No. 1831 — 146 SERVETİFÜNÜN 245 Dumlupınar'a doğru ESKİŞEHİR'DEN AFYON'A sekizini “den gelen heyvetlerle Bskigehir'e vardığınızda güat geçmişti. Ankara, Sivas, Kayseri birleştik. Onların üç hususi vüzonu da bizim vagofi- lara takıldı. Uzun süren münevralardan sonra Koyya treni nilnyet dokuz buçukta hareket düdükünü öttü rebildi, Bü tren bizim vağouları bü göce bırakarak yoluna devam edecek Afyon'da sabah olmasını bekliyeveğ akânmin Afçon'da ve biz vagonlarda yiğitlerimiz hiç olmazda YAZAN: Halit Fahri ne geni düşmuünlarIn uğraşmışlı, Vesile Hm.in oğlu Ahmet Sami, ve dübu İsimleri malüm ve meç ice Damlupınar'da şehit diyer ken vatanın korgulduğunu bilmek #madetiyle gözlerini ebediyet yutümuşlurdı. Diğerleri, daha evyel öleüler, Geyve boğazında püskürkttükleri İllület çetelerine göğüslerini deldirenler her halde dâba az mef'ut öl- mtişlerdir diye düşünüyorum ve kapalı gözlerim ürü sından Allahın bir milleti kurturan şimşeklerinden ışık lar dökülüyor sanıyorum. İçim hüzünlü bir istiğrak Dumlupınar'da Mehmetçik âbidesinde yapılan merasimden bir intiba Şimdi yavag yavaş konpartimanlarda sesler nzü- iyor. Arkadaşlar içinde pardesü veya battaniye ge tirmiş olan mahdut birkaç kişi hiç olmazan üşüme- den uyku ariyorlar. Bazıları uyudu bile... Bir kısmı- miz ise uyuyamıyoruz. İrtilan yükselmesi havâyi dehşetli soğultu. Ayazda uyüymuıyoruz. Başımın üs- tüne ceketimi cektim. Bu, biraz fide veriyor, Fakat uyku imkân mefkut! Esasen dimağını bep Vesile Hra. ın anlattığı şehit, hasta ve güip evlât sergüzejşile- riyle dolu, Gündüz tren Sapanca gölünün bir elsüne de- nizi gibi kahraman tayıfları bekliyen yeşil sahillerinden geçerken, pözlerim rikit sazlamı ve #uğn yıkanan ağır başlı mandalara dalğın, dinlediğim bu şahametl menkıbeleri beni el'an derin bir teessürle, sarsıyor. Geyve boğazında namuslu vatan çocuklariyle uamus- suz bilâlet uşaklarının boğazlaştıklarını görür gibi olüyorüm. O, eşkiya taarruzlarında, Çerköslerle uğraş ağımız © kara günlerde de nekadar yavrulanmizi karntopraklara gömmüştük. Bu millet istiklâlini ca- mi pahasına elde etmek içini dahilde ve hriçte ne hain, içinde bulanır gibi oluyor, sonra yarın göreceğimiz dağları, kurtuluş ufuklarını. aydınlatan güneşi, 40 Ağustogun büyük mânâsını düşünürken göğsüm ifti- harla kabarıyor. AFYON'DA Gece saat ikide Afyon'a vardık ve bizi getiren tren vagonlarımızı bırakarak gitti. Şimdi sabahı, büs- bütün şiddetlenen ayazda, sübirazlikin bekliyoruz. Yarım doğacak olan güneş hem ruhumuzu, hem vücu- dümüzü mtacak. Nihayet işte fecir... Gün yavaş yavaş ağardı. İstasyonda hareketler, sesler var. Afyon tepeleri, git tükçe, korkunç esatir devleri şekillerini değiştirdiler, Yükselen güneş altında şimdi me muniş gi yorlür ! — Devamı 250 ci sayfada —