724 UYANIŞ bp -ojektörcü Kamaralarda, sıcak ve kapalı yerlerde oturan mes'ut insanlardan uzaktayım! Geminin burnundayım. iniltilerini elinde bir Kulaklarımda denizi altüst eden boranın duyuyorum. Saçlarım hırçın rüzgârın oyuncak sanki! Kalbimin ümit dolu varlığına mukabil burada benden başka kimse yok: boşlukta gibiyim, yalnız yaşayan ve nefes alan bir mahlük var Projektörcü. Sert havadan donmuş, çalışma hassasını kaybetmiş elleriyle mütemadiyen aydınlık hattını yavaş yavaş döndürüyor. Bütün bir vapur halkının selâmeti, kanlı çatlaklarla dolu ellerinde olduğunu biliyor gibi Süntiğı işte büyük bir metanetle devam ediyor. İçerideki sıcak salonlarda oturan gailesiz ve bahtiyar adamlar onun bu fedak: ârlığını düşünüyorlarmı? Saadetlerinin ve hayatlarının bekçisi olan zavallı adamın yaşayışı ile biran bile alâkadar olmadıklarına hayret ediyorum. Muztarip bir gözyaşı damlasına benzeyen kırmızı iskele benneri denizde kıpkızıl akisler yaratıyor. Işık hattı şimdi bunun üzerine döndü: Aydınlığın içinde kımıldanan canlı insanlar var. Acaba bu insanlar projektörcunun elemlerinden haberdarmıdırlar? Muztarip insanlığın içinde iztirap çeken bir de Projektröcü var; inliyor! İnliyor Zavallı insan! Senin sldeilekini yazmağa çalışırken düşündümki bu sonsuz âlemi dolduran e andlı ve can- sız bütün one ln muztarip!.. şen kahkahalar bir ıstırap ahei taşıyor. Kazıl dudakların köşelerinde kıvrılarak nn tebessümler neş'e ile alay ediyor gibi. Güneşin altında yazılan bütün neşidelerde elemin musikisini duydum ve hissetim. Aradım... Neş'e ara- dım... Ümit aradım... Heyhat boş bir yorgunluk bey- hude bir inkisari hayalle karşılaştım. Arıyorum. Emel- leri terennüm eden bir musiki arıyorum, bir şiir ari- yorum... Bulamıyorum. Saadet yokmu? Ümit yokmu? Bunlar nerede? Hangi masal padişahının tılsımlı hazinelerinde kitli. Kollarım açık, mevcudiyetim, dudaklarım üzerinde bir an için parlayıp sönen şu kelimelerde; inledim ve diledim: Ben neş'e ve ümit âşıkıyım! Ey aydınlıklar perisi, ıstırabım zevkini değil sana şen ruhların senfonisini terennüm edeceğimi! Gel bana! Dalgaların korkunç hışırtıları gaipten bir cevap gibi muntazır kul aklarıma sanki şunları haykırdı: Saadet; muvcudiyetine inanan bahtıyarlarındır... H. Refik ediyor. Tom mes'utur. Genç kız Tom'a Reggie hakkında rapor vermemesini li Genç zabit o zaman Joan'ın nişanlı ol- duğunu hatırlıyor. > odasında hâlâ sarhoştur. Joan onu tekrar orada bulu- in ve yüzüne nefretle bakiyor. em kızın vürudu çavuşu ha- ikate getiriyor. Divanıharpten korkuyor. Joan onu bu hususta “emin ediyor ve artık kendisinin onun için hiçbir şey olmadığını anlatıyor. Toma gelince kendi köşesinde yemek yemektedir. a yaşlar vardır. Derken yanma biri geliyor. Bakıyor ki Joan.. Yanına oturmuş kendisine şefkatle nazarlarını çaki Artık aralarında hiçbir mania krali sessiz el ele tutuşuyorlar ve dudaklar ihtirasla birleşiyor. No. 1799 - 44 Carlyle vw bir eseri Carlyle |Karlayl| m asrın yüksek İngiliz mütefekkir- lerinden biridir. 1 çe ralli görüşe melik. Biz tarihçi abu di pürüzlü ve haşin oldu. Alman sdabiyatni, Föühiii İnkılabına dair kıymetli eserleri vardır. Kahramanlar v. ahramanların ta- pınışı adındaki eseri pek meşhurdur. Karlaylın en şahşi eseri (Sartor Resartus — Yamalı Terzi) dir. u eserde ir Alman âliminin hayatından, elbise unvalı kitabından bahsederek ona teakit ve takdir eder. i haddı zatında böyle bir Al- man âlimi mevcut değildir. NN insanları paçavralara sarın- masını bilen hayvanlar olmak itibarile gülünç bulur ve bütün mizahi zekâsını kullanarak insanın aczini çıplaklaştırır. Eser tiyacımızı gösterir. Bu bakir mevzulu eserin bir faslını tezcüme ediyorum. M. F. Kitabın tasviri ve tarihi kısmında elbisenin men- şeile tekâmülünü münakaşa eden müellif nazari, fel- sefi kısmında karilerini büsbütün hayrette bırakacak- ür. Elbise felsefesinin yeni ve yüksek noktaları bu- rada başladığı için tabii bilhassa müşkülât hissediyor. Hiç tecrübe olunamamış bir saha bir hercü merç! Böyle bir şeye cüret etmek son derece mühim, elde edilen semere de o derece hakikidir, Müellif elbise- nin ahlâki, siyasi, dini, tesirleri izah ediyor, bütün dünyevi alâkadarların elbise ile kaim ve ona müste- nit bulunduğunu söylemek cesaretini gösteriyor. «Ce- miyet elbise üzerine kurulmuştur, cemiyetin namü- tenahiye doğru yol olması için elbise yelkenine lü- züm vardır.» diyor. Profesörün mantığı bütün hakikatleri bir biri ardına sıraya dizen alelâde mektep mantığı degildir. Onda, hadisin ameli aklın hakim olduğu bir mantik vardır. Onun felsefesinde tabiatın ruhi tablosu olan felsefesinde tabiatta olduğu gibi âsil ve yüksek bir mudiliyet, Complexiğ görüyoruz. Çapraşıklık diye- bileceğimiz adi mudiliyeti onda bulamayız. Nazari düşünebilen bir adamsanız hayret ve korku içinde şu cevap verilmez. Ben neyim? Sualini sorduğumuz zaman tatlı vecitli, bununla beraber korkunç saatler geçirirsiniz. Ben kimim? Ben, ben diyen şey miyim? Âlem gürültülü alışverişlerile, sizden ayrılmış, uzaklara çekilmiştir. Etrafınızı saran kâğıt tezyinattan taş duvarlar- dan ticaret ve siyasetin sık dokunmuş kumaşlarından yani cemiyetin ve ferdin bütün canlı ve cansız zarf ları içerisinden görüş kudreti boş bir derinliğe varır. Siz kâinatla başbaşa kalırsınız bir esrarengiz mev- cudiyet diğerine nasıl karışırsa öyle karışır gidersiniz. Ben kimim? Benlik nedir? Bir ses, bir hareket bir manzara; ebedi müfekkirede tecessüm etmiş, manzaralaşmış bir fikir mi? cogito ergosum düşünü- yorum, o halde mavcudum.. Heyhat ey zavallı müte- fekkir, bu bize pek az yardım eder. Hiç şüphesiz varım ve son zamana kadar var değildim. Fakat ne- reden? Nasıl? Nereye? Bunun cevabı bütün renkler ve hareketlerde yazılmış kahkaha ve çıglıklarde, bin şekilli bin sesli ahenktar tabiatta anlatılmıştır.