al No. 1734—49 Koca memleketi bu gibi vehimlerle, zülüm- lerle idare eden Abdülhamit kendine ait sahife- nin Salnameye başaşağı yapışmış olmasından öfkelenerek Matbaai Amireyi tarümar etmiş ve kapatmıştı. Zavallı Zihni Pş.(*| merhum bu işi temizlemeğe memur edilmişti; Zihni Pş. da beni çağırıp kâğıdının yenisini bastırıyordu. Bu işin içinden az belâ ile çıkmak için de- dim ki: — Efendim, bunu yeniden hattata yazdır- mak lâzım. Her hattatın kârı değildir. Divanı hümayundaki hattata yazdırılsın, ben taş üze- rine nakleyleyeyim. Pruvası hey'eti muhtere- mece görülsün, tab'ına müsaade olunsun. On- dan sonra basalım. Ve tabı zamanında makine yanında sizden memurlar bulunma- lıdır. Böylece kabul olundu; yazı Divanı hümayunda ya- zıldı, taşa naklettirdim. Pru- vasını meclise götürdüm. Her arza, birer gece evine götü- rüp Divani-celi yazıyı tet- kik eyledi ve nihayet pru- vanın altını tekmil hey'et azası ayrı ayrı imzaladı, komisyonca mühürlendi, ben de o sahifeyi götürüp mat- baada bastım! Şimdi işin tatlı ve komik tarafı burada başlar! Basılıp bittikten sonra bir de ben tetkike oturdum. Ne göreyim? Satır arasında Padişahın tahta cülüsunu ha- ber veren fıkradaki | vel'istihkak — öl>:.Y1, | kelimesi | velâistihkak — glnt-!Ys | olmuş! fakat elif harfinin yerini değiştirişi ve mananın altüst oluşu divanı-celi hattının karışık ve çiçekli olu- şundan belli bile değil! Heman imzalı pruvayı çıkardım baktım. Meclis azasından kimse gör- memiş! ! Doğru komisyona koştum, Zihni Pş. mer- (4) Zihni Pş. Abdülhamit zamanının doğru yürekli bir adamı idi. Hakkile itikat sahibi olduğu için günahtan korkardı. Mevsuk ola- rak bilirimki Bağdat Demiryolu imtiyazı verildikten sonra kendisine Nafia Nazırı olduğundan naşi götürülen otuz bin altınlık bir he- diye banka cekini getiren adama iade etmiş ve «ben günahkârım, fazla günaha sırtım tahammül etmez» demiştir. Zihni Pş. eski devir ricali arasında hayır adamı idi. Meşrutiyetten sonra vasiyetname ile iki bin altun teberru etmiş, bu para verese tarafından Hilâli- ahmere teslim olunmuştur. ” Devri sabıkta Nafia Nazırı ve Memurini Mülkiye komisyonu reisi olan Zihni Pş. UYANIŞ 793 humun önüne koydum. Pş. yerinden fırladı fesi başından sıçradı, arkada yere düştü, ve ba- gırdı: — Aman! Pruva kâğıdı nerede? — İşte efendim! Pruvaya baktıktan sonra, azalara dönüp: — Ne buyurulur beyler? Dedi. Heyet kâmilen donmuş kalmış, hep- si sapsarı kesilmişti. Ben imzalı pruvayı alıp cebime yerleştirdim. Burada jurnalcılık ile meşhur Hüseyin Hâmit Bey dedi ki: — Efendim, imzalı pruva burada hifz bu- yurulsun; basılan kâğıtları derhal imha eyli- yelim. Ben hiddetlenerek: «yağ- ma yok! İmzalı provayı kim- seye veremem!» diye bağır- mışım! Zihni Paşa gölü- yordu ve mahzun mahzun: «İhsan Beyin hakkı var» diyordu. Meclisçe müzake- reden sonra karar ,verildi, verilen karar derhal icra edildi. Hüseyin Hâmit Beyle İbrahim Efendi memur ol- dular, benimle beraber mat- baaya geldiler. 'Tab edilmiş olan kâğıtları onların gözü önünde birer birer yaktık, bir zabttuttular. oSahifede yerini değiştiren elifin ye- rini onların önünde meka- mına iade eyledik !! Tekmil kâğıtlar yeniden basıldı ve yaldızlandı. Bütün bu işler akşam geç vakitlere kadar sürmüştü; ertesigün yeni kâğıtlar Salname ciltle- lerine takıldı, Zihni Paşa alıp Saraya götürdü. Ve bu çabuk olan emrivaki karşısında Jurnal- cılar harekete gelemediler. Zihni Paşa merhum bu vakayı daima helecanla yadedermiş... Bir- gün ahbabından bir zata demiş ki: — İhsan Bey bizim imzalarımızı havi olan «velâistihkaklı» kâğıdı Saraya götürecek adam- lardan olsaydı, biz meclisce sürülürdük ve ken- diside ihya olurdu!! Çünkü o zaman Sultan Murat sağdı; «velâ istihkak» kelimesi ortalığı allakbullak etmege kâfidi! Ahmet İhsan