194 SERVETİFÜNÜN No. 142$—147 DADA SAYFASI Münasebetile — HİKMET FERİDUN BEYE AÇIK MEKTUP — Aziz ve genç arkadaşım! Gazetenizde benim geçen hnftaki Dada saylam için yazdığınız fık- rayı zevkle okudum. Esasen «Tahtadan Apaşlar»ı Uyanış'ta o şekilde neşrederken böyle sizin gi- bi nüktedan arkadaşların bana bir iki iğne ucü batırmak için fırsatı kaçırmıyacaklarına emindim. Hattâ, itiraf ederin, bunu bilhassa bekliyor dum. Çünkü bu sayede bir tecrüâbemin -ama şiir tecrübesi olarak değil hal- tamamen başka gaye takip öden bir tecrübemin nuvaffakıyetle neticcleneceğini görecek, bu husustaki son şüphe ve tereddüdüm de zail olacaktı. te bana, ne za- mandır inanmağa başladığım bir hakikati bu suretle tamamen aydınlattığınız için size çok samimi bir teşekkür borçluyum | Bu başlangıç, eminim, sizi hayrete düşüre- cek... aynen benin şiirimden ve Dada sayfanı- dan düyduğunuz havret gibi... Ama viyanı yok... bu suretle İlayretiniz iki katlı olmuş olur ve belki zarif kaleminize yeni nükteler için de bir ilham kapısı daha. nçahilir... Şimdi asıl maksada gelelim. Önce şünü bi- linki, genç dostum, esasta fâhiş bir hataya düş- müşsünüz : o hata dı benim sadece şu durgun edebiyat hıvasında uçurduğüm kargayı kartala benzemiyor diye hayretle karşılamınızdır. Kuzum! ben esasen bu işi muziplik olsun diye yaptım ve biraz da- pek haklıolarak sizin de sinirlerinize dokunan « kübik, fütürist ve dadaist ressamları, benim Dada şiirimi yüzde yüz beğenmeseler bi- le, hiç olmassa bir hafta için < Hah! İşte. edebiyat bizim çığrımıza giriyor! » diye sevin- dirmek için... Yoksa, arkasından ilk kahkahayı savuracak yine bendim. Hattâ sizin gibi candan bir arkadaş benden evvel davranmasaydı bile... Bunun niçin mi yaptım, diyeceksiniz. Öyle ise dinleyin, mirim ! Fikrimi iyice izalı edebilmek için biraz mâ- #iden balisetmem İâımgeliyor. Bü sebepten sab- rm bi ve beni iyi dinleyin | Meselâ bundan üç Sene evveline Kadar - hani Darülbedayi ile benim aram henüz güllük, gü- neşlik iken - bir piyesiti .oynanır değil mi?.. i e Hüner. Duvrlarda mutat üzere koca koca afişler, gaze- telerde hergün ilânlar ve üstelik uzun üzun tenkitler.. Hemi netenkitler,sormayin |... İbrahim Necimi Bey nalına vurür, Refik Alimet mihina... Hasılı böyle bir piyes oynandığını ve ilitimal hâlâ da oynanmakta olduğunu duvar ilânlarından, gazete sütunlarından, v. ılâ.. İstanbulun dört köşesine haber veren bir reklâm !Derken, efen- dim, bir dostum tramvayda, bir başkası vapurda, öteki yolda beni karşılar. Selâm.. el sikışma.. arkasından şu sual; — Yahu, Halit Fahri! senin bü sene piye- sin yok mu? Yazsina:.. oynasınlar da gidip gö- telim! Tasavvur edin bir kere! Bu temaşaperver dostların sokakta burunları dibinde asılı afişi bile göremiyen gözleri önünde ben he cevap verir, ne düşünürüm! Diğer bir misal: evvelce Uyanış'tan maada Hayat ve diğer mecmunlarda üstüste şiirlerim intişar ettiği bir sirada, edebiyat meraklısı dan- dilerle karşılaşırım. Hoşbeşten sonra, kaşlar çatık, sitemli bir sesle şu nakarat: — Yalin, Halit Fahri! Neye artık şiir yaz mıyorsun? Yaz da okuyalım. Bilirsin ben senin şiirlerine bayılırım. Hele o Baykuş yok mu, şah- eser, azizim | Artık siz benim verimde olun da çildirmayin. Hani kendimi tutmasını katşımdakinin boğazına sarılmam lâzım... Ne çare, çok defa nezaketen Susar ve acı bir gülümseme ile biriki manasi, yahut çök kapalı manalı kelime fısıldarım. İşte, genç döstum,. bizde edebiyaçlının talfi budur. Benim yirmi senelik teerübemden çıkardığım netice de bü firaklı hakikattir. Şimdi ihtimal geçen haftaki şiiri ve o acaip siyiayı meye ortaya çıkardığımın hikmetini an- dınız mı? Hiç olmazsa göze batsın diye... Ni- tekim arzüm da tahakkuk etti. Misali, işte siz bunu görmüş, şaşmış ve okumuşsunuz: siz ki yeni edebiyatin içindesiniz, yeni edebiyatın mü- vaffak olmuş bir anketçisisiniz ve bizim hepimi- zin zâfını kendi sözlerimizle ortaya çikarmakta