726 UYANIŞ NESİR: ad A Beni dinle; aziz yoldaş! Uzak ve bilinmez yollardan geliyorum. Ne diz- lerimde taap ne eğilen omuzlarımda derman var. Loş kubbeler, karanlık o dehlizlere açılan gözlerim ışıksız gecelerde acı yaşlarla karardı. Şimdi her renkli ışık bana bir hançer gibi batıyor... in ve hicrandan yandım, şüphe ve hile damar- dimi kuruttu lâhi gönçliğimi kurutan dert, ilk insan tarihine başlangıç olan sırdır Ademin hicranını, Mecnunun cinneti asırlardan sonra ruhumdan ruh aldı, saçlarım aklarla, alnım çizğilerle doldu fakat bu derde bir nihayet olmadı. Beni dinleyenin gözlerinde meraktan bir alev yandı, bununla sergüzeştimimi soruyorsun? İste başlıyorum: Onu yaşadığı mzamanla aramda asırlarmı vâr, yoksa bütün bir tarih mi? Bilmiyor um. Bir gündü, ilk defa uzletimi saran süküna isyan ettim. Yene ilk defa güneşin, semanın ve ufuklarımın çevresi beni sıktı. Onları senelerce seyretmek yekne- sak bir saadet veren bu şeyleri daima aynı zamanda yaşam beni çıldırttı. Bulutsuz semalarıma bir hülya güzelliği alan ufuklarıma bakarak gelse,gelse diyordum. Bir yenilik bir nur. Bu seneler süren renkleri, ışıkları tarümar etse. Ruhumda bu kadar çılgın akisler yapan nasıl bir kudretti? Ve ben niçin böyle sıkılıyordum, bu ezeli bir muammadır!.. O çılgın, deli arzuların hakikat olmadığını görünce yumruklarımı göklere uzatarak sarsıla sarsıla, kıvrana kıvrana ağladım. Kalbim gittikçe asileşiyor ve ben bu büyük değişmenin karşısında benliğimin bölün- düğünü hayretle görüyordum, kalbim ki neşe ve sükün mabedi idi ve ben efsaneleşen bir âlemdim, kahkahalarımda öyle garip bir ahe nk vardıki, gülünce benimle beraber tabiatta gülerdi. Ne oldu o. kahkahalar, o ebedi neş'e neye &öndü, niçin bu kadar çılgın bir yese sürüklendim? Aziz yoldaş! Eğer sebepsiz hıçkıran bir genç kız görürsen teselliden başlayarak en büyük ıstırabı ver. Çünkü senin yapacağın azap geçer, halbuki bilmem anlarmısın göz yaşlarının zehiri ebedidir. Bilmiyorum, ne kadar zaman böyle ağladım ve haykırdım, nihayet bir sabah... Bu derin sükündan bu ebedi saadetten, benim olan her şeyden kaçtım. Bir gün uzak meçhul di- yarların bilinmez tatlı adem rengi beni göğsünde teselliye çağırdı. Dizlerimde yeni bir kuvvet ve kal bimde inzivaya isyanla ona “koştum. Burada sükün yoktu, renkler acayip, sesler asi, rüzgârlar ( benim diyarımdaki nesimlere bedel) çılgındı. Koşuyordum, saçlarım rüzgârın elinde, hain ve zalim çekiliyor.. ayaklarımda dikenlerin açtığı yaralarla çılgın bir gölge gibi koşuyordum. Bu serseri yolculuk ne kadar devam etti bilmiyorum. Gözlerim bu yabancı kâi- natta, sislenen, kıvrılan ufukların serabında ilâhi bir Ahmet İhsan Matbaası Limitet Şirketi No. 1739—44 yangın seyretti. Bu bir gurupta onun hararetini deha yakından hissetmek hırsıyla önümdeki maniaları yep yeni bir kuvvetle aştım. »yhat, her saadet gibi bu da devamsızdı. AZ. sonra gurup bitmiş ve ben bütün ümitle koşan 2 vallı seyyah yabancı bir diyarın gurbetinde yalnız,. yapa yalnız kalmıştım. Sisler kap kara bir örtü gibi gözlerimden başlı- yarak her tarafı sardı: Şüphesiz dedim bu meçhul ölkelerin bir serabıdır, yine o yangın o harikulâde gurup başlıyacak.. Fakat olmadı bi siyahlık sonsuzdu yolum karardı, ve ben bu bom boş karanlıkta ilerliyordum. Kar- şımda yeşil parlak iki ateş yandı bu ateşlerin cazi- besiyle daima bu sonsuz ve manialı dehlizde bir derviş tevekkülü ile yöruyordum. Gönlümde humma ile yanan ve yolumu aydınlatan iki yeşil ışık var; bunlar kâh yaklaşıyordu. Etrafımda kıyametler ko- puyor rüzgâr sinsi bir fısıltı ile: Felâketlerin seyyahı;. dikkat et yolunda tehlikeler pusu kurmuş, beyaz ümidinin ve büyük arzunun sonu haykıran ve çıldıran vaveylâdaki ölümdür, ruhunu aydınlatan ışıkların muammasını halletmiye uğraşırsan onlar sana ölüm- Irein ve elemlerin en büyüğünü, şüpheyi getirecek. Rüzgârın ıslığı henüz susmamışken, bir anda gön- lümün mabedini yakan aziz ışıklar söndü. Bu sonsuz. dehlizin ezelden ebede giden eşiğinde kimsesiz kal dım. Önümde uçurumlar arkamda uçurumlarla........ Aradan asırlar mı geçti? Yoksa tarih devrini mi tamamladı? Bilmiyorum, ta ezelden başladım, bu asra geldim, aziz dost: Saçlarım beyazlandı, yüzümde ıstırabımın yolları çizgileri, genç vücudümde zavallı bir egilişle, bu yollardan ayrıldım. Başladığım yolun önünde neler neler feda etmemiştm. Şimdi artık ruhumda ne heyecan, ne mi ne duymak arzusu). ne de sevmek kabiliyeti Boş ve serseri bir beya gibi sürünerek hayatımı nehayete erdirecegim. Buna aşk diyorlarmış aziz yoldaş ben aşka bir yalan, ümidin ıstıraba bürünen azip ve öldürücü şekli diyorum. o İe/âğat. A. — Pilot — Her arkadaş! Tayyarenin kanatları kırıldı. Paraşütünü aç ve Lai şağı. Yolcu — a ..Lâ...Lâkin ben onun nasıl açılacağını bilmiyorum. Pilot — Öyle ise ben atlayım sen bak ve öğren "arkamdan gelirsin.