i “SERVETİFÜNUN . çer di No, 1823—138 Secislogic ve Samat .2 : Tarihi mi Göre Sanat LE Margisme'i anlayanlar için bu bahsi anlamak ölü ile diriyi ve kar ile kömürü tefrik etmekten daha kolay ve daha bedihidir. Fakat zihninin anlayış me- kamızmazını, mütereddit felsefe sistemlerinin gayri imuayyveniyeli içine örmüş olan kimselere, bu bahis biraz karanlık, biraz ücelecilik vehimini verecektir. Durkheim diyor kiz «İctimaiyat o Kendisine muta vazifesini gören hadiselerin, tayinini ve besbilini beklediği içindir ki bir ilin olarak tecssüsü gecikmiştir.» Şuhalde, kendisine lâzım olan hadisat malzeme #ini elde ettikten sonra neden herhangi bir ietimal nazariye, ilim İsdinde ortaya çıkabilmesini Marrisme bir ilim halinde tecessüs edebilmek için en çok objektif hadiselere istinat eden bir sistemdir. İşte, hakikatte hiçbir zaman mevcut. olmunuş olan mücerret san'at, son zümanlaraı kadar bütün gan'at telâkkilerine şamil olmuştu. Fukat Marxisme'in vazih ve aydınlatıcı felselesi altında artık ortadan silinip süprülmüştür. Mücerret san'at telikkisi Auguste Comte'un, fikri tekimülde gördüğü üç hal kanununun vasatım yani Methaphysigue bir devreyi teşkil etmektedir. Mücerrel san'at telâkkisinde ilhamlar, müphem perilerin İuttu, ve ya bir mevhibei ilâhiye kabilinden zihinlere #er- pilen pırıltılar değilse bile; mahiyetinde bir meçhi- liyet ve kuyruğunda bir tılsım taşımaktadır. Mamafih biz bu mücerret san'at telâkkisini izalı etmekten aciz değiliz. Müverret san'at telâkkisi ik. tisadi sımi farklarının cemiyetteki şunrsuzluğundan ileri gelmektedir. Mütefekkirler umumiyetle 19'uncu asri romantik devir diye tavsif ederler. Bn devirde mimariden edebiyata okadar, elbiselerin biçiminden gençlerin kafaları içindeki hayallere kadar her şey Cennette rakselen huriler gibi düzgün ve baycmn; mehtaplı bir gecede, gül yapraklarının ve selvi dallarının ha vuzdaki akisleri kadar sudan ve gölgeden... Bü devre romantik devir yerine fantastik devir denseydi daha iyi olurdu. Maamafih bu devir bizim müddeamız için İyi ve müsbet bir hadiseler yığım demektir. Çünkü bu dey- 11 Meterialişme historişue hernekadar bizde tarihi maddecilik şeklinde tercüme edilmişse de Edebiyat fakültesi mecmiasinda Nimet Bey tarafından yazılan felsefe istılalılarında Marörialisme, maddiyeizilik diye tercüme edilmiştir. Binaennleyh Matirinlisme historigne için tarihi maddiyetcilik demeyi doğru rin sun'at eserleri, iktisadi ve ictinni vaziyetinim bir zaruretiydi. Yani bu devir bize, (erdiyelçi iktisal siateniinin bir tekâmül merhalesine girdiğini gösterir. Sermaycdarlik müesseseki iykişal ederket, biriken mangizlerin steaklığında mestolmuş ve bütün #arri ihtiyaçları temin edilmiş olan bir snf edebiyatında, taşı, Copradı, inçal edecek, şahilelerini ilMilâl derya sanda akan kanların kızıllıklarına boyayacak değil- dir > Ya sm? fabiatile kasayı daldürüp, kilitledikten si güllü bülbülMü bir bahöenin havuzu kenarında, envai renklerle işlenmiş elbiselere bürülü, yarı uryan sevrilisinin kollürı rüzrârlarin uğuldayan yapraklarının ultündu uyuklüyacak. Köşkü. nün küpı ve pencere kemerlerini yine çiçek yap raklarile ve ya bir arslan bağile susleyecek. Kadınları, günlük meişeti tedarik etmek kaygusundan üzüde, muttakta iş gören hizmetçiler çilte çifte ,.. Binaen- aleyh onlar icin yegâne hedef kocalarının hissiyatını celbodici bir şekilde giyinmek; al sana kolsuz ve yari bele kadar açık fistan, işte sana sepseyrek bir görüp, kırkık kaş, podralı yüz ve boyalı dudak... Bunlar şüphesiz, bir heyeti içtimaiyedeki iktisi- di münasebatın doğurduğu orijinal hadiseleri ve bür- İnva adetlerini ye onların sün'at zevkini gösterir. Ve bnülür, asıl fenomen olan iktisadi hadiseler yanın- dü Epiphenomene olan diğer içtimai hadiseleri arzeder. Kendi heyeti içlimaiyemizdeki, san'at tarihinden ürasında, N ağaç pok çok misaller gösterebiliriz. Sultan Süleyman devrinin ve şüphesiz bu devirdeki iktisadi refahtan müstefit Olan müayyeü bir sınıfın sanat zevkine tersüman olan Süleymaniye camii, yine o devirde ve yalın daha #onma yapılan padişahları mühsüs sü raylar hep sultan sınıfının iktismli mevkiinin doğur- duğu birer eser değil midir? Edebi san'at hayatımızı gösteren romanların sahi- feletini dolduran o aşk maceralarını, o Boğaziçinin veya Çamlıcanın kuytu çamları altındaki sevişmeler, o sırf hayatı bir bardak aşk şaralı olarak telâkki öden aşıkların, matluba vasıl olmayınca intiharları ve nihayet münasebetlerin gölgeleri altında uyuyun birer müstaheseden ibarettir Evet, edebiyatımızda, bu nevi edebiyat yapatla- rım içitide birçok, hatta kısmı azamı fakir ve ya kü- çük burjuva snıflına nensüp olan şahsiyetler vatdır; denetek, bunlar nasıl oluyor da böyle bir edebiyat — Davamı 123 üncü sahifede —