792 UYANIŞ No. 1734—49 MATBUAT HATIRALARI Matbaai-Amirenin başına gelenler — Memurini Mülkiye Komisyonu Âlisi — Başaşağı kâğıt, başaşağı Padişalı — Arapça harflerde e'if faciası Babıâlinin üst katında Boğaza nazır çok büyük oda. Orta yerde at nalı şeklinde kurul- muş büyük bir masa. Üstünde yeşil çoha örtü. Etrafında ak ve kır sakallı on kadar efendi; hepsinin arkasında redingot. At nalinın ortadan baş tarafına rastgelen yerinde yaşlı, fesi arka- sına doğru atılmış, kir saçlarının ve sakalının tüyleri karmakarışık bir zat daha. Bu zat, reis Zihni Paşadır. Htrafındakiler sırasile Hüseyin Hâmit B., İbrahim ef., Mecdi ef. ve Dilber Zare ef. ve sair isimli azalar. Hey'etin ismi: Memurin Mülkiye Komisyonu Âlisi'dir. Ben bu komisyona çağırıldım. İşin ne olduğu- nu bilmiyorum. Fakat reis Zihni Pş. da benim hakiki bir baba dostun olduğu için korkun yok; sade meraktayım. 'Traşlı ve kara bıyıklı bir ağa kapıda beni görünce : — Aman bey, neredesiniz? Paşa acele sizi bekliyor. Demişti ve meclise girmiştik. Vaktın adeti üzre Paşanın huzurunda yerle beraber bir temenna eyledikten sonra arkamda- ki redingotun düğmelerini acaba hepsi ilikli mi diye bir daha yokladım; fesimi başımda tekrar düzeltim ve el pençe divan durdum. Zihni Pş. merhum önündeki bir kağıtla meşğuldu, başını kaldırıp beni görünce : — Geldinizmi bey oglum? Hay allah razı olsun, gel bakayım, yanıma şu iskemleye otur! Dediler. Ağanın uzattığı iskemlenin ucuna, o vaktın terbiyesi veçhile oturup iki ayağımı birleştirerek iskemlenin altına doğru çektim; gene ellerim dizlerimin üstünde kavuşmuştu ve Paşanın yüzüne bakmadan emirlerini dinliyor- dum. Zihni Pş. önündeki büyük zarfın içinden, yaldızlı bir kâğıt çıkardı, bana uzattı, etrafındaki aza beylere bakarak şöyle dedi: — Yanlışlık olmuş, bu kâğıdın tab'ında pek şayanı teessüf bir hata var. Fevkalâde bir dik- katle siz yeniden basacaksınız. Doğru yapılmasını sizden bekliyorum. Zihni Paşanın uzattığı kâğıt Devlet Salname- sinin içine ilâve olunmak âdet olan bir yaldızlı levha idi. Bu levha, etrafı çerçiveli ve ortası eski Divani-celi, yazıdan ibarettir. Yazı Padişahın cülüsunu hikâye eder; bir türk için anlamak kabil olmıyan son derce ıstılahlı ve tumturaklı kelimelerle doludur. Divanı-celi denilen yazı ise her babayeğitin okuyacağı şey değildir. Fakat ben derhal işi anlamıştım. Bir haf- tadır bu mes'ele dışarıda ağızdan ağıza dolaşı- yordu. Yeni çıkan Salnamede olan bir yalnış- lıktan dolayı Abdülhamidin bir gece Matbaai Amireyi (şimdiki Devlet Matbaası) bastırmış ve kapatırmış, kapısını mühürletmiş, memurla- rını dağıtmış olduğunu duymuştuk! Demek mes'ele bu yaldızlı kâğıttan çıkıyormuş... İşin tehlikeli ve nazik oluşundan ürkmeğe başladim. Çok belâlı bir iş idi! Heceliye heceliye Divanı-celiyi okudum. Lâkin az kaldı ben de divane olacaktım! İçin- de yanlış bulamadım. Sordum : — Efendim, yanlış neresinde? — Yanlış, levhanın kitabın içine başaşağı konulmasındadır. Şimdi sözü uzatmaklâzım de- gil! Yeniden basılacak, ve sen basacaksın oğlum! Sonradan öğrendim ki bu yaldızlı levhalar Matbaai Amirede Salnamenin arasına raptolu- nurken, bir hayli ciltlere başaşağı takılmış! bu- nu gören açıkgöz jurnalcılar derhal Padişaha takdim ederek bundan maksat başaşağı gelme- nizdir demişler; oda gazaba gelmiş... Bir müt- hiş irade! Geceyarısı matbaa kapanıyor, adam- ları dağıtılıyor, kapısı mühürleniyor. Evvelâ Salnameleri yakmağa kalkıyorlar; sonra görü- lüyor ki iş yaldızlı kâğıtları başaşağı yapıştır- maktan ibarettir... Bunu cesaret edip Padişaha söyliyemiyorlar, daha doğrusu onun anlayacağına ihtimal vermiyorlar! Abdülhamidin Salname neşrine karşı çok hassaslığı vardı; Salnamenin başında her sene Kanunu Fsasiyeyi neşrettirirdi; kanunu esasi- nin hattı humayununda «Veziri mealisemirim Mitat Paşa» kelimeleri basılır ve dağılırdı. Halbuki kanunu esasi ile meşrutiyeti ve zaval- li Mitat Pş.yı' Abdülhamit yirmi beş sene ev- vel boğup öldürmüştü!!. Padişah cülüs ederken memleketi meşrutiyetle idare eyleyeceğine dair bir senet vermiş olduğu için, günün birinde senetle karşıma çıkarlar beni muhakemeye çe- kerler diye korkarmiş! Kanunu Hsasiyeyi kal- dırmadım, meclisi vükelâ kararıyle muvakkat surette ahkâmının icrası tehir olundu diye bil- mek için Salnamede, kanunu esasiyi ve hattı humayununu her sene bastırır dururdu! Ve bu komedi 1908 de meşrutiyetin ilânına kadar sü- rüp gitmişti!