemin Ucundan Roman Edebiyatı Cedide romanları, rk er rat hayallan alırlardı. ei bir zümre insanlara hi- tap eden bir salon edebiya K iğamle gelirmişlerdi. Bir zamanlar da çe eserler a, getireceğiz diye Ana- doluya ait mevzular üzerinde eserler yazıldı. Fakat muhayyel ve başka bir Anadolu.. Çünkü, zavalı mu- harrir tasvir eliiği ne o köyü, ne de Ayseyi yakından tanıyıp tetkik etmedi. Şimdi de başımıza bir suvare, balo, dans, şampan- ya ve vtomobil edebiyatı çıktı, Son senelerin roman otlarına dikkat ediyorum. Hayret.. Meğer biz Türkler, smokini, baloyu, şamponyayı sanki codadımızdan te- varüs etmişiz... Türk romanlarını bir ecnebi okuyacak olsa, zannedecek ki, Türklerin bütün hayat » boloda, çayda, otomobilde geçiyor. Zavallı Türk karii!, Sana, senden olmayan neler okutuyorlar,. Bu şampanya edebiyatının ebesi Burhan Cahit bey- dir. Yazdığı romanlarında hepimizi otomobile ——. şampanya içirili. Ark moda oldu. Her yamlan romana bakınız. 60 sahifelik bir passage balo gecesi.. 25 sahife olomo- bille tur. Bilmem kaç sahife poker geceleri ve bir fiyaka ile gelin — Resi Bir dal Türkiyede ne vakti tahriri nufus yapıla- caksa şu sualler üzerine de fişler doldurmalı: kaç kişi senede kaç defa baloya gidiyor. Kaç kişi, kaç çaya, suvareye gidiyor Kaç kişinin otomobili var? Kaş kişi gecede bir iki bin lira poker masasında btrakıyorf.. Böyle bir istatistik çıkarılırsa bu romancılar da kakikatı anlamış olurlar. Türkiye İstanbulun üç dört semti değildir. Türkiye halkı bu romanlardaki gibi yaşamaz. Bu yazılanların manası: kibarlık taslamak, bilgibi görün mek, züppeliktir. Romanlara böyle şeyleri doldurmak genç ke ve erkekleri wii yaşamak yoluna teşvik et- mektir. Bu ise memleket gençliği için, şimdilik, tehlikeli bir şeydir. Böyle Gelini ise, o romanetlâr emin olsunlar ki, roman okumazlar. Türkiyede kari, mutavazı gençlik zümresidir. Bu işin gülünç tarafı da şu ki göslerilen bar, balo, kibar âlemleri, ekseriya olduklarından uzak ve hayali sahnelerdir. Romanowın kendisinin bile içinde yaşama- dığı, tanımadığı hayatı, bütün bir cemiyele atfetmes, hepimizi öyle yaşayormuş gibi göstermeğe kalkışması ne kadar acı ve komik bir şıydir, RE