496 UYANIŞ Hikâye No: 1716—31 Yedi buçuk santimlik kumaş Duy ve dinle: İşte ben, hayatında beraber yaşadığın ve ya- şayacağın insanların en namussuzlarından daha namussuzum. Tanıdıklarının ve tanıyacaklarının en âdilerinden daha âdi, en fenalarından daha fena -ve ey, izzeti nefsimi, haysiyetimi, namu- sumu, şerefimi yetmişyedi yerinden yetmişyedi bolıçası kaltak, ben, dünyada tasavvur edebileceğin en 'kahbe erkeklerden daha kahbe bir erkeğim. kere yamalı bir zaniye zanneden Duy ve dinle: Karşında, sana karşı duyduğu ve beslediği en temiz hislerle bir «nebi»ye benzeyen beni, vücudunun vadisi üstüne : yuvarlanan heyelân parçalariyla, ve en şeni hareketlerle taşlamak için hazırlanan kaltak; duy ve dinleki, en muhteris düşüncelerinle kanat açdığın gururunu, yedi buçuk santimlik bir salaşpur gibi parça parça İşitmiyor musun yırtıyorum. Parça, parça.. sesini... Efendiler: Onun bir salaşpur halile parçaladığım gu- ruru haraç, mezat gidiyor. Haraç — mezat. Mahmut paşa çarşışında satılan çürük ku- maşlar gibi haraç — mezat gidiyor. Evlerinize lâzım olur, hanlarınıza, hamam- larınıza, o apartmanlarınıza, kadınlarınıza ve çocuklarınıza lâzım olur. Haydi, haraç, mezat. Söylediklerimi işittiğin zaman, benim için, dünyada tanıdığım insanların en âdisinden daha âdimiş diyeceksin. Fakat ben, işte senden daha evvel söyliyorum; izzeti nefsi üstünde, bir tabağa sürülen çatal ucları gibi sesler çıkartıl- mak istenen ben, tanıdıklarının ve tanıyacakla- rının bu dakıkalarda en fenasıyım. kulaklarına Ve şimdi haykırıyorum ki, Yazan: K.H. bir yosun halile yaşadığın bu dünya üstünde yalnız ve sadece seven afeder. Seven ve afeden büyükdür. afeden, gene büyük. Fakat ben, senin yanında hiçbir zaman büyük kalmasını istemiyorum. düşdügün Sevmeyerek Öyle bir uçuruma düşdünki sen, uçurumun derinliğini ölçebilecek bir endazesi yoktur. Düşdüğün uçurumda biliyorum beşer ki, bir yar tepesinde haykıran sesimi duymaya- cak kadar alçalmışsındır. İşte onun içindirki, 'düşdüğün uçurumun ta yanına geliyor ve kulaklarına öyle haykırıyo- rum. Din-le; gururumın bir salaşpur gibi yırtılan sesini dinle. Bak,üstüne o kadar titrediğin gururun yedi buçuk santimlik bir salaşpur gibi ellerimle parçalıyorum. Duymuyor musun ?.. Senin ki kulakların her ruzgârın her önüne getirdigi seslere karşı açıktır: gururunun par- çalandığını işitmiyor musun ? Yazık sana. Yazık. Vücudunda, ellerinde ve dudaklarında, be- raber yaşadığı erkeklerden birer artık taşıyan kaltak; namusumu, izzeti nefsimi, haysiyetimi ve şerefimi kendi ellerimle kasten ihzar ettiğim bir vak'ada, sana parçalatacık mıyım zannettin. Dört yüz milyon halkın asalet için birbirine girdiği asırda, ey bana asnletten ve asaletinden bahseden; asalet tevarüs edilmez, yaratılır. Din-le, yırtılan gururunun sesini... Ve dişlerin, şimdi dudaklarına geçtise, diş- lerinle ısırdığın dudaklarının kanını sil; sil ve öyle dinle. Görüyorsun ki, ben de şakaklarımın kanını siliyorum. Ve kan, şakaklarımdan akıyor. Kal-tak; vücudunda ki ismeti, her önüne çıkan .erke&e — bir haftada değil — bir dakika içinde satmak için cilveleşen kaltak; kan şakaklarımdan akıyor. Haydi sil dudaklarının kanını .