206 SERVETİFUNUN “No. 1898—143 | — Bır aşk rüyası -S- —a a, ! Yazan » Ferit Namık | — — Senden niçin kaştığımı, sana gözükmemek için neden uzaklara gittiğimi ve niçin bukadar küskün durduğumu soruyorsun. Evet, senden kaçtım. Fakat bilsen, bu sözü söy- lerkön okadar derin bir ıstırap duyuyorum ki... İşte en nihayet, kalbimde sızlıyan bir yarıyı, sen kendi elinle deştiğin için artık illiyamı bulamıyacak olan bu yaranın bütüm acı hakikatlerini sana aulalinaklı- gım isap ediyor. Biliyotuni ki, bu sözleri dinlerken, dudaklarını bükecek ve müstelizi bir tavırln güleceksin, Madeniki, artık biribirimizi göremiyeceğiz, şimdiye kadar kal bimde sina karşı beslediğim hislerin, hic olmazsa, bir kısınını anlatayım. O hisler ki senelerce senin hayalini taşımış ve yalnız senin bütün varlığını bana her an, ne büyük zevklerle tattırmıştı. Çocukluğumuzu hatırlarsın, değil mi? Biz, biribi- mize dekadar merbut iki küçük insandık, Daha mektep sıralarında iken ve tabiatin bize bahşettiği o ulvi hisleri taşırken, biz, yekdiğerimizi düşünürdük. Neş'e ile, elele tutuşarak, tarlalarda, güzel çiçekli bahçelerde, koruluklarda, herkesten uzak yerlerde, şarkı söyliyerek ve hoyat yolunun bütün güzellikle rine bebessüm ederek yürürken, gayelerimiz, fikirle- rimiz hep bir bedele doğru çevriliyordu, En büyük stıtaplarımız, yekdiğerimizden #yri yaşamaktı. Bunun» In küçücük dimağlarımız meşgul olduğu zaman, neş'- elerimiz derhal hüzne tahavvül ediyordu. Biz yalnız, biribirimiz. için yaratılmış iki küçük miallük idik ki, yekdiğerimize karşı olan İislerimizi ifade edecek kelimeleri beniz bilemediğimiz bir zü- manda, etvar ve harekâtımız, merbutiyetimizin ve gevgimizin bir delili değil miydi? Ön altı yaşına geldiğinin, mehlaplı güzel bir ge cesi idi, Seninle #ik ağaçların gölgelerine şetaretle yürürken çehrende hafif bir durgunluk alâimi bağ göstermişti. Kolumu yaslanarak ağır ağır yürürken halil ve çalâk vücudün bir lâhsa için neküdar ağır. laşmış ve mleta yürüyemiyecek kudar yorulmuştun. Beni bir ağacın altını oturtnnk istedim. Sen, keskin bir nazarla, derhal etrafına Dakındın ve bazı müite- cessis kimkelerin bizi gözetlemediğine emin olduktan sonra oturdun. Her ikimiz de, yanyana, karşımızda bütün şşaasıyla, kâh hafif bulutların arkasına giz- lenen, kâh bulutlardan sıyrılıp bize gülen ayı seyre. derken,esen ilik rüzgâr, saçlarımı perçemlerini iğü- guyor ve aya bakan siyah gözlerin oparıldarken, göğsünün sik sık nefes aldığım görüyordum. Nasıl oldu bilmem, gözlerin küpandı, uğırlağan başını dizlerime koymak İhtiyacım hissettin. Bu ün- da, civarımızdaki ağaçların yaprakları arasında bir bülbülün nağmelerini dinlerken ürkek ellerim #nçln- rna dokundu, Maamali aşkımızı itiraf edemedik, İşte biz, o sözü biribirimize söylemeden büyü. vürüuk. sel tabiaitn en rwuftar çiçeği idi, Çiçekler, sap: insana koklayınca Başını döndüren keskin rayıhalı Jarmından koparıldığı zaman ömürleri az olur, derhül solar ve harap olup giderler... Halbuki sen, tabiatin yarattığı bütün kiymetli çiçeklerin fevkinde daima tazeliğini muhafaza eden bir çiçektin. Yaşadığımız hayatın tatlı baharına doyamadığı- miz bir günde, nezamun avdet edeceğin belli ol- madan, silenle uzaklara gittin, Günlerce ağlamış ve bü kederlerimi ebeveynime duyurmaktan ne kadar korkmuştum. Seneler geçmişti, Bu geçen uzun zaman zarlında bütün gayretimle çalışırken gözümün önünde senin hayalin teceessiim ediyor, hayatın bütün elem ve meşakkatleri bir lâlıza için dimağimdan çikiyor, sen o ulvi küçücük nazik vüsudun ve çök şirin çehrenle katğımdi, dürarik bana gülüyor, sevimli dudakları» inn arasından: Haydi gel, oynıyalım :# diyordun. Ben hayatımı yalnız sana vaklederek. çalışanı bir insandım. Ben sana malik olduktan sonra hayatımın yezüne zalerini kazanmış olacaktım. seçen uzun hüsret senelerinden sonra birgün, 88- nin geleceğini haber verdiler. Bu haberi aldığım 2a- man tath hulyalarımı hakikate münükalip olacağına kuvvetli bir imanım olduğu için, hayatı daha çok sevmeğe başlamıştım. Nihayet geldin, Seni tekrar görüşümde, gözleri- min beni aldatıp aldatmadığına kani olmak için, gözlerimi uğuşturdüm. Hayır. gözlerim beni aldatmı- yordu, Sendin, Parlak siyah gözlerile, inkişaf etmiş bir genç kız ihtişemile karşımda bana tebessüm eden sendin, Sen, geklen yine o küçük kızıdın. Fakat ruhan çok değişmiştin. Bulunduğun muhit seni o kadar serbest bir hayata alıştırmıştı ki, o küçük kızla bu gönç kiz arasinda ne büyük bir tezat vardı. Bana kürşı göstermeğe başladığın bazı şuh tavır. lar ve sözleri mazarı müsamaha ile karşılayordum. Bunu çocukluk çağındaki arkadaşlığımız, yekdiğerimize karşı olan samimiyetimize bağışlıyordum. Geldiğinin haftası olmuştu. Bir iş için şehre ku-