ea şa, ş— yn m e « Ta — 26 SERVETİFÜNUN No.1843 —158 Bir KAHRAMAN İstiklâl harbinde- ihtiyat zabiti olan bir arkadaşım anlattı — Bir gece taarruyunda sağ kolumdan yaralan» miştım. Biray, cephe gerisinde kolordakarırgilında tedavi edildim. Fakat hastahaneden iyi olup çıktığım vakit, kolum sakat kalmıştı. Müsellâk olarak ig güre- miyeceğim anlaşıldı. Bir. sabah, cepheye gitmek işin hazırlanırken gayrimüsellâl. hizmet emrini aldım. Hann bn eyri tebliğ eden kaymakam; — Oğlum, dedi, kolordu hastulınnesinde hir yaz diya ihtiyacımız var. Sen burada kalırsın.» Ertesi günden itibaren ben: kolordu hastahüne- sinde işe başlainıştım. Hasislinne bir köyde, eşrab tan birinin iki katlı, geniş bir evi idi. Üst katta bir odam vardı. Pir köşede portatif bir karyola, bir köşede bir küçük musu.. Alt katta; üç geniş odu hasin koğuşu İdi. Her gün yeni hastalar geliyor, hergün iyi olan efrat sür'- atle öepheye sevkediliyordu. Soğuk, karlı bir şubat günü idi, Hastahaneye dört gün evvel bucaklarından yaralı, Halıkesirli bir nefer gelmişti, İsmi Hasandı. Hasan 25 yaşlarında, uzun boyin, geviş omuzlu, genç irisi bir Türk deli- kanlı idi, Bacağından aldığı yaradan o kudur mütecssirdi ki geldiğinin ikinci günü onu sordum: — Hasan, dedim, niçin çok düşüncelisin 1.. Utanır gibi önüne bukarsk büna şa cevabı verdi: — Beyin .. Yaralandığıma çok hayıflarmışyorum. Çünkü çepbeden uzak. kaldım., Ölsem bu kadar gam yemem — Üzülme Hüsün, dedim. Yakında iyi olur gene gidersin, .. O, başını hafifçe kaldırdı, gözlerime dikti, yalvarır gibi söyledi ; — Büna kurban olayım beyim. Beni bugün gön- der.. Yaram ağır değilki, Onun hastahaneye göldiğinden bir hafta kadar sonra İdi. Bir gece, gene soğuk, karlı bir e odamda uyuyordum. Sait gecenin yarısını geç — 'Tak.. Tdk.. diye kapımın idi a varul- duğunu duydum. Uyandım. bu sastle bu kapı varuluşümun manasını anlaya» Mİ yola fırladım, Üstüme kaputümu aldım, kapıyı aştım. Üç gün sonra bastahaneden ın hikâyesi Yazan: Reşat Feyzi çikücak, yaraları iyi olmuş iki nefer karşimda dikil- mişti. Biri Mehmet onbaşı idi. İkisinde de heyecanlı ve biraz kızın bir hal vardı, Süördum; — Ne var Mehmet owbüşı 1. Melhmer onbaşı, cevap verdis Efendim, bu Hasanlu biz aynı koğuşta yala MUEYİZ. . — Neden?, — Bizi İEP : — Ne yapıyor? Mehmet izahı elti : — Bendim şimdiye kadar size gsöylememiştik. Bu Hasnu her pece büyük bir saldırnm ile yatağa yatıyor. DB... soura?, Saldırmayı yastığını altını koyuyor. Gece bir Üs uyanıyor, saldırmasını çekiyor, yataktan fırlıyor. Hay, hüy . : gâvur .. diye. bağınyor; çırp: niyor. Tabii bu sese biz de uyanıyoruz. Onu zorla tektar yatırıyoruz .. Biraz dalıyor sonra elinde palas pene kalkip, haykıriyor... Onbaşının izahatım dikkatle dinledim. Hasan ne yapyonlu. Önü <ne olmuşin. Aklına bir şey mi gelmişti T.. Bir mann veremiyordum. Kapımdaki nelerlere şu emri verdim: — Hasanı alın, şimdi getirin burayn .. Koşu koşu agiğı ivdiler, bir iki dakika sonra Hasanı getirdiler. Ötekilere: — Siz gidin, yatın, dedim; Hüsanı odama aldım. Kapıyı İzapadım. Balıkesirli nelerin yüzü İyikırmizı, gözleri büyümüş, dudakları heyecündün titiriyordu. Elimi omzuna koydum, — Ne var Hasan, ne oldu. oğlum, dedim. O öevap vermiyordu. Bir müddet yüzüme öylece balı. Sonra yüzünün kırmızılığı kaybolmağı başladı. tengi soldu, Gözleri küçüldü. Boynu büküldü. Bir abdda, bu mert erkek sağ kolunu gözlerine kapayarak hüngür hüngür ağlamağa başladı: Bu sahne kaşısında şaşırmıştım. Bir İahramanın ağlayışım «seyrelme! bana çok ci ve tüyler ürpertici geldi, Bir erkek, mert bir kaliraman, bir “Türk neferi” ağlıyordu. Bu ağlayış hir kadii, bir çocuk ağlayışı değildi. Bu iri yarı asker, geniş omuzlu yağız yüzlü Hasan, hıçlara Miçkira, olüzları sarsıla sarsıla ağlıyordu. Hayatımda ilk defa böyle azametli bir erkeğin ağlayışımı s#eyre-