796 UYANIŞ İçtimai görüşler: Türk'ün intibakı mes elesi Uyanışın bu sayısından başlamak üzre «Şarkın masal anaları» isimli bir şiir okuyacaksınız. Bu şiir Türk'ün efsanevi tarihine dayanan yeni tarzda, yeni üslüpta yazılmış bir eserciktir. Üstat Samih Rifat bu eserinde bilinmesi pek lâzım olan bir hakikati “ortaya koyuyor: şimdiye kadar Türk'ün kuvveti, kah- amanlısıyla teşekkül eden devletlerin, hep saltanat oluşu, bir şahsın veya bir ailenin adı ile anılmış ol ması, milli bir devlet vücude getirememiş olmasıdır. Samih Rifat B. bircok tanıyanlarca iyi bir mu- harrir, kıymetli bir şair sayılır; onun pek az bilinen hakiki vasfı âlimliktir, Samih Rifat Bile, İstiklâl har- bı sırasında Ankara'da tanıştım ve birlikte çalıştım. 3ir kere lisaniyata vukufu, diye bilirim ki, Türkiye- mizde hemen başka hiç kimsede yoktur. Bu bilgi ale- lâde şuradan buradan toplanmış değildir; usuli bir gurette edinilmiştir. Lisaniyata ve bilhssa turani lisan- lara dair fransızca yazılmış, veya İransızcaya tercü- me edilmiş nekadar kitap intişar etmişse Samih Rifat B. onları okumuştur. Hemen bütün Türk lehçe- lerini bilir; iştikakçılık ta etmez. « Kodaktubilik » i uygurca metninden okuyan biricik Türk âlimidir, diyebilirim. Bugün Türk tarihile uğraşanlar içinde de ondan kıymetlisi pek azdır. Yu itibarla «Şarkın masal anaları» hakikaten zev- kle istifade ile okunacak bedialardandır. Samih Rifat B.in ileri sürdüğü tezi ben de epiyce zamandanberi sezinle miştim. Hakikaten Türk Gazi Mustafa Kemal devrine kadar kendi adı ile milli bir devlet teşkil edememiştir... Ondaki bitmez tükenmez kabiliyeti, kudreti herkes utanmadan istismar edegel- miştir. Onun sükünu, vakarı, ademi tenezzülü, hasis, bayağı şeylerden nefreti, alicanaplığı, kahramanlığı, beş on ailenin saltanat sürmesinde veya başka mil- letlerin unsurlarını tamir ve takviye etmesinde amil olmuştur. Ahmet Hikmet merhum da bunu sezdiğini «Üzümcü» sünde ne güzel tasvir eder. Böyle bir millet, bilhassa Anadolu gibi birkaç medeniyetin gömülü olduğu bir yerde bu kadar mü- cadeleli ve ıstıraplı asırlar arasında şahsiyetini kay- betmeli değil midi? Türk'ün Anadolu'ya intibak etmemiş olduğunu söylerler, Bence bugüne kadar bu intibaksızlık iyi bir şeydi. Türk Anadolu'ya Selçuk veya Osmanlı idareleri o esnasında intibak etmiş olsaydı, hâlâ dünyanın nevi şahsına münhasır kahraman bir halk olarak kalamaz, tarihin meçhul devirlerinden kendi- ne intikal eden milli vasıflarını kaybetmekten geri durmazdı. Anadolu Türk'ü medresenin temsil ettiği Arâp harsine de intibak etmemiştir. Bunda da çok iyi etmiştir; intibak etseydi, arapçayı ana dili yerine koymaktan çekinmez, din yüzünden araplaşıp giderdi. Binaen'aleyh, birçoklarımızın tarihi bir meziyet, bir nailiyet telâkki ettikleri şeyin haddi zatinde milli kıymeti olmıyan birşey olduğu kolayca anlaşılır. Istanbul'da yerleşen iranlı Türklere bir bakınız. Bunlar, zannederler, bize de zannettirirler ki hakika- ten iranilişmişlerdir. Halbuki iranlı olan şeyleri, a- No. 1734—49 Temaşa tenkidi : Barilbedayide KOKOTLAR MEKTEBİ Bu hafta Darülbedayide fransız komedi muharrirlerinden Armont ve Gerbidon'un meşhur bir komedisinin tercümesi oynan Yalnız hernedense son dakikada fransız eşhas ile Paris'in iniğille isimleri türk isimlerile İstanbulun semt isimlerine tahvil olunmuştu. İşte bu nokta eseri hayatımıza uygun bir şekilden çıkardı. Nitekim aktörler de türk isimleri altında bu tamamile Parisli müsyülerle madamların ruhuna gitmekte güçlük ği ler. Bu yüzden de temsilde bir ikilik husule geldi. Meselâ -İ. Galip Bey tamamile yerli ve safderün bir Istanbul taciri yea mübalağaya sevkeder- cesine karikatürize ederken kokotlara adabı mua;eret dersi veren “ bu sözde adaptasiyonda eski bir teşrifat nazarı Olarak tasrih edilen Emin Beliğ Bey, temsiline mezbur tutulduğu tipin sun'iliği yüzünden alaturka ile alafranga nağmeler arasında şaşalamış bir bestekâr gibi alacali bir tipe canvermeğe uğraştı. Fakat emekleri neticesinde ortaya hakiki bir tip bulup ta çıkaramadı. Beynessema vel'arz kaldı. Kadın rollerine gelinte, en mühim rolü ifa eden Foto Kanzler «Kokotlar Mektebi»nde «Kamer» namındaki yüksek Kokot olünü temsil eden san'atkâr Bedia Muvahhit Hm Bedia Hanım ut ustası Müştak(H. Kemal il si me sıra ile iki şeriki ticaretin metresliğine yükseli ismi dillerde destan olan, resmi gazetelerin ir Kiye hatta en sonra büyük bir banka müdürünün resmi ziyafetlerine kadar davet olunan yüksek bir kokot rolünde hiç te İstanbulun maruf kokotlarından birisine benzemiyordu. Bu tip te Paris için pek tabii görünse 'bile bizde bu şekilde ve bu şerait içinde henüz görülmedğinden seyirciler üzerinde inan pek fazla fevkine Servetleri idare eden, bankalara hükmeden, meşhur ricalin salonlarında ve sofralarında salan kuran, Istanbulda otomobil salonları açan kokot acaba hangi tarihte görü ülmüştü? İşte bu ve bunun gibi pekçok sakaçlıklar -Kokollar Mektebi» ni bize nihayet Darülbedayi'in yeni bir kaprisi olarak seyrettirdi. Neticede sahnemize—Zehirli Kucak istisna edilirse—bu mevsimde biribirlerini takip eden manasız piyeslerden bir tanesi daha ilâve edilmiş oldu. Hasılı bu eser, aslında, Fransa için bir örlü âdet komedisi iken bizde aşağılık bir vodvilden başka bir kisveye bürünemedi. Halk zorla güldü ve biz içimizden ağladık. Zavallı Darülbedayi!...İhtiyar kitabet hocalarile toy karalamacıların kalemi seni birgün bir kuşa benzetecekler ama bakalım hangi kuşa?... kuntları ve kınalı sakallarıdır. Dilleri halis azeri türkçesidir. Demek ki onlar da tamamile iranlılığa intibak etmemişlerdir. Türk'ün ermez budur: Yaler bancılığa kolay k« lay intibak etmiy ntibak eden- fertlerdir ve ferdi intibakile türk, Teni pek kolay olan bir mahlüktur. Yütün bunlardan bir netice Onu da ilerde mutalâa ederiz. çıkarılabilir. mi? Kâzım Nami