' | ; | “Bonru hafizala kalan iz üzerinden Lmüniyi 16 SERVETİFÜNUN duğunu iyice dinlememiş ve bir iki misrtin sm da o okuduğu sırada düşüümemişken, müni şairin ökundüktan Aramış bülünan genç kızla benim nazarlarımız. gayriihtiyari ölarik hiribirile asit ve evveli mağlüp olup gö- günü çeken 6 0 Çekti ve kızardı, Ne oluyordu, yarabbi! Ne vardı? Bir korku düy- düm ve dondüm. Okuyuş, belki şiirii kendinden fazla söylemişti. Halbuki, benim içimi zaten kıskançlık o kemirmiyor muydu? Şair de neler anlatmak İstemişli * Kızın o dükikadeki bali, baba sekme #üretile, birini sevmeğe m anlattı, — Seviyor, seviyorl., oökuyuşundüki derin fecaatin tesirile, Xx Dedim. Benim için artık hakiki işkenceler başlamıştı, Zih- nimi yoruyor, kafamı patintayordum; gizliden gizliye, imkânin her müsündesinden istifade etmek suretile Kiğı fasılasız bir nezaret altında tutmakla idim. Ken- disinde büyük bir talavvül vardı ve bu aşikârdı, Yalnız başına uzun uzun geziniyordu, büzan ziyaret gilerini kabul etmiyordu; bazan da, evveles hiç mes buk olmadığı halde, saatlerce odasından çıkmıyordu. Birden intikal ve istiknah kuvvetim artmış gibi idi, yahut a öyle geliyordu. Aklımdan perestişkârlarım hummalı bir surette birer birer geçirerek “Acaba şumüu, yoksa bn mu Tw diyordum. Bu tahminim, kızın hatirasını tezlil olsa da, büna Kont Malevaki herkesten dalın tehlikeli görünüyordu. Artlığına kanaat ettiğim tefahhus kuvvetim, bana hakikatle burnumdan ötesini keşfettiremiyor, gizliden gizliye icra ettiğim nezaretten hiç bir netice alamı yordum. Dr. Luşin, benim vaziyetimi anladı. Son zaman- larda uda değişmişti; zayıflamıştı; gene gülüyordu, fakat kısık, nefretle memzuç, boğuk bir gülüşle gü- lüyordu. Mutadı olan hafif istihzaya bedel gayri ira- di. asabi bir hiddet kaim olmuştu. Bir gün, Kanakiilerin salonunda bönimle başbaşa yalnız Kaldığı sırada — Delikanlı! Büknda hör gün ne arıyorsun | Demişti. Zinayda,. daha gezintişinden dönmemişti. İbtiyar Prenses, hizmetçisile çekişiyor. cırtlak sesi et- rafı tutuyordu. — Henüz yüşımız müsaitken, çalışsanız, okusamz, dühe hüyırli olurdu. Halbuki siz, ne yüpıyomunuz ? Az, çök gururla, faküt herhalde şaşalıyarak, öevap verdim : © — Evde çabşıp şalışmadığımı bilemezsiniz. — Ne âlâ çülışış! Kufamz bambaşka bir yerde iken!... Her ne hül ise, münakaşa edecek değilini; bu yaşın, tabii hükmü budur! Yalnız, intihapta isü- bet edemediniz. Nasıl bir evde olduğunuzu anlıya- miyor musunuz ? — Sizi anlıyanıyorm |! — Beni anlamak istemiyorsunuz, demektir, Key- finize nasıl giderse! Ben, sizin gözlerinizi açmağı vü- No.1849—157 zile addettim. Biz, ihtiyar bekirlar, böyle yerlerde macera arayabiliriz; bundan ne çıkabilir? Zaten ka- şarlanmış adeinlarız. Hiç bir şey! Bundan sonra bizi kimse avlüyamüz! Halbuki, sizin cildiniz henüz İnc dir, hassastır; buranın havası ımaddi!,... fikri slıhalinize dokünürt; lak maruz bulunur, hastalanan bilirsiniz. — Ne suretle — Çok basit, Kendinizi yoklayınız, bakiniz, şü dakika tamamen tabii halde misiniz ! Fikriniz, ru- hunuz shhalte midir? Duyduğunuz teessirler, size İizım ve iyi şeyler midir * — Efendim, bön ne düyuyorum ki” bunu dedim ve içinden kendime levm ettim; çin- kü, yalan söyliyordum. Doktorun hakkımdaki tahmini doğru idi. O, mukabele etti: — Delikanlı! Delikanlı! Siz, benim karşımda aşık atacak halde misiniz? Allâha hamdediniz, ki ri hunuzdna ne varsa, yüzünüze mün'akis olnyor. Fakat, hakikatte bukadar söze ye hncrt? Buarada dişlerini sıkarak, devam etti: — Zaten ben de az, çok ramlül olmasam, burada işim ne idit Yalmız, bir şeye hayretteyim; o da, ze- kâüizü rağmen, etrafımızda olup bitenlerden hiç bir gey farketmemenizdir. Doktorun « Delikanlı! bir tezyif şemmesi vardı. Büyük bir merakla kulaklarımı dikerek : — Neler olup bitiyor ki? Dedim. Doktor, beni müstehzi bir merhametle süzdü, Ve kendi kendine söyliyormus gibi: — Gel keyfim gel! Diyerek, devam etti: — Simdi her şey bitti de olan, bitenleri sana an- latmak kaldı! Ve kısa süren bir tevakkufinn #onra, omuzlarını kaldırarak ; — Delikanlı! Tekrar ediyorm, büranın havas size zarar verir. Bu eve gelmekte sizin için bir zevk vardır; fukat, zevkli şeyler, bir, iki değildir. Pek yok- tur. Bir limonluğa girmek tatlıdır, fakat orada yağa- namaz, Beni dinleyiniz, gene kendinizi derslerinize Delikanlıls hitaplarındı içeriye girdi vedoktora diş ağrı- Bu aralık ta, Ziniyda, «Arzı İhtiyar Prenses, larından şikâyet etti, ondan » ediyordu. nnesi : — Dektor, işte tam sirası, Şu kıza meram anlatı- mz, Bütün gün, buzlu su içer. göğsü zail iken, bu, kendisine muzır değil midir? Siz söyleyiniz! Doktor: — Neden yapıyorsunuz? — Xe olabilir? — Kendinizi üşütürsünüz,.. ölürsünüz | — Sahi mif Aman, ne iyi olurdu!.... — 'Tuhafi.... — Devami var — “AHMET İHSAN Matbaası Limited